-
21 сухой
1) kuru, kurumuşсухо́е полоте́нце — kuru havlu
сухи́е дрова́ — kuru odun
сухо́й как по́рох / трут — kav gibi
2) kuru; kurakсухо́й во́здух — kuru / kurak hava
сухое ле́то — yağmursuz / susuz / kurak yaz
сухо́й год — kurak yıl
3) kurumuş, suyu çekilmişсухо́й коло́дец — kör kuyu
суха́я доли́на — kuru vadi
4) kuru; ölüсухо́й хлеб — kurumuş ekmek
сухо́й лист — kuru / ölü yaprak; gazel ( опавший)
суха́я ко́жа — kuru cilt
5) kuruсухо́е молоко́ — süt tozu
суха́я горчи́ца — hardal tozu
сухи́е фру́кты — kuru meyva
6) спец., мед. kuruсухо́й ка́шель — kuru öksürük
суха́я экзе́ма — kuru egzama
сухо́й док — kuru havuz
суха́я перего́нка — kuru damıtma
сухо́й лёд — kuru buz
суха́я чи́стка — kuru temizleme
7) kuruсухо́й стари́к — kuru bir ihtiyar
8) перен. soğuk; kuruсухо́й челове́к — soğuk bir adam
сухо́й приём — soğuk bir kabul / karşılama
••сухо́е вино́ — sek şarap
сухо́й зако́н — içki yasağı
матч зако́нчился сухо́й ничье́й — maç sıfır sıfır / golsüz berabere kapandı
-
22 тимуровец
мTimurcu (asker ailelerine, ihtiyar ve malullere yardımda bulunan çocuklardan biri) -
23 трястись
tir tir titremek; zangırdamak* * *1) (tir tir) titremek; sakırdamak; zangırdamakтрясу́щийся стари́к — sarsak ihtiyar
у неё трясли́сь ру́ки — elleri titriyordu
он тря́сся от хо́лода — soğuktan tir tir titriyordu, soğuktan sakırdıyordu
он весь тря́сся от зло́бы — hırsından tir tir titriyordu
дом тря́сся, как при землетрясе́нии — ev, deprem oluyormuş gibi zangır zangır sarsılıyordu
2) перен., разг. titremekон трясётся перед дире́ктором — müdürden titriyor
3) перен., разг. içi titremekона́ трясётся над ребёнком — çocuğu için içi titrer (kadının)
трясти́сь над деньга́ми — cimrilik etmek, cimri olmak
-
24 убогий
düşkün,âciz; yoksul,fakir* * *1) ( увечный) düşkün âciz malulубо́гий стари́к — düşkün / âciz bir ihtiyar
2) yoksul, fakir; yoksulcaубо́гая жизнь — yoksul hayat
убо́гое жили́ще — yoksulca barınak, evcik
у него́ был убо́гий вид — acınacak bir hali vardı
3) перен. kıt; renksizубо́гое воображе́ние — kıt hayal gücü
- 1
- 2
См. также в других словарях:
ihtiyar — 1. is., esk., Ar. iḫtiyār Seçme Birleşik Sözler ihtiyar heyeti ihtiyar meclisi Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ihtiyar etmek 2. sf., Ar. iḫtiyār 1) Yaşlı, kocamış olan, pir (kimse), genç karşıtı İhtiyar öksürüyor, öksürdükçe de boğazından… … Çağatay Osmanlı Sözlük
İHTİYAR-I CÜZ'Î — (İhtiyar ı cüz iye) İnsanın küçücük ihtiyarı, iradesi. Pek az, zayıf ihtiyar. (Bak: Cüz i ihtiyar … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ihtiyar etmek — 1. yaşlandırmak, kocaltmak 2. 1) seçmek, üstün tutmak Zaruretsiz cihanda kimse gurbet ihtiyar etmez. Şinasi 2) katlanmak Bu itilip kakılmaya karşı ihtiyar ettiği siyaset herkese hizmet etmek, herkesi memnun etmeye çalışmaktan ibaretti. H. E.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ihtiyar heyeti — is. Köy tüzel kişiliğinde, muhtar başkanlığında görev yapan kişilerden oluşan yetkili organ, ihtiyar meclisi … Çağatay Osmanlı Sözlük
ihtiyar meclisi — is. İhtiyar heyeti … Çağatay Osmanlı Sözlük
ihtiyar olmak — yaşlanmak Geçti sevdalarla ömrüm, ihtiyar oldum bugün ... A. Rasim … Çağatay Osmanlı Sözlük
ihtiyâr — (A.) [ رﺎﻴﺘﺧا ] 1. seçme. 2. seçilme. 3. seçme hakky. 4. yaşlı … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
İHTİYAR — Yaşlanmış kimse. Yaşlı. * Ist: İstek, arzu. Razı olmak. Katlanmak. Seçmek. Tensib etmek. Seçilmek. (Bak: İrade … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ihtiyar delikanlı — is. Yaşlı ama dinç, sağlıklı kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
İHTİYAR ELDEN GİTMEK — Mc: Kendini zaptedememek, hiddet ve gazaba gelmek, irâdeyi kaybetmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İHTİYAR-I KÜLFET — Külfete katlanma … Yeni Lügat Türkçe Sözlük