Перевод: с турецкого на английский

с английского на турецкий

insan

  • 101 insanüstü insan

    n. superman

    Turkish-English dictionary > insanüstü insan

  • 102 iyi kâlpli ama kaba insan

    n. rough diamond

    Turkish-English dictionary > iyi kâlpli ama kaba insan

  • 103 köşesine çekilmiş insan

    n. troglodyte

    Turkish-English dictionary > köşesine çekilmiş insan

  • 104 küçük insan

    n. pigmy, pygmy, poppet

    Turkish-English dictionary > küçük insan

  • 105 minyatür insan

    n. homunculus

    Turkish-English dictionary > minyatür insan

  • 106 pırlanta gibi insan

    n. jewel, daisy

    Turkish-English dictionary > pırlanta gibi insan

  • 107 yarı insan yarı balık olan deniz tanrısı

    n. triton

    Turkish-English dictionary > yarı insan yarı balık olan deniz tanrısı

  • 108 yarı insan yarı keçi olan kır tanrısı

    n. satyr

    Turkish-English dictionary > yarı insan yarı keçi olan kır tanrısı

  • 109 yarı keçi yarı insan orman tanrısı

    n. faun

    Turkish-English dictionary > yarı keçi yarı insan orman tanrısı

  • 110 şefkâtli insan

    n. good Samaritan

    Turkish-English dictionary > şefkâtli insan

  • 111 çıplak insan figürü

    n. nudity

    Turkish-English dictionary > çıplak insan figürü

  • 112 çıplak insan vücudu

    n. nude

    Turkish-English dictionary > çıplak insan vücudu

  • 113 örnek insan

    n. spirit, sport

    Turkish-English dictionary > örnek insan

  • 114 sıra

    "1. row; line; queue; file. 2. order, sequence. 3. turn: Sıra sende. It´s your turn. 4. the right time to...: Şimdi denize girmenin tam sırası. Now´s just the right time for a dip in the sea. Şimdi sırası değil. This isn´t the right time. 5. point, moment, time: O sırada öğretmen geldi. At that point the teacher came in. Çiçekleri suladığım sırada telefon çaldı. The telephone rang while I was watering the flowers. 6. bench. 7. desk (in a school classroom). 8. (things) placed in a row: sıra ağaçlar trees planted in a row. 9. of all shapes and sizes: sıra portakalı oranges of all shapes and sizes. -dan ordinary; middling, mediocre, run-of-the-mill. -sında 1. at the right time, when the time is ripe. 2. in the course of, during: ders sırasında during the lesson. -sıyla 1. (doing something) at the right time. 2. sequentially, in sequence, in order, respectively: Bahriye ile Fahriye, sırasıyla altmış ve yetmiş yaşlarındadır. Bahriye and Fahriye are respectively sixty and seventy years old. -yla each in turn; one by one. -sını beklemek to wait one´s turn. - dayağı beating given to each person in a group in turn. - evler row houses, terrace. (adam/insan) -sına geçmek to be regarded as a decent person (when he is actually a complete scoundrel). -sı gelmişken Now that the time seems ripe...: Sırası gelmişken bunu yapalım. Let´s do this, now that the time seems ripe. -sına/-sını getirmek to find a suitable opportunity. -sına göre when it´s right or appropriate to do so: İnsan sırasına göre susmasını da bilmeli. A person should also know when he ought to keep quiet. - gözetmek/kollamak to wait for a suitable moment. -sını kaybetmek (for a baby) to get out of its normal routine of feeding and sleeping. -ya koymak /ı/ to get (something) properly organized or arranged. -sına koymak /ı/ to regard (someone) as being in (a certain) category. - malı 1. run-of-the-mill, middling, mediocre (things). 2. run-of-the-mill things. - sayı sıfatı gram. ordinal number. - sıra row upon row of: sıra sıra çamlar row upon row of pines. - sütunlar arch. colonnade."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > sıra

  • 115 beşer

    man, mankind insanoðlu, insan

    İngilizce Sözlük Türkçe > beşer

  • 116 kurumak

    "to dry; (akarsu, kuyu, vb.) to dry up, to run dry; (bitki) to wither; (insan) to become thin and weak"

    İngilizce Sözlük Türkçe > kurumak

  • 117 pırlamak

    "(kuþ) to flutter; (insan) to take to one's heels"

    İngilizce Sözlük Türkçe > pırlamak

  • 118 yağız

    "(at) black; (insan) dark, swarthy"

    İngilizce Sözlük Türkçe > yağız

  • 119 adam

    "1. man. 2. human being. 3. person, individual. 4. a good person. 5. employee; servant; retainer; helper. 6. agent, representative. 7. follower, supporter, man. 8. one, a person. 9. prov. husband, man. Adamım! colloq. My friend! - adama defans sports man-to-man defense. - adama savunma sports man-to-man defense. - almamak (for streets) to be very crowded with people, be teeming with people. - azmanı enormously large person. - başına apiece, each, for each person. - beğenmemek to be overcritical of people. - boyu the height of a man. -ını bulmak /ın/ to find the right person to do (a job). -a çevirmek /ı/ to put (something) in good repair, put (something) in good shape. - değilim! colloq. I´ll be damned. -a dönmek/benzemek to look presentable; to look like somebody; to look like something. -ına düşmek (for a job) to come the way of someone who is really suited to do it. - etmek /ı/ 1. to be the making of (someone); to mature, make a man/a woman of. 2. to put (something) in good repair, rejuvenate. 3. to set (a place, an organization) to rights, put (a place, an organization) on its feet; to make (a place, an organization) into something, make (a place, an organization) thrive. - evladı a person of good family and upbringing. - gibi 1. properly, suitably, in the right way. 2. worthy, genuine, real. -ına göre (adapting one´s approach) to suit the individual. - içine çıkmak/karışmak to mix with people. - istemek (for a project, for someone) to require a good man, need a person who´s really worth his salt. - kaldırmak to kidnap someone, abduct someone. - kıtlığı/yokluğu shortage of qualified and capable people. - kullanmak 1. to know how to use someone for one´s own benefit. 2. to know how to get someone to work, know how to get work out of someone, know how to work someone. - olmak 1. to grow up and become a responsible member of society. 2. (for something in disrepair) to be given a new lease on life, be put in good repair. -ı olmak /ın/ 1. to be very good at, be highly skilled in (a job). 2. to be the right person for (a job). 3. to be (someone´s) man, be one of (someone´s) men, be in the employ of; to be a retainer of. 4. to be someone whom one can rely on, be someone whom one can trust. - öldürmek to murder someone, commit murder. - sağmak to trick a man out of his money, milk people. -/insan sarrafı a good judge of people. -dan saymamak /ı/ see - yerine koymamak. - seçmek to show favor, play favorites, not to give a fair chance to everyone. - sen de! colloq. Don´t worry./Take it easy!/Never mind. - sırasına geçmek/girmek to win a place of respect and responsibility. - vurmak to commit murder. - yerine koymamak /ı/ to think (someone) to be beneath consideration, consider (someone) to be of no importance. "

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > adam

  • 120 gibi

    1. like: çocuk gibi like a child. 2. as if, as though: Sanki kıtlık olacakmış gibi yiyecek depo ediyorlar. They´re storing food as if there is going to be a famine. 3. like, as: Dediğim gibi yap. Do as I say. 4. as befits: İnsan gibi davranmalısın. You should behave as befits a human being. 5. (after a predicate) almost, nearly, somewhat: Bugün ateşim yok gibi. Today I have almost no fever. 6. as soon as: Yemeği yediği gibi sofradan kalktı. He got up from the table as soon as he finished eating. -ler likes: onun gibiler the likes of him. -lerden 1. as if to say: İyi ettin gibilerden göz kırptı. He winked as if he wanted to say, “You did well.” 2. along/on the lines of: silahlanma yarışı durdurulmalıdır, gibilerden bir makale an article along the lines of “The arms race should be stopped!” - gelmek /a/ to seem to (one), appear to (one): Bu iş bitmez gibi geliyor bana! It seems to me that this job will never end! - olmak to be as though: Ameliyattan sonra yeniden doğmuş gibi oldum. After the operation it was as though I had been reborn. - yapmak to pretend (to do something): Babası odaya girince ders çalışır gibi yaptı. When his father entered the room, he pretended to be studying.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > gibi

См. также в других словарях:

  • insan — ìnsān m <G insána> DEFINICIJA reg. čovjek, čeljade, (Božji) stvor, ljudsko biće FRAZEOLOGIJA jadni insan ko hajvan, v. hajvan ETIMOLOGIJA tur. ← arap. insān …   Hrvatski jezični portal

  • ìnsān — m 〈G insána〉 reg. čovjek, čeljade, (Božji) stvor, ljudsko biće ⃞ {{001f}}jadni ∼ ko hajvan, {{c=1}}v. {{ref}}hajvan{{/ref}} ✧ {{001f}}tur. ← arap …   Veliki rječnik hrvatskoga jezika

  • insan — is., Ar. insān 1) İki eli olan, iki ayak üzerinde dolaşan, sözle anlaşan, akıl ve düşünme yeteneği olan en gelişmiş canlı 2) Kişi, şahıs, âdemoğlu, âdem evladı O yaşta insan hiç düşünmeden sadece yaşamaya bakar. H. Taner 3) sf., mec. Huy ve ahlak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • insan — is. <ər.> 1. Adam, bəşər. Ey mələksima ki səndən özgə heyrandır sana; Həq bilir, insan deməz, hər kim ki insandır, sana. F.. Ancaq onu da bilməmiş deyilsən ki, insan mələk deyil. M. Hüs.. İnsan özü qocalsa da; Ürəyi yüz yaşında da… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • İNSAN — (Bu kelimenin aslı, lugat âlimlerince ins den geldiği söylenir. Kamusta da kûfiun a göre Nisyan kelimesinden geldiği zikredilmektedir.)Akıl, şuur ve imân ile diğer canlılardan ayrı, Cenab ı Hakk ın en mükerrem yarattığı mahluku olup, Rabbanî ni… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • InSan — Die Inspektion des Sanitäts und Gesundheitswesens (InSan) im Bundesministerium der Verteidigung (BMVg) ging 1957 aus der Unterabteilung IV der Abteilung Streitkräfte hervor und war bis zur Umgliederung in den Führungsstab des Sanitätsdienstes… …   Deutsch Wikipedia

  • Insan-i Kamil — Insan i Kamil, loosely translated as the Perfect Man or Perfect Human Being , is derived from the Arabic Al Insān al Kāmil (الاسان الكام), which is rendered as Insan i Kamil(انسانِ كامل) in Persian and Turkish. It is an important concept in… …   Wikipedia

  • insan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde — insan doğduğu yeri değil, geçimini sağladığı yeri yurt edinir anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • insan ayağı değmemiş (veya basmamış) — içine insan girmemiş, içinde insan olmayan Yine yeşil yosunlu, insan ayağı değmemiş gibi yokuşlar var ağaçlı... S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • İnsan Hakları Derneği — İHD İnsan Hakları Derneği Zweck: Menschenrechtsorganisation Vorsitz: Gründungsdatum: 1986 Sitz: Ankara Website: www.ihd.org.tr Der İnsan Hakları Derneği (İHD …   Deutsch Wikipedia

  • İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsani Yardım Vakfı — Die İHH İnsani Yardım Vakfı (İHH, İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsani Yardım Vakfı, deutsch: Stiftung für Menschenrechte, Freiheiten und Humanitäre Hilfe) ist eine türkische, islamische, nichtstaatliche, international tätige Organisation mit… …   Deutsch Wikipedia

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»