-
1 hissettirmek
-
2 hissettirmek
hissettirmek merken lassen, fühlen lassen (-i -e jemanden etwas) -
3 hissettirmek
2) (birine зэхегъэшIэн/ зыхегъэщIэн -
4 hissettirmek
-i, -e понуд. от híssetmek -
5 hissettirmek
v. make feel, make understand, hint, adumbrate, shadow forth, shadow out -
6 hissettirmek
hesandin -
7 hissettirmek
φανερώνω, εννοώ -
8 hissettirmek
/ı,a/ 1. to cause (someone) to perceive (something). 2. to let (someone) know about (something). -
9 محسوس کردن
hissettirmek -
10 anlatmak
3) (birineanlatmak; anlattı; anlatıyor) гурыгъэIон/ гурыгъэIуэн; гуригъэIуагъ/ гуригъэIуащ; гурегъаIо/ гурегъаIуэ5) (biri birilerine anlatmak) афэIотэн/ яхуэIуэтэн (афэсIотагъ/ яхуэсIуэтащ: ben onu onlara anlattım; афэсэIуатэ/ яхузоIуатэ: ben onu onlara anlatıyorum; афэпIотагъ/ яхуэпIуэтащ: sen onu onlara anlattın; афэоIуатэ/ яхубоIуатэ: sen onu onlara anlatıyorsun; афиIуэтагъ/ яхуиIуэтащ: o onu onlara anlattı; афеIуатэ/ яхуеIуатэ: o onu onlara anlatıyor; афэтIотагъ/ яхуэтIуэтащ: biz onu onlara anlattık; афэтэIуатэ/ яхудоIуатэ: biz onu onlara anlatıyoruz; афэшъуIотагъ/ яхуэфIуэтащ: siz onu onlara anlattınız; афэшъоIуатэ/ яхувоIуатэ: siz onu onlara anlatıyorsunuz; афаIуэтагъ/ яхуаIуэтащ: onlar onu onlara anlattılar; афаIуатэ/ яхуаIуатэ: onlar onu onlara anlatıyorlar)6) (biri birinin anlamasını sağlamak/birine kavratmak, hissettirmek, çıtlatmak) зэхегъэшIыкIын/ зэхегъэщIыкIын (зэхырегъэшIыкIы/ зэхрегъэщIыкI); (зэхысигъэшIыкIыгъ/ зэхызигъэщIыкIащ: o bana anlatmak, anlamamı sağladı, kavrattı, bana hissettirdi, çıtlattı), зэхыуигъэшIыкIыгъ/ зэхыуигъэщIыкIащ: o sana anlatmak; зэхыригъэшIыкIыгъ/ зэхыригъэщIыкIащ: o ona anlatmak; зэхытигъэшIыкIыгъ/ зэхыдигъэщIыкIащ: o bize anlatmak; зэхышъуигъэшIыкIыгъ/ зэхывигъэщIыкIащ: o size anlatmak; зэхаригъэшIыкIыгъ/ зэхаригъэщIыкIащ: o onlara anlatmak)7) (biri kendisine anlatmak) къыфэIотэн/ къыхуэIуэтэн (къысфиIотагъ/ къысхуиIуэтащ: o bana anlattı; къысфеIуатэ/ къысхуеIуатэ: o bana anlatıyor;къыпфиIотагъ/къыпхуиIуэтащ, ныпхуиIуэтащ: o sana anlattı; къыпфеIуатэ/къыпхуеIуатэ, ныпхуеIуатэ: o sana anlatıyor; фиIотагъ/ хуиIуэтащ, къыфиIотагъ/къыхуиIуэтащ, ныхуиIуэтащ: o ona anlattı; феIуатэ/ хуеIуатэ, къыфеIуатэ/ къыхуеIуатэ, ныхуеIуатэ: o ona anlatıyor; къытфиIотагъ/ къытхуиIуэтащ: o bize anlattı; къытфеIуатэ/ къытхуеIуатэ: o bize anlatıyor; къышъуфиIотагъ/къыфхуиIуэтащ, ныфхуиIуэтащ: size anlattı; къышъуфеIуатэ/къыфхуеIуатэ, ныфхуеIуатэ: size anlatıyor; яфиIотагъ/ яхуиIуэтащ, къафиIотагъ/ къахуиIуэтащ: onlara anlattı; яфеIуатэ/ яхуеIуатэ, къафеIуатэ/ къахуеIуатэ: onlara anlatıyor)8) (birileri bana/sana beriye doğruanlatmak) къыфаIотэн/ къыхуаIуэтэн (къыфаIуатэ/ къыхуаIуатэ); (къысфаIотагъ/ къысхуаIуэтащ: bana anlattılar; къысфаIуатэ/ къысхуаIуатэ: bana anlatıyorlar; къыпфаIотагъ/ къыпхуаIуэтащ: sana