-
1 haklı
-i haklı çıkarmak rechtfertigen (A); richtig finden (A);haklı çıkmak Person Recht haben; Sache sich als richtig erweisen;haklı olarak berechtigterweise;haklı olmak Recht haben;haklısınız Sie haben Recht -
2 haklı
berechtigt\haklı olarak zu Recht, berechtigterweise\haklı olmak Recht haben, im Recht sein\haklı olabilirsin du könntest Recht haben\haklı olup olmadığın ortaya çıkacaktır es wird sich herausstellen, ob du Recht hast\haklısın du hast Recht -
3 haklı
пра́вый, справедли́выйhaklı bir ceza — справедли́вое наказа́ние
haklı bir dava — пра́вое де́ло
haklı bir gurur — зако́нная го́рдость
haklı bir söz — ве́рное сло́во
haklı bulmak — а) оправда́ть; б) находи́ть справедли́вым
haklı çıkmak — оказа́ться пра́вым
haklı olarak — а) по пра́ву, на зако́нном основа́нии, по справедли́вости; б) опра́вданно
bunda haklısınız — в э́том вы пра́вы
-
4 haklı
adj. right, just, rightful, legitimate, de jure -
5 haklı
mafdar -
6 hakli
-
7 haklı
хьакъ зиIэ -
8 haklı
θεμιτός, ορθός, δίκαιος -
9 haklı
محق -
10 haklı
محق [مُحِقّ]Anlamı: davası, düşüncesi veya davranışı doğru olan (kimse) -
11 haklı
"right, just; rightful, righteous" -
12 haklı
1. right, just. 2. rightful. - bulmak /ı/ to admit that (someone) has right on his side. - çıkmak (for someone) to turn out to be in the right. - olmak to be in the right. -
13 haklı çıkaran
adj. justificatory* * *1. justificative 2. justificatory -
14 haklı çıkarıcı
justifier -
15 haklı düşünürlük
fair mindedness -
16 haklı gurur
n. legitimate pride* * *proper pride -
17 haklı gösterme
n. apologia -
18 haklı göstermek
v. justify, bear smb. out -
19 haklı iddia
n. just claim -
20 haklı neden
n. cause, justification, warrant, warranty
См. также в других словарях:
haklı — sf. 1) Hakka uygun, doğru, yerinde Fakat aşkta ne hak ne haklı ne haksız ne de bir hakikat vardır. M. Ş. Esendal 2) Davası, iddiası, düşüncesi veya davranışı doğru ve adalete uygun olan (kimse) İkisinden hangisinin haklı olduğu anlaşılamadı.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
haklı bulmak — davasını, iddiasını, düşüncesini, davranışını doğru bulmak, yerinde görmek Müdür onu haklı buldu … Çağatay Osmanlı Sözlük
haklı çıkmak — davasının, iddiasının, düşüncesinin veya davranışının doğru olduğu anlaşılmak Bu tartışmada o haklı çıktı … Çağatay Osmanlı Sözlük
haklı olmak — davası, iddiası, davranışı, düşüncesi adalete uygun olmak Birden döndüm ve tahminimde haklı olduğumu anladım. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
haklı söz, haksızı Bağdattan çevirir — doğru söz, yanlış yolda çok ilerlemiş kişiyi bile yola getirir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
insanın adı çıkacağına canı çıksın — haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
yerinde su çıkmak — haklı bir sebep olmadan yerini bırakanlara veya bırakmak isteyenlere kınama ve engelleme amacıyla söylenen bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
HAKÎK — Haklı, hak sahibi olan. * Müstehak, lâyık, münasib … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
muhik — haklı; geçerli; uygun; gerekli … Hukuk Sözlüğü
Qara — The Qara are a grouping of tribes currently resident in Oman. Members of this tribe Amr Hakli the grand grand father Hakli tribe of Oman who was the first immigrant from Yemen to Dhofar one thousand years ago and this tribe known in Dhofar as… … Wikipedia
Juho Lallukka — (February 3, 1852 in Räisälä, Finland – December 1, 1913 in Vyborg) was a Finnish businessman, commercial counsellor, and a patron of the arts.BiographyJuho Lallukka was born in 1852 in the settlement of Räisälä on the Karelian isthmus, in a… … Wikipedia