Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

haftada+bir

  • 21 weekly

    adj. haftalık, haftada bir olan
    ————————
    adv. haftada bir, her hafta
    ————————
    n. haftalık dergi, haftalık gazete
    * * *
    1. haftalık (adv.) 2. haftalık (adj.)
    * * *
    adjective (happening, published etc once a week: a weekly magazine.) haftalık

    English-Turkish dictionary > weekly

  • 22 triweekly

    adj. üç haftada bir olan, üç haftada bir, üç haftalık

    English-Turkish dictionary > triweekly

  • 23 triweekly

    adj. üç haftada bir olan, üç haftada bir, üç haftalık

    English-Turkish dictionary > triweekly

  • 24 hebdomadaire

    I adj. haftalik, haftada bir bo‘ladigan; une revue hebdomadaire haftalik jurnal
    II nm. haftalik, haftada bir chiqadigan.

    Dictionnaire Français-Ouzbek > hebdomadaire

  • 25 acht

    acht [axt] adj
    1. inv sekiz;
    es ist gleich \acht ( Uhr) neredeyse saat sekiz;
    alle \acht Tage (her) sekiz günde bir, haftada bir;
    \acht und eins ist/macht/gibt neun sekiz bir daha dokuz eder;
    um \acht ( Uhr) (saat) sekizde;
    gegen \acht ( Uhr) (saat) sekize doğru;
    er kommt gegen \acht sekize doğru gelir;
    \acht Jahre alt sekiz yaşında;
    mit \acht ( Jahren) sekiz yaşındayken;
    zu je \acht sekizerden;
    zu \acht sekizi (birden);
    wir sind zu \acht sekiziz, sekiz kişiyiz;
    vor \acht Tagen sekiz gün önce, bir hafta önce;
    heute in \acht Tagen sekiz gün sonra bugün, bir hafta sonra bugün
    2. Acht 2. 1.

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > acht

  • 26 bi-weekly

    adjective, adverb
    1) ((happening etc) once every two weeks.) iki haftada bir (olan)
    2) ((happening etc) twice each week.) haftada iki defa (olan)

    English-Turkish dictionary > bi-weekly

  • 27 ходить

    yürümek; gezmek,
    dolaşmak; işlemek; giymek,
    takmak
    * * *
    1) врз gitmek; yürümek; gezmek; dolaşmak; devam etmek; (ziyaretine) gitmek

    ребёнок ра́но на́чал ходи́ть — çocuk erken yürüdü

    малы́ш то́лько у́чится ходи́ть — bebek emekliyor / sıralıyor

    больно́й на́чал ходи́ть — hasta gezmeye başladı

    ходи́ть пешко́м — yürümek

    ходи́ть по́ лесу — ormanı dolaşmak

    