-
21 free
adj. özgür, hür, kısıtlanmamış, masrafsız, bağımsız, serbest, muaf, samimi, açık, doğal, bedava, ücretsiz, parasız, vergiden muaf, boş, aletsiz————————adv. serbestçe, ücretsiz, parasız————————v. serbest bırakmak, salıvermek, tahliye etmek, kurtarmak, muaf tutmak* * *1. serbest bırak (v.) 2. serbest (adj.)* * *[fri:] 1. adjective1) (allowed to move where one wants; not shut in, tied, fastened etc: The prison door opened, and he was a free man.) özgür, hür2) (not forced or persuaded to act, think, speak etc in a particular way: free speech; You are free to think what you like.) serbest, özgür3) ((with with) generous: He is always free with his money/advice.) cömert, eli açık4) (frank, open and ready to speak: a free manner.) açık, serbest5) (costing nothing: a free gift.) bedeva, parasız ücretsiz6) (not working or having another appointment; not busy: I shall be free at five o'clock.) serbest, boş7) (not occupied, not in use: Is this table free?) boş, kullanılmayan8) ((with of or from) without or no longer having (especially something or someone unpleasant etc): She is free from pain now; free of charge.)...- den kurtulmuş2. verb1) (to make or set (someone) free: He freed all the prisoners.) serbest bırakmak2) ((with from or of) to rid or relieve (someone) of something: She was able to free herself from her debts by working at an additional job.) kurtarmak•- freedom- freely
- free-for-all
- freehand
- freehold
- freelance 3. verb(to work in this way: He is freelancing now.) serbest çalışmak- Freepost- free skating
- free speech
- free trade
- freeway
- freewheel
- free will
- a free hand
- set free -
22 frei
\freier Mitarbeiter serbest eleman;das ist alles \frei erfunden bunların hepsi palavradır;jdm \freie Hand lassen birini hareketlerinde serbest bırakmak;aus \freien Stücken kendi isteğiyle;\frei sprechen serbest konuşmak, rahat konuşmak, sıkılmadan konuşmak;sie kann \frei wählen istediği gibi seçebilir;\frei laufende Hühner serbest dolaşan tavuklar;der Verbrecher läuft noch \frei herum cani hâlâ ortalıkta dolaşıyor, cani henüz yakalanmadı;\frei für Kinder ab 12 Jahren 12 yaşından büyük çocuklara serbesttir;2) ( befreit)sie ist \frei von Vorurteilen ön yargısı yoktur;jdn auf \freien Fuß setzen ( fig) birini serbest bırakmak;für etw \freie Fahrt geben ( fig) bir şey için yeşil ışık yakmak;den Dingen \freien Lauf lassen iş(ler) i oluruna bırakmak3) ( offen) açık;\freie Fahrt haben yolu açık olmak;unter \freiem Himmel açıkta, açık havada;\frei lassen ( nicht besetzen) boş bırakmak; ( nicht beschreiben) boş bırakmak;ist hier \frei? burası boş mu?;Zimmer \frei! boş odamız var!;einen Platz \frei machen bir yeri boşaltmakEintritt \frei giriş ücretsiz;\frei Haus eve teslim;\freie Marktwirtschaft serbest piyasa ekonomisi;\freier Mitarbeiter sözleşmesiz eleman\freie Elektronen serbest elektronlar7) ( Ansichten) serbest, hür, bağımsız8) ( verfügbar)\freie Zeit haben boş zamanı olmak;sind Sie \frei? boş musunuz?9) (\freimütig) açık sözlü;ich bin so \frei müsaadenizle -
23 سائب
سائِب1. erkinAnlamı: istediği gibi davranan2. azadeAnlamı: başıboş, erkin, serbest, hür3. dizginsizAnlamı: dizgini olmayan4. liberalAnlamı: hürriyet ve serbestlikle ilgili5. metrukAnlamı: bırakılmış, terk edilmiş6. serbestAnlamı: hiçbir şarta bağlı olmayan7. özgürAnlamı: serbest, hür8. bağımsızAnlamı: herhangi bir gücün etkisinde olmayan, özgür -
