Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

isim+koymak

  • 1 name

    n. isim, ad, nam, ün, ünlü kimse
    ————————
    v. ad koymak, isim koymak, isim vermek, adını koymak, ismiyle çağırmak, söylemek, tayin etmek
    * * *
    isim
    * * *
    [neim] 1. noun
    1) (a word by which a person, place or thing is called: My name is Rachel; She knows all the flowers by name.) ad, isim
    2) (reputation; fame: He has a name for honesty.) ün, isim, şöhret
    2. verb
    1) (to give a name to: They named the child Thomas.) ad vermek, isim koymak
    2) (to speak of or list by name: He could name all the kings of England.) ismini söylemek
    - namely
    - nameplate
    - namesake
    - call someone names
    - call names
    - in the name of
    - make a name for oneself
    - name after

    English-Turkish dictionary > name

  • 2 baptize

    v. vaftiz etmek; isim koymak; ilk denemeyi yapmak
    * * *
    vaftiz et
    * * *
    (to dip (a person) in water, or sprinkle (someone) with water, as a symbol of acceptance into the Christian church, usually also giving him a name: She was baptized Mary but calls herself Jane.) vaftiz etmek
    - baptismal

    English-Turkish dictionary > baptize

  • 3 christen

    v. vaftiz etmek, isim koymak; ilk defa kullanmak, açılışını yapmak
    * * *
    vaftiz et
    * * *
    ['krisn]
    1) (to baptize into the Christian church: The priest christened three babies today.) vaftiz etmek
    2) (to give (a name) to: She was christened Joanna.) vaftiz ederek ad vermek

    English-Turkish dictionary > christen

  • 4 denominate

    v. adlandırmak, isim koymak
    * * *
    isimlendir

    English-Turkish dictionary > denominate

  • 5 rename

    v. yeni ad vermek, yeni isim koymak, adını değiştirmek
    * * *
    yeniden adlandır

    English-Turkish dictionary > rename

  • 6 составлять

    несов.; сов. - соста́вить

    соста́вить два стола́ вме́сте — iki masayı birleştirmek

    соста́вить сту́лья в ряд — sandalyeleri yanyana koymak / sıralamak

    соста́вить поле́нья (ко́нусом) — odunları çatmak

    2) kurmak; düzenlemek

    составля́ть уравне́ние — bir denklem kurmak

    составля́ть предложе́ние — грам. bir cümle kurmak

    составля́ть по́езд — bir katar düzenlemek

    3) düzenlemek; hazırlamak; derlemek; tutmak

    составля́ть план — bir plan hazırlamak

    составля́ть слова́рь — bir sözlük hazırlamak / düzenlemek

    составля́ть протоко́л — zabıt tutmak

    составля́ть спи́сок веще́й — eşyanın listesini tutmak

    составля́ть о́пись насле́дства (умершего)muhallefat listesini düzenlemek

    письмо́ соста́влено в ре́зких выраже́ниях — mektup sert bir dille kaleme alınmıştır / yazılmıştır

    составля́ть отчёт / докла́д — bir rapor düzenlemek

    соста́вленный им сбо́рник расска́зов — derlediği hikayeler kitabı

    составля́ть осно́ву чего-л.bir şeyin temelini oluşturmak

    полови́ну рабо́чих составля́ют же́нщины — işçilerin yarısını kadınlar oluşturmaktadır

