-
101 издевательский
alaylı; onur kırıcı ( оскорбительный) -
102 обескураживающий
-
103 оскорбительный
hakaretamiz; onur kırıcıоскорби́тельное письмо́ — hakaretamiz / hakaret dolu mektup
-
104 преломлять
-
105 бетонолом
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > бетонолом
-
106 бриссоль
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > бриссоль
-
107 гаситель энергии потока
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > гаситель энергии потока
-
108 гранулятор
taneleyici, ince kırıcıТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > гранулятор
-
109 дробилка
taş kırıcı, kırma makinesi, ufalama makinesi, konkasör, öğütücüТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > дробилка
-
110 пеногаситель
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > пеногаситель
-
111 bleak
adj. soğuk, rüzgâr alan, rüzgârlı; çıplak; umutsuz, kasvetli, üzgün————————n. inci balığı, tatlısu sardalyası* * *sevimsiz* * *[bli:k]1) (cold and unsheltered: a bleak landscape.) soğuk ve korunmasız, çıplak2) (not hopeful: a bleak outlook for the future.) ümit kırıcı, karanlık -
112 caustic
adj. kostik, aşındırıcı, yakıcı, iğneli, onur kırıcı, sert————————n. kostik, yakıcı madde, kezzap* * *1. kostik 2. yakıcı* * *['ko:stik]1) (burning by chemical action: caustic soda.) yakıcı, kostik2) ((of remarks) bitter or sarcastic: caustic comments.) acı ve dokunaklı• -
113 cracker
n. kraker, bisküvi; fişek, kıracak* * *1. kraker 2. kırıcı* * *1) (a thin crisp biscuit.) kraker2) (a small exploding firework: fire crackers.) patlangaç3) (a decorated paper tube, containing paper hats etc, which gives a loud crack when pulled apart.) Noel krakeri -
114 cutting
adj. keskin, acı, kesici, sert, dondurucu, iğneleyici, içine işleyen, içe işleyen, kırıcı————————n. kesme, kesim, doğrama; çentik, kertik; kıymık, yonga; yol, yol açma, hafriyat; kupür; kurgu hazırlığı; aşı dalı, çelik* * *1. kenar (n.) 2. kes (v.) 3. keserek (prep.)* * *1) (a piece of plant cut off and replanted to form another plant.) çelik, dal2) (an article cut out from a newspaper etc: She collects cuttings about the Royal Family.) kesik, kupür3) (a trench dug through a hillside etc, in which a railway, road etc is built.) yarma -
115 degrading
adj. küçültücü, onur kırıcı, alçaltıcı* * *1. alçaltma (n.) 2. alçalt (v.) 3. alçaltarak (prep.)* * *adjective (tending to make lower in rank etc or to disgrace: a degrading occupation.) aşağılayıcı, küçük düşürücü -
116 disappointing
adj. hayal kırıklığına uğratıcı, umut kırıcı* * *adjective disappointing results.) can sıkıcı, düş kırıklığına neden olan -
117 dishonourable
-
118 harsh
adj. sert, kaba, kırıcı, acı, şiddetli, kulakları tırmalayan, göz kamaştırıcı, haşin, ağır, acımasız* * *sert* * *1) ((of people, discipline etc) very strict; cruel: That is a very harsh punishment to give a young child.) sert, acımasız2) (rough and unpleasant to hear, see, taste etc: a harsh voice; harsh colours.) kaba, sert•- harshly- harshness -
119 hurtful
adj. yaralayıcı, acı veren, incitici, acıklı, zararlı* * *zararlı* * *adjective (causing distress: a hurtful remark.) acı veren; kırıcı, incitici -
120 insulting
adj. aşağılayıcı, onur kırıcı, küçük düşürücü, küstah* * *adjective (contemptuous or offensive: insulting words.) hakaret edici, aşağılayıcı
См. также в других словарях:
kırıcı — sf. 1) Kırma işini yapan 2) mec. Kaba, sert, çevresindekileri inciten (davranış, söz vb.) Kırıcı bir davranış. 3) mec. Bir şeyin gerektiği gibi gelişmesini, oluşmasını önleyen, engelleyen Grev kırıcı. 4) fiz. Kırınım oluşturan Kırıcı ortam. 5) is … Çağatay Osmanlı Sözlük
bobin kırıcı — is. Dağınık iplik bobinlerini düzelten ve boyamaya elverişli biçime getiren makinede çalışan kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
grev kırıcı — is. Grevi kırma girişiminde bulunan kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
pek söylemek — kırıcı ve sert konuşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dili kılıçtan keskin — kırıcı ve ağır konuşan … Çağatay Osmanlı Sözlük
HATIM — Kırıcı, ufalayıcı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
NAKIF — Kırıcı, kıran. * Bakan, nâzır … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Ziraat Bankası Ankara (volley-ball masculin) — Ziraat Bankası Ankara Généralités … Wikipédia en Français
haşin — sf., Ar. ḫaşīn Sert, kırıcı, gönül kırıcı Bu ağlamayacak kadar keskin, sert, haşin çocuk yüzü birdenbire bir yağmur gibi ağlamaya başladı. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
iğneleyici — sf. 1) Kırıcı, dokunaklı (söz veya davranış) 2) zf. Kırıcı bir biçimde … Çağatay Osmanlı Sözlük
iğneli — sf. 1) İğnesi olan 2) İğne ile tutturulmuş, iğnelenmiş 3) mec. Kırıcı, gücendirici, dokunaklı, onur kırıcı, kinayeli Kızının buna benzer iğneli laflarını işiten Saffet, gerçekten sigarayı bıraktı. H. E. Adıvar Birleşik Sözler iğneli fıçı iğneli… … Çağatay Osmanlı Sözlük