24 طليق
طَلِيق1. azadeAnlamı: başıboş, erkin, serbest, hür2. erkinAnlamı: istediği gibi davranan3. dizginsizAnlamı: dizgini olmayan4. liberalAnlamı: hürriyet ve serbestlikle ilgili5. serbestAnlamı: hiçbir şarta bağlı olmayan6. özgürAnlamı: serbest, hür7. bağımsızAnlamı: herhangi bir gücün etkisinde olmayan, özgür -
25 فالت
فالِت1. erkinAnlamı: istediği gibi davranan2. azadeAnlamı: başıboş, erkin, serbest, hür3. dizginsizAnlamı: dizgini olmayan4. liberalAnlamı: hürriyet ve serbestlikle ilgili5. serbestAnlamı: hiçbir şarta bağlı olmayan6. özgürAnlamı: serbest, hür7. bağımsızAnlamı: herhangi bir gücün etkisinde olmayan, özgür -
26 متحرر
مُتَحَرِّر1. azadeAnlamı: başıboş, erkin, serbest, hür2. erkinAnlamı: istediği gibi davranan3. liberalAnlamı: hürriyet ve serbestlikle ilgili4. özgürAnlamı: serbest, hür5. bağımsızAnlamı: herhangi bir gücün etkisinde olmayan, özgür -
27 محلول
مَحْلُول1. erirAnlamı: eriyebilen (şey)2. deşifreAnlamı: çözülmüş, açıklanmış3. erkinAnlamı: istediği gibi davranan4. azadeAnlamı: başıboş, erkin, serbest, hür5. eriyik6. liberalAnlamı: hürriyet ve serbestlikle ilgili7. mahlulAnlamı: hallolmuş, çözülmüş, dağılmış8. özgürAnlamı: serbest, hür9. bağımsızAnlamı: herhangi bir gücün etkisinde olmayan, özgür -
28 معتق
مُعْتَق1. erkinAnlamı: istediği gibi davranan2. azadeAnlamı: başıboş, erkin, serbest, hür3. liberalAnlamı: hürriyet ve serbestlikle ilgili4. özgürAnlamı: serbest, hür5. bağımsızAnlamı: herhangi bir gücün etkisinde olmayan, özgür -
29 منعتق
مُنْعَتِق1. azadeAnlamı: başıboş, erkin, serbest, hür2. erkinAnlamı: istediği gibi davranan3. dizginsizAnlamı: dizgini olmayan4. liberalAnlamı: hürriyet ve serbestlikle ilgili5. serbestAnlamı: hiçbir şarta bağlı olmayan6. özgürAnlamı: serbest, hür7. bağımsızAnlamı: herhangi bir gücün etkisinde olmayan, özgür -
30 azad
azat, hür, özgürazat, bağımsız, hür, özgür -
31 свободно
1) özgür(ce), serbest(çe)жить свобо́дно — özgür / hür yaşamak
свобо́дно и́збранные наро́дом представи́тели — halkın özgürce / serbestçe seçtiği temsilciler
кни́га продаётся свобо́дно — kitap serbest satılmaktadır
он ведёт себя́ сли́шком свобо́дно — davranışları fazla serbest
3) врз rahatlıkla, rahat rahat, rahatça; kolaylıkla; sereserpeон свобо́дно говори́т по-неме́цки — Almancayı su gibi konuşur
кома́нда свобо́дно вы́шла в фина́л — takım rahatlıkla finale kaldı
здесь свобо́дно ся́дут де́сять челове́к — burada on kişi sereserpe oturabilir
4) в соч.пиджа́к сиди́т свобо́дно — ceket boldur
5) безл., → сказ.в ко́мнатах светло́ и свобо́дно — odalar aydınlık ve ferahtır
здесь свобо́дно? — bu yer boş mu?
••вздохну́ть свобо́дно — rahat bir nefes / soluk almak
-
32 свободный
1) özgür, hürсвобо́дный наро́д — özgür millet
свобо́дный челове́к — özgür insan
свобо́дное разви́тие ли́чности — kişiliğin özgürce gelişmesi
2) врз serbest; boş; açıkсвобо́дный прое́зд — serbest geçiş
вход свобо́дный — giriş serbesttir
свобо́дное такси́ — boş taksi
свобо́дные мане́ры — serbest tavırlar
свобо́дные зе́мли — boş topraklar
свобо́дное паде́ние — физ. serbest düşme
в свобо́дное вре́мя — boş zamanlarda
в свобо́дное от рабо́ты вре́мя — görev dışında
телефо́н не свобо́ден — разг. telefon meşguldür
сего́дня я свобо́ден — bugün boşum / serbestim
э́то ме́сто свобо́дно? — bu yer boş mu?
свобо́дная прода́жа — serbest satış
свобо́дная конкуре́нция — serbest rekabet
свобо́дный от тамо́женного обложе́ния — gümrükten muaf, gümrüksüz
свобо́дный от ва́хты — мор. vardiya dışı kalan
свобо́дная до́лжность — açık / boşalmış memuriyet
в вы́боре профе́ссии ты свобо́ден — meslek seçmekle serbestsin
вы свобо́дны (можете идти) — siz çekilebilirsiniz
3) ( просторный) ferah, geniş; bol (об одежде, обуви)••ли́ца свобо́дных профе́ссий — уст. serbest meslek sahipleri / erbabı
свобо́дный бросо́к (в баскетболе) — serbest atış
свобо́дный уда́р (в футболе) — serbest vuruş, frikik
(про)би́ть свобо́дный (уда́р) — спорт. frikik çekmek
мяч ушёл на свобо́дный — спорт. top avuta gitti
статья́ не свобо́дна от недоста́тков — yazı kusurdan ari değildir
-
33 liberal
adj. liberal, özgür düşünceli, hür, serbest fikirli, cömert, bol, oldukça büyük, serbest, genel————————n. liberal görüşlü kimse, özgürlükçü kimse* * *1. açık fikirli 2. liberal* * *['libərəl]1) (generous: She gave me a liberal helping of apple pie; She was very liberal with her money.) cömert, eli açık2) (tolerant; not criticizing or disapproving: The headmaster is very liberal in his attitude to young people.) hoşgörülü, anlayışlı3) (( also noun) (especially with capital) in politics, (a person belonging to a party) favouring liberty for the individual.) liberal•- liberally -
34 freeman
n. özgür adam, serbest oyuncu, libero, azat edilmiş köle, onursal hemşehri* * *hür adam -
35 freewill
n. özgür irade, hür irade -
36 freewill
n. özgür irade, hür irade -
37 حر
azade; bağımsız; baskısız; dizginsiz; erkin; hür; liberal; müstakil; otonom; özgür; serbest; yakmak -
38 азат
1. azat, hür, özgür2. azat, özgür -
39 ирекле
1. erkli, güçlü, kudretli2. hür, özgür -
40 ελείθερίος
özgür, hür, bağımsız
См. также в других словарях:
Hur — was the name of one of the high ranking commanders of the army of Omar ibn e Saad who faced the grandson of the Prophet of Islam Imam Hussain ibn e Abi Talib (a.s.), with orders from Yazeed ibn Muawiah to either get Hussain s (a.s.) allegiance… … Wikipedia
HUR — (Heb. חוּר). (1) Grandfather of the master craftsman bezalel of the tribe of Judah (Ex. 31:2; 35:30; I Chron. 2:20, 50; II Chron. 1:5); son of caleb and Ephrath (I Chron. 2:19). Another tradition seems to make him the son of Carmi, and describes… … Encyclopedia of Judaism
Hur|ri|an — «HUR ee uhn», noun, adjective. –n. 1. a member of an ancient, non Semitic people who were scattered over most of the Middle East from about 2000 to 1200 B.C. Many scholars identify them with the Horites. 2. the languagf this people, discovered on … Useful english dictionary
hur|ri|er — «HUR ee uhr», noun. a person who hurries … Useful english dictionary
hur|ry-up — «HUR ee UHP», adjective. U.S. Informal. used for, involving, or requiring hurry … Useful english dictionary
Hur — Hur, Midianitischer Fürst, welchen Moses besiegte u. dessen Land der Stamm Ruben bekam … Pierer's Universal-Lexikon
HUR — fil. Iudae. 1. Par. c. 4. v. 1. qui Gen. c.l 46. v. 12. dicitur Onan. Fil. Caleb ex Ephrata uxore. 1. Par. c. 2. v. 19. et 20. Item Rex Madianitarum. Num. c. 31. v. 8. Lat. albedo, ait foramen … Hofmann J. Lexicon universale
Hür — Hür, s. ⇨ Hüer … Deutsches Sprichwörter-Lexikon
hur — ba·hur; hur·cheon; hur·dies; hur·dler; hur·dy gur·dy; hur·gi·la; hur·kle; hur·ley·house; hur·ly; hur·ple; hur·ri; hur·ria; hur·ri·an; hur·ri·cane; hur·ried·ly; hur·ri·er; hur·ri·some; hur·rite; hur·rock; hur·sin·ghar; hur·tle·ber·ry; mo·hur;… … English syllables
hür — sf., Ar. ḥurr 1) Özgür Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şairim. T. Fikret 2) zf. Özgür bir biçimde Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım, / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım. M. A. Ersoy Birleşik Sözler hür teşebbüs … Çağatay Osmanlı Sözlük
HUR — Die Abkürzung HUR steht für: die Heisenbergsche Unschärferelation Die Abkürzung HuR steht für: die H R Wasag Hur ist der Familienname von: Hur Suk ho (* 1973), südkoreanischer Golfspieler Hur ist eine biblische Gestalt … Deutsch Wikipedia