    составля́ть еди́ное це́лое — bir bütün oluşturmak

    составля́ть у́гол с чем-л.bir şey ile açı yapmak

    расхо́ды соста́вят ты́сячу рубле́й — harcamalar bin ruble tutacak

    соста́вить себе́ представле́ние — fikir edinmek

    6) перен. yapmak

    соста́вить себе́ и́мя — isim yapmak

    соста́вить себе́ состоя́ние — servet yapmak / toplamak

    Русско-турецкий словарь > составлять

  • 7 stecken

    stecken ['ʃtɛkən]
    1. vt
    1) (hinein\stecken) sokmak (in -e); ( investieren) yatırmak (in -e);
    jdn ins Loch \stecken birini deliğe tıkmak
    2) (auf\stecken) geçirmek (auf/an -e); (fest\stecken, anstecken) takmak (an -e); ( mit Nadeln) tutturmak (an -e);
    etw in Brand \stecken bir şeyi kundaklamak, bir şeyi ateşe vermek, bir şeyi tutuşturmak;
    jdm etw \stecken ( fam) birine bir şey sokuşturmak, birinin eline bir şey tutuşturmak
    3) koymak (in -e);
    etw in Tasche \stecken bir şeyi cebine koymak
    2. <steckt, steckte, o geh stak gesteckt> vi
    1) ( sich befinden) bulunmak (in -de), olmak (in -de);
    ich stecke mitten in der Arbeit şu anda işim var;
    tief in Schulden \stecken gırtlağına kadar borca batmış olmak;
    du musst zeigen, was in dir steckt sende ne yetenekler olduğunu göstermelisin;
    wo steckt er? ( fam) ( Person) nerede kaldı?;
    der Schlüssel steckt im Schloss anahtar kilitte takılıdır;
    mit jdm unter einer Decke \stecken ( fig) o ( fam) biriyle danışık dövüşlü olmak
    2) ( festsitzen) takılıp kalmak, sıkışıp kalmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > stecken

  • 8 headline

    n. başlık, manşet, afişteki isim
    ————————
    v. manşette vermek, başlık koymak, afişte ismi olmak
    * * *
    başlık
    * * *
    noun (the words written in large letters at the top of newspaper articles: I never read a paper in detail - I just glance at the headlines.) başlık

    English-Turkish dictionary > headline

  • 9 tun

    tun <tut, tat, getan> [tu:n]
    I vi, vt yapmak, etmek;
    etw aus Liebe/aus Neid \tun bir şeyi sevgiden/kıskançlıktan yapmak;
    Wichtigeres zu \tun haben, als......den önemli yapacak işi olmak;
    ich habe mein Bestes getan elimden geleni yaptım;
    ich habe noch zu \tun yapılacak daha işim var;
    damit ist es nicht getan bununla bitmedi;
    sie hat nichts zu \tun yapacak hiçbir işi yok, işi gücü yok;
    du kannst \tun und lassen, was du willst istediğini yapabilirsin;
    was kann ich für Sie \tun? sizin için ne yapabilirim?;
    wir haben getan, was wir konnten yapabileceğimizi yaptık;
    so etwas tut man nicht! böyle şey yapılmaz!;
    tu, was du nicht lassen kannst! ( fam) yapacağını yap!;
    das tut nichts zur Sache ( fam) bu olayı değiştirmez;
    meine Uhr tut (es) nicht mehr ( fam) benim saatim artık gitmiyor;
    hat er dir was getan? sana bir şey yaptı mı?;
    der Hund tut nichts ( fam) köpek bir şey yapmaz;
    tu mir doch den Gefallen und... bana bir iyilik yap da...;
    er bekam es mit der Angst zu \tun korkmaya başladı;
    nach getaner Arbeit iş bittikten sonra;
    damit habe ich nichts zu \tun bununla hiç bir ilgim yok;
    ich will mit ihm nichts mehr zu \tun haben onunla alıp vereceğim kalmadı artık;
    so \tun, als ob...... imiş gibi yapmak;
    tu doch nicht so! ( fam) numara yapma!;
    du tätest gut daran, zu schweigen susmakla iyi edersin
    II vt ( fam) ( setzen, stellen, legen) koymak;
    tu es in den Schrank! onu dolaba koy!
    III vr
    sich \tun;
    es tut sich etwas ( fam) bir şeyler oluyor

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > tun

  • 10 name

    ad, isim; ün, söhret, nam; ünlü kisi, ad vermek; adini vermek, ad koymak, adlandirmak; adini söylemek; seçmek, atamak

    English to Turkish dictionary > name

См. также в других словарях:

  • isim koymak — adlandırmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • isim — is., smi, Ar. ism 1) Ad 2) Kişi, insan Biz eskidikçe yaşlarımız yirmiden yirmi bire, yirmi birden yirmi ikiye bastıkça yeni yüzler, yeni isimler katılıyor aramıza. Y. Z. Ortaç 3) dbl. Ad Birleşik Sözler isim babası isim cümlesi isim çekimi isim… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • adlandırmak — i Çağırmak veya anmak için bir canlıya, bir yere, bir şeye ad vermek, ad koymak, ad takmak, ad vermek, isim koymak, isim takmak, isim vermek, tesmiye etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • İSMA — Yükseltmek. * İsim koymak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • ad — 1. is., ddi, Ar. ˁadd 1) Sayma 2) Sayılma Birleşik Sözler addetmek addolunmak 2. is. 1) Bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim: Çocuk, kedi, ağaç, düşünce, iyilik, Ahmet, Ertuğrul birer addır 2)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hâl — is., li, Ar. ḥāl 1) Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet Herkes hâline göre bir hediye verdi. H. R. Gürpınar 2) Davranış, tutum, tavır Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • SEMÜVV — Ad koymak, isim vermek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»