-
1 hasıraltı
-
2 hasıraltı etmek
v. pigeonhole, shelve, sit upon, suppress -
3 hasıraltı etmek
гъэбылъын -
4 долгий
uzun (süreli)* * *врз••до́лгие го́ды — uzun yıllar; yıllar yılı; yıllar boyu
на протяже́нии до́лгих пяти́ дней — beş koca gün boyunca
откла́дывать что-л. в до́лгий я́щик — hasıraltı etmek
-
5 лежать
yatmak; ait olmak* * *1) врз yatmakлежа́ть в посте́ли — yatakta olmak
лежа́ть в больни́це — hastanede yatmak
лежа́ть с гри́ппом — gripten yatmak
лежа́ть в моги́ле — mezarda yatmak
това́р лежи́т на скла́де — mal depoda yatıyor
кни́га лежи́т на столе́ — kitap masadadır / masada duruyor
го́род лежи́т на берегу́ мо́ря — şehir deniz kenarındadır
2) перен. (ait) olmakотве́тственность за э́то лежи́т на вас — bunun sorumlusu sizsiniz
на нем лежи́т не́сколько обя́занностей — birkaç görevle yükümlüdür
••лежа́ть в разва́линах — harabeler içinde olmak
лежа́ть под сукно́м — hasıraltı edilmiş olmak
лежа́ть на боку́ / на печи́ прост. — minder çürütmek
не лежи́т у меня́ душа́ к э́той рабо́те — bu işe bir türlü ısınamadım
-
6 сукно
-
7 shelve
v. rafa koymak, rafa kaldırmak, ertelemek, hasıraltı etmek, emekliye ayırmak, kadro dışı bırakmak, aldırmamak, meyilli olmak, şevlenmek* * *rafa kaldır* * *[ʃelv]1) (to put aside, usually for consideration, completion etc later: The project has been shelved for the moment.) rafa kaldırmak2) (to put up shelves in.) içine raf yapmak3) ((of land) to slope gradually: The land shelves towards the sea.) eğimli olmak -
8 suppress
v. bastırmak, zaptetmek, durdurmak, dindirmek, önlemek, örtbas etmek, hasıraltı etmek, ortadan kaldırmak, baskı altına almak, yayınlanmasını yasaklamak* * *bastır* * *[sə'pres]1) (to defeat or put a stop to (eg a rebellion).) bastırmak2) (to keep back or stifle: She suppressed a laugh.) bastırmak3) (to prevent from being published, known etc: to suppress information.) örtbas etmek• -
9 pigeonhole
n. güvercin yuvası, çekmece (masa), yazı masası çekmecesi————————v. çekmeceye koymak (evrak), hasıraltı etmek* * *1. ertele (v.) 2. kağıt çekmecesi (n.) -
10 sit upon
yüklenmek, sıkıntı vermek, baskı yapmak, hasıraltı etmek -
11 sit upon
yüklenmek, sıkıntı vermek, baskı yapmak, hasıraltı etmek -
12 ασυγκάλυπτος
örtülmemiş, hasıraltı edilemeyen -
13 kehren
kehren ['ke:rən]I vt1) ( drehen) döndürmek;die Innenseite nach außen \kehren ters yüz etmek;er ist in sich gekehrt o, içine dönüktür2) ( fegen) süpürmek;etw unter den Teppich \kehren ( fig) bir şeyi örtbas [o hasıraltı] etmekII vrsich \kehren1) ( sich wenden) dönmek2) ( sich kümmern) aldırmak (an -e)III vi1) ( fegen) süpürmek
См. также в других словарях:
hasıraltı — is. Bir işi isteyerek, bilerek ve haksız olarak yürütmemek, örtbas etmek anlamındaki hasıraltı etmek deyiminde geçen bir söz Başkan bizim projeyi hasıraltı etti … Çağatay Osmanlı Sözlük
HASIRALTI ETMEK — Ist: Unutmak, saklamak, gizlemek, terviç etmemek manasında kulanılan bir tâbirdir. Hasır, eskiden halı ve kilim yerinde kullanıldığı ve onun altında kalan şeyler unutulup gittiği için bu tâbir meydana gelmiştir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
alt — is. 1) Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor. Z. O. Saba 2) Bir nesnenin tabanı Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi… … Çağatay Osmanlı Sözlük