-
1 harap
harap etmek zerstören; verwüsten;kendini harap etmek sich grämen, sich quälen (a harap olmak) -
2 harap
-
3 hal
hal1 <- li>1. subst → durum; Zustand m, Lage f; Auftreten n, Benehmen n, Verhalten n einer Person; Gegenwart f; Kraft f (etwas zu tun); GR Indikativ m; Fall m, Kasus m (z.B. -i hali Akkusativ);hal hatır sormak nach dem Befinden fragen;… bir hal almak in ein … Stadium treten;hal olmak in Verzückung sein, im Trancezustand sein;-e (bir) hal olmak unp jemandem stößt etwas zu (= er stirbt);-i hal(e) yola koymak richtig stellen, in Ordnung bringen;hal(in)den anlamak (oder bilmek) Anteilnahme zeigen;hale bak! Donnerwetter! (positiv und negativ);-in hali duman olmak, -in hali harap olmak übel dran sein;hali olmamak nicht mehr die Kraft haben; sich nicht wohl fühlen;hali tavrı yerinde olmak anständig aussehen, sich anständig benehmen;hali vakti yerinde olmak begütert sein;benim halim ne olacak? was wird aus mir werden?;halim kalmadı ich bin ganz hinüber, fam ich bin geschafft;… halinde in Form (G); im Falle (G), bei (D);atom savaşı halinde im Falle eines Atomkrieges;gruplar halinde gruppenweise;öğüt halinde in Form eines Ratschlages;(kendi) haline bakmamak seine Kräfte überschätzen;… haline gelmek werden (N; zu D); (negativ) ausarten (in A);… haline getirmek auf den Stand (G) bringen, reif machen (für A);… halini almak werden (zu D); ausarten (in A); den Zustand (G) annehmen, erzeugen, sich entwickeln (zu D)hasta olduğu halde … obwohl sie krank ist, …;her halde, her halükârda auf jeden Fall; unter allen Umständen; (höchst) wahrscheinlich; → her (her halde);ihtar ettiğim halde … obwohl ich warnte, …;o halde, şu halde in diesem Fall, demnach, das heißt;yola çıktığı halde … während sie sich auf den Weg machtehal2 <- li> Markthalle fhal3 <- lli> Lösung f -
4 pimpirik
1) ( çok yaşlı ve güçsüz) gebrechlich, altersschwach2) ( gereksiz yere titizlik gösteren) pedantisch, pingelig, zimperlich3) ( kuşkucu) skeptisch
См. также в других словарях:
harap — HARÁP, harapi, s.m. v. arap. Trimis de gall, 06.02.2009. Sursa: DEX 98 HARÁP harápi m. v. ARAP. Trimis de siveco, 23.09.2007. Sursa: NODEX … Dicționar Român
harap — sf., bı, Ar. ḫarāb 1) Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran Duvarları yıkılmış, çatıları yanmış, harap bir köyün hizasına gelince yaver atından atladı. Ö. Seyfettin 2) Bitkin, yorgun, perişan Kiraz yemekten insanlar harap … Çağatay Osmanlı Sözlük
harap etmek — harap duruma getirmek Ona zamanın harap edemeyeceği bir abide yapmak istedi. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
harap olmak — harap duruma gelmek, haraplaşmak, perişan olmak Parkın eski güzelliği kalmadı, ne kadar harap oldu. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
harap düşmek — kötü bir durumla karşı karşıya kalmak Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Atatürk … Çağatay Osmanlı Sözlük
harap — m IV, D. a a. u, Ms. harappie; lm M. y 1. «bicz z krótką rękojeścią i długim splecionym rzemieniem» Obić harapem. 2. ndm łow. «okrzyk myśliwych nawołujących psy, zwłaszcza dla odpędzenia ich od ubitej zwierzyny» ‹niem.› … Słownik języka polskiego
kendini harap etmek — sıkıntı veya üzüntüden perişan olmak Daha burada kendini harap edersen yukarılarda ne halt edeceksin? R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
hâli harap olmak — bitkin, perişan olmak, kötü duruma düşmek Sınıfı geçmezse hâli haraptır … Çağatay Osmanlı Sözlük
çöle dönmek — harap olmak, bozulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına yıkmak — harap etmek, zor durumda bırakmak Babamın evinden çıktım / Evini başına yıktım. Halk türküsü … Çağatay Osmanlı Sözlük
DİL-İ VİRAN — Harap gönül, yıkık gönül … Yeni Lügat Türkçe Sözlük