anlattılar; къыпфаIуатэ/къыпхуаIуатэ: sana anlatıyorlar; къыфаIотагъ/ къыхуаIуэтащ: ona anlattılar; къыфаIуатэ/ къыхуаIуатэ: ona anlatıyorlar; къытфаIотагъ/ къытхуаIуэтащ: bize anlattılar; къытфаIуатэ/ къытхуаIуатэ: bize anlatıyorlar; къышъуфаIотагъ/ къыфхуаIуэтащ: size anlattılar; къышъуфаIуатэ/ къыфхуаIуатэ: size anlatıyorlar; къафаIотагъ/ къахуаIуэтащ: onlara anlattılar; къафаIуатэ/ къахуаIуатэ: onlara anlatıyorlar)9) (birileri birilerine öteye doğruanlatmak) афаIотэн/ яхуаIуэтэн (афаIотагъ/ яхуаIуэтащ: onlar onu onlara anlattılar; афаIуатэ/ яхуаIуатэ: onlar onu onlara anlatıyorlar)10) (birilerinin anlamalarını sağlamak) зэхягъэшIыкIын/ зэхайгъэщIыкIын (зэхарегъэшIыкIы/ зэхарегъэщIыкI)11) (birine anlatmak) фэIотэн/ хуэIуэтэн (фэсIотагъ/ хуэсIуэтащ: ben ona anlattım; фэсэIуатэ/ хузоIуатэ: ben ona anlatıyorum; фэпIотагъ/ хуэпIуэтащ: sen ona anlattın; фэоIуатэ/ хубоIуатэ: sen ona anlatıyorsun; фиIуэтагъ/ хуиIуэтащ: o ona anlattı; феIуатэ/ хуеIуатэ: o ona anlatıyor; фэтIотагъ/ хуэтIуэтащ: biz ona anlattık; фэтэIуатэ/ худоIуатэ: biz ona anlatıyoruz; фэшъуIотагъ / хуэфIуэтащ: siz ona anlattınız; фэшъоIуатэ/ хувоIуатэ: siz ona anlatıyoruzsunuz; фаIуэтагъ/ хуаIуэтащ: onlar ona anlattı; фаIуатэ/ хуаIуатэ: onlar ona anlatıyor)13) (birinin anlamasını sağlamak, birine kavratmak, hissettirmek, çıtlatmak) зэхегъэшIыкIын/ зэхегъэщIыкIын (зэхырегъэшIыкIы/ зэхырегъэщIыкI); (зэхезгъэшIыкIыгъ/ зэхезгъэщIыкIащ: ben onu ona anlattım/kavrattım/hissettirdim/ çıtlattım; зэхебгъэшIыкIыгъ/ зэхебгъэщIыкIащ: sen onu ona anlatmak; зэхыригъэшIыкIыгъ/ зэхригъэщIыкIащ: o onu ona anlatmak; зэхедгъэшIыкIыгъ/ зэхедгъэщIыкIащ: biz onu ona anlatmak; зэхежъугъэшIыкIыгъ/ зэхевгъэщIыкIащ: siz onu ona anlatmak; зэхырагъэшIыкIыгъ/ зэхрагъэщIыкIащ: onlar onu ona anlatmak;14) (ifşa etmek) Iуэтэн/Iотэн; (ыIотагъ/ иIуэтащ: anlattı; anlatmak etti; EIУАТЭ: anlatıyor; anlatmak ediyor); хэIу-щIыIу щIын; (anlatmakищIащ/anlatmakещI) -
11 обозначаться
несов.; сов. - обозна́читься1) ( делаться видимым) belirmek2) ( становиться ощутимым) kendini hissettirmek -
12 hissettirmemek
v. (neg. form of hissettirmek) make feel, make understand, hint, adumbrate, shadow forth, shadow out -
13 hint
n. ima, üstü kapalı söz, ipucu, dokundurma, çıtlatma, tavsiye, fikir, işaret, iz————————v. çıtlatmak, üstü kapalı söylemek, dokundurmak, hissettirmek* * *1. ipucu 2. ima et (v.) 3. ipucu (n.)* * *[hint] 1. noun1) (a statement that passes on information without giving it openly or directly: He didn't actually say he wanted more money, but he dropped a hint.) ima, üstü kapalı söz2) (a helpful suggestion: I can give you some useful gardening hints.) yararlı öğüt, tavsiye3) (a very small amount; a slight impression: There was a hint of fear in his voice.) bir nebze, biraz2. verb(to (try to) pass on information without stating it openly or directly: He hinted that he would like more money; He hinted at possible changes.) ima etmek, üstü kapalı söylemek -
14 adumbrate
v. ima etmek, taslağını çizmek, sezdirmek; hissettirmek, dokundurmak,* * *ima et -
15 make feel
v. hissettirmek, sezdirmek -
16 make understand
anlamasını sağlamak, hissettirmek, sezdirmek -
17 shadow forth
belli etmek, ima etmek, hissettirmek, sezdirmek, haber vermek, sembolize etmek -
18 shadow out
belli etmek, ima etmek, hissettirmek, sezdirmek, haber vermek, sembolize etmek -
19 make feel
v. hissettirmek, sezdirmek -
20 make understand
anlamasını sağlamak, hissettirmek, sezdirmek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
hissettirmek — i, e, Ar. ḥiss + T. ettirmek Hissetmesine sebep olmak, duyurmak, sezdirmek Hesapları araştırdığımı hissettiren bir vesikayı okuduğu zaman sarardı. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendini hissettirmek — varlığını belli etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
İŞMAM — Hafif olarak duyurmak, koklatmak. Hissettirmek. * Kibirden dolayı başı dik yürümek. * Tecvidde: Bir harfe zamme veya kesre vermek ve bunu hafifçe hissettirmek. Harfin sesini genizden hissettirmek, biraz duyurmak, harfi çıtlatmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
his — is., ssi, Ar. ḥiss 1) Duygu Birisi duygularına, hislerine kulak verir, öteki hile ve desise seslerine ... B. Felek 2) Duyu 3) Sezgi, sezme Birleşik Sözler hissedilmek hissetmek hissettirmek hissikablelvuku hissiselim … Çağatay Osmanlı Sözlük
hissettirme — is. Hissettirmek işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi — zm. 1) İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi. R. E. Ünaydın 2) Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sezdirmek — i, e Sezmesine yol açmak, belli etmek, hissettirmek Doktorlar ona bir şey sezdirmediler. O da çektiği acılardan, karısına, kızına hiçbir şey belli etmedi. Y. Z. Ortaç … Çağatay Osmanlı Sözlük
tattırmak — i, e 1) Tatma işini yaptırmak, tadına baktırmak Ben sana mutlaka aşımdan tattıracağım. Ö. Seyfettin 2) mec. Duyurmak, hissettirmek Bunların o insanların hayatında tuttuğu yeri ve onlara kaç zevki birden nasıl tattırdığını anlatır. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
belli etmek — 1) açıklamak, iyice görünür ve anlaşılır bir duruma getirmek Durumdan hoşlanmadığı belliydi ve bunu belli etmek istediği de belliydi. T. Buğra 2) mec. sezdirmek, hissettirmek Ev sahibinin yanına gidileceğini tavrıyla belli ediyordu. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
İHSAS — Hissetmek. Hissettirmek. Açık anlatmadan kapalıca bahsetmek. * Bulmak. Görmek. Bilmek. Zannetmek. İdrak etmek. Duyurmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük