-
1 шекара
hudut -
2 шекара
hudut -
3 demarcation
hudut -
4 рубеж
hudut, sınır, hadТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > рубеж
-
5 hüdud
hudut, sınır -
6 sərhəd
hudut, sınır -
7 hüdud
hudut, sınır -
8 sərhəd
hudut, sınır -
9 frontier
adj. sınırda olan, sınır————————n. sınır, hudut* * *sınır* * *1) (a boundary between countries: We crossed the frontier; ( also adjective) a frontier town.) hudut, sınır2) (the farthest area of land on which people live and work, before the country becomes wild and deserted: Many families went to make a new life on the frontier.) en uzak oturma bölgesi3) (the limits or boundaries (of knowledge etc): the frontiers of scientific knowledge.) sınır, hudut -
10 охрана
ж1) koruma, muhafazaохра́на приро́ды — doğayı koruma, doğanın korunması
пра́во на охра́ну здоро́вья — sağlık hakkı
охра́на грани́ц — hudut muhafazası
полк охра́ны — muhafız alayı
пограни́чная охра́на — sınır / hudut muhafızları
вы́ставить охра́ну — nöbetçi(ler) dikmek
-
11 пограничный
sınır °, hudut °пограни́чный райо́н — sınır bölgesi
пограни́чные вопро́сы / пробле́мы — sınır sorunları
пограни́чные столкнове́ния — sınır çatışmaları
пограни́чная часть — hudut kıtası, sınır birliği
-
12 boundary
n. sınır, hudut, limit, had* * *sınır* * *plural - boundaries; noun1) (an often imaginary line separating one thing from another: the boundary between two towns.) sınır, hudut2) ((in cricket) a hit which crosses the boundary line round the field, scoring four runs or six runs.) birkaç sekmede sınıra ulaştıran vuruş -
13 حد
Iحَدّ1. hudutAnlamı: sınıır, ilk komşu devketin topraklarını birbirinden ayıran çizgi2. hadAnlamı: aşama, derece, sınır3. kasnakAnlamı: herhangi bir çember, çerçeve4. sınırAnlamı: hudut5. kıranAnlamı: kıyı, uç, kenar, çevreIIحَدَّ1. gücenmek2. gazaplanmakAnlamı: öfkelenmek3. küsmekAnlamı: darılmak4. darılmakAnlamı: hoşa gitmeyen bir tutum, davranış veya söz dolayısıyla gücenip görüşmez olmak -
14 пункт
м1) врз noktaстратеги́ческий пункт — stratejik nokta
отправно́й / исхо́дный пункт — çıkış / hareket noktası
са́мый ю́жный пункт о́строва — adanın en güney noktası
2) (станция, пост) merkez, istasyon, nokta, yerнаблюда́тельный пункт — gözetleme noktası / yeri
контро́льно-пропускно́й пункт — hudut kapısı
3) (раздел статьи и т. п.) bent (-di); maddeпункт тре́тий статьи́ деся́той (закона, договора и т. п.) — onuncu maddenin üçüncü bendi
после́дний пункт пове́стки дня — gündemin son maddesi
4) полигр. punto••по пу́нктам — madde madde
-
15 санитарный
1) sağlık °, sıhhi, hijyenikсанита́рное просвеще́ние — sağlık eğitimi
пограни́чный санита́рный контро́ль — sağlık ve hudut kontrolları
соотве́тствовать санита́рным но́рмам — sağlık kurallarına uygun olmak
2) воен. sıhhiye °санита́рная ро́та — sıhhiye bölüğü
санита́рный по́езд — sıhhiye treni / katarı
санита́рный самолёт — sıhhiye uçağı
-
16 граница
had, sınır, hudutТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > граница
-
17 предел
had, hudut, sınır, limit- предел допуска
- предел огнестойкости
- предел пластичности
- предел прочности
- предел текучести
- предел упругости
- предел усадки
- предел усталости
- нижний пределТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > предел
-
18 border
n. kenar, sınır, hudut, kenar süsü; tarh————————v. sınır koymak, çerçevelemek, sınır komşusu olmak; bitişik olmak, benzer olmak, demeye gelmek* * *1. sınır 2. sınırla (v.) 3. sınır (n.)* * *['bo:də] 1. noun1) (the edge of a particular thing: the border of a picture/handkerchief.) kenar, bordür2) (the boundary of a country: They'll ask for your passport at the border.) sınır3) (a flower bed round the edge of a lawn etc: a flower border.) uzun çiçek tarhı2. verb((with on) to come near to or lie on the border of: Germany borders on France.) sınırdaş olmak3. noun(the border between one thing and another: He was on the borderline between passing and failing.) sınır(çizgisi) -
19 boundaries
-
20 limit
n. limit, sınır, had————————v. kısıtlamak, limitlerini belirlemek, sınır koymak, sınırlamak, limit koymak, sınırlama getirmek, belirlemek, sınırlandırmak* * *1. sınırla (v.) 2. sınırlandır (v.) 3. sınır (n.)* * *['limit] 1. noun1) (the farthest point or place; the boundary: There was no limit to his ambition.) sınır, hudut2) (a restriction: We must put a limit on our spending.) sınırlama, kısıtlama2. verb(to set a restriction on: We must limit the amount of time we spend on this work.) sınırlamak, kısıtlamak- limited
- limitless
См. также в других словарях:
hudut — hùdut m DEFINICIJA reg. granica, međa; područje ETIMOLOGIJA tur. hudut, hudud ← arap. <mn> ḥudūd ← ḥadd: linija razgraničenja … Hrvatski jezični portal
hudut — is., du, Ar. ḥudūd 1) Sınır Bir çiçek dermeden sevgi bağından / Huduttan hududa atılmışım ben. F. N. Çamlıbel 2) mec. Uç, son Birleşik Sözler hudut boyu hudut dışı … Çağatay Osmanlı Sözlük
hudut dışı — is. Sınır ötesi, sınır dışı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller hudut dışı etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
huḍut — हुडुत् … Indonesian dictionary
hudut — sınır … Beypazari ağzindan sözcükler
hüdüt — kısanılan değerli eşya … Beypazari ağzindan sözcükler
hudut boyu — is. Sınır boyu … Çağatay Osmanlı Sözlük
hudut dışı etmek — sınır dışı etmek, ülkeden dışarı çıkarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
huḍut-kāra — हुडुत्कार … Indonesian dictionary
HADD — Hudut. Çizgi. Sınır. * Cürüm. * Salahiyyet. * Şeriatça verilen ceza. * Derece. Son derece. Münteha. * İnsana ârız olan şiddet ve titizlik. * Def etme. Men etmek. * Keskin. Sivri. * Sert. Gergin. * Man: Üç tasavvurdan ibaret olan kıyas. * Ekşi. *… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
SERHAD — Hudut başı. İki devlet toprağının birleştiği sınır … Yeni Lügat Türkçe Sözlük