Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

haykırmak

  • 1 hayqırmaq

    haykırmak

    Azərbaycanca-Türkcə Lüğət > hayqırmaq

  • 2 айқайлау

    haykırmak

    Қазақша-түрікше сөздік > айқайлау

  • 3 бақырып-шақыру

    haykırmak

    Қазақша-түрікше сөздік > бақырып-шақыру

  • 4 айқайлау

    haykırmak

    Қазақша-түрікше сөздік > айқайлау

  • 5 бақырып-шақыру

    haykırmak

    Қазақша-түрікше сөздік > бақырып-шақыру

  • 6 hayqırmaq

    haykırmak

    Azərbaycan-Türkiyə lüğət > hayqırmaq

  • 7 восклицать

    haykırmak
    * * *
    несов.; сов. - воскли́кнуть

    ра́достно воскликнуть — sevinç çığlığı atmak

    Русско-турецкий словарь > восклицать

  • 8 whine

    haykirmak, ciyak ciyak ötmek, ciyak ciyak bagirmak; sizlanmak, zirildamak; dirdir etmek, zirlamak, ciyaklama, çiglik; zirilti; motor, vb. gürültüsü, homurtu

    English to Turkish dictionary > whine

  • 9 выкрикивать

    bağırmak,
    haykırmak
    * * *
    несов.; сов. - вы́крикнуть
    bağırmak; haykırmak

    выкри́кивать ло́зунги — sloganlar(ını) haykırmak

    Русско-турецкий словарь > выкрикивать

  • 10 cry

    n. ağlama, çığlık, feryat, haykırış, nida, nara; ses, seslenme; yalvarma; slogan
    ————————
    v. ağlamak; bağırmak, haykırmak, çığlık atmak; seslenmek
    * * *
    1. ağla (v.) 2. çığlık (n.)
    * * *
    1. verb
    1) (to let tears come from the eyes; to weep: She cried when she heard of the old man's death.) ağlamak, göz yaşı dökmek
    2) ((often with out) to shout out (a loud sound): She cried out for help.) bağırmak, haykırmak
    2. noun
    1) (a shout: a cry of triumph.) bağırma, haykırma
    2) (a time of weeping: The baby had a little cry before he went to sleep.) ağlama
    3) (the sound made by some animals: the cry of a wolf.) uluma, ötme
    - cry off

    English-Turkish dictionary > cry

  • 11 ejaculate

    v. fışkırtmak, boşaltmak, söyleyivermek, fışkırmak, boşalmak, haykırmak, bağırmak
    * * *
    1. dışarı at (v.) 2. dışarı atma (n.)
    * * *
    [i'‹ækjuleit]
    (to utter or exclaim suddenly.) bağırıvermek, birden haykırmak

    English-Turkish dictionary > ejaculate

  • 12 exclaim

    v. haykırmak, bağırmak, bağırıp çağırmak
    * * *
    çığlık at
    * * *
    [ik'skleim]
    (to call out, or say, suddenly and loudly: `Good !' he exclaimed; She exclaimed in astonishment.) haykırmak, birden bağırmak
    - exclamation mark

    English-Turkish dictionary > exclaim

  • 13 shout

    n. bağırma, bağırış, ses
    ————————
    v. bağırmak, haykırmak, seslenmek, bağırarak söylemek
    * * *
    1. bağır (v.) 2. bağırış (n.)
    * * *
    1. noun
    1) (a loud cry or call: He heard a shout.) bağırma, haykırma
    2) (a loud burst (of laughter, cheering etc): A shout went up from the crowd when he scored a goal.) bağırma, yaygara
    2. verb
    (to say very loudly: He shouted the message across the river; I'm not deaf - there's no need to shout; Calm down and stop shouting at each other.) bağırmak, haykırmak

    English-Turkish dictionary > shout

  • 14 whoop

    n. bağırtı, bağırma, haykırma, çığlık, boğmaca öksürüğü sesi
    ————————
    v. bağırmak, haykırmak, çığlık atmak, boğmacalı gibi öksürmek
    * * *
    1. sevinçten bağır (v.) 2. sevinçten bağırma (n.)
    * * *
    [wu:p, ]( American also[) hu:p] 1. noun
    1) (a loud cry of delight, triumph etc: a whoop of joy.) sevinç çığlığı
    2) (the noisy sound made when breathing in after prolonged coughing.) boğmaca öksürüğü
    2. verb
    (to give a loud cry of delight, triumph etc.) sevinçle bağırmak, haykırmak

    English-Turkish dictionary > whoop

  • 15 proclamer

    Dictionnaire Français-Turc > proclamer

  • 16 кричать

    bağırmak
    * * *
    1) bağırmak; haykırmak; bağrışmak; haykırışmak ( о многих); viyaklamak ( о грудном ребенке); anırmak ( об осле)

    гро́мко крича́ли ча́йки — martılar bağrışıyordu

    2) ( бранить) bağırmak; bağırıp çağırmak
    3) ( звать) çağırmak; seslenmek
    4) перен. ( бросаться в глаза) göze batmak; çiğ olmak
    ••

    об э́том крича́ли все газе́ты — разг. tüm gazeteler bunun etrafında büyük bir gürültü koparmıştı

    Русско-турецкий словарь > кричать

  • 17 прокричать

    сов.
    bağırmak; haykırmak

    прокрича́ла ча́йка — bir martı bağırıp sustu

    Русско-турецкий словарь > прокричать

  • 18 bawl

    v. haykırmak, bağırmak, bas bas bağırmak, avazı çıktığı kadar bağırmak (Argo)
    * * *
    1. bağır (v.) 2. feryat (n.)
    * * *
    [bo:l]
    (to shout or cry loudly: He bawled something rude; The baby has bawled all night.) feryat etmek, bas bas bağırmak

    English-Turkish dictionary > bawl

  • 19 holler

    v. seslenmek, bağırmak
    * * *
    seslen
    * * *
    ['holə]
    (to shout: He hollered at the boy to go away; He's hollering about the cost of petrol again.) bağırmak, haykırmak

    English-Turkish dictionary > holler

  • 20 raise

    n. çıkıntı, kabartı, yükselme, artış, zam, yokuş, rampa
    ————————
    v. kabartmak, kaldırmak, artırmak, yükseltmek, dikmek, ayağa kaldırmak, yol açmak, neden olmak, toplamak, yetiştirmek, büyütmek, beslemek, zam yapmak, son vermek, ruh çağırmak, karayı görmek
    * * *
    yükselt
    * * *
    [reiz] 1. verb
    1) (to move or lift to a high(er) position: Raise your right hand; Raise the flag.) kaldırmak
    2) (to make higher: If you paint your flat, that will raise the value of it considerably; We'll raise that wall about 20 centimetres.) yükseltmek
    3) (to grow (crops) or breed (animals) for food: We don't raise pigs on this farm.) yetiştirmek, beslemek
    4) (to rear, bring up (a child): She has raised a large family.) yetiştirmek, bakmak
    5) (to state (a question, objection etc which one wishes to have discussed): Has anyone in the audience any points they would like to raise?) ortaya atmak, ileri sürmek
    6) (to collect; to gather: We'll try to raise money; The revolutionaries managed to raise a small army.) toplamak
    7) (to cause: His remarks raised a laugh.) neden olmak, yol açmak
    8) (to cause to rise or appear: The car raised a cloud of dust.) kaldırmak
    9) (to build (a monument etc): They've raised a statue of Robert Burns / in memory of Robert Burns.) dikmek, yapmak
    10) (to give (a shout etc).) bağırmak, haykırmak
    11) (to make contact with by radio: I can't raise the mainland.) temasa geçmek, haberleşme sağlamak
    2. noun
    (an increase in wages or salary: I'm going to ask the boss for a raise.) zam, artış
    - raise hell/Cain / the roof
    - raise someone's spirits

    English-Turkish dictionary > raise

См. также в других словарях:

  • haykırmak — nsz 1) Telaş, şikâyet vb. sebeplerle yüksek sesle bağırmak Bana katil diye haykıracak zannettiğim çehrenin parlaklığına aynada bakamadım. H. E. Adıvar 2) Çağırmak, seslenmek Kahkahayla karışık bir sesle merdivenden aşağı haykırdım. Y. Z. Ortaç 3) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yurlamak — haykırmak I, 189bkz: orılaşmak, orlaşmak, urılamak, urlamak, urlaşmak …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • atmak — i, e, ar 1) Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak Taşı suya atmak. 2) Bir şeyi yere doğru bırakmak 3) Bir kimsenin ilişiğini kesmek Adamcağızı berbat bir yere attılar. 4) e, nsz Koymak Mutlaka yemeklerimize biber atmayı âdet edinmişiz. B. Felek 5)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • carlamak — nsz, hlk. 1) Bağırarak konuşmak 2) Çok söylemek 3) Nara atmak, haykırmak 4) i İlan etmek, duyurmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dik âlâsı — is., tkz. Genellikle hoş karşılanmayan bir durumun aşırılığını anlatan bir söz Tutucunun dik âlâsısın, diye haykırmak geliyor içimden. T. Uyar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • haykırışmak — nsz, le Karşılıklı haykırmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • haykırma — is. Haykırmak işi Hâlsiz hâlsiz bağırdı, fazla haykırmaya nefesi yetmiyordu. M. Yesari …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • avazı çıktığı kadar — çok yüksek sesle Avazı çıktığı kadar haykırmak istiyordu. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • car etmek — 1) nara atmak, haykırmak 2) ilan etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • danalar gibi bağırmak (veya böğürmek) — çok kuvvetle bağırmak, haykırmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • feryat etmek — 1) yüksek sesle haykırmak Feryat ederek gözlerini açan Satılmış, şaşkın şaşkın etrafına bakınıyordu. E. E. Talu 2) mec. büyük bir yokluk, zarar ve sıkıntı içinde bulunmak İstanbul, susuzluktan feryat ediyor …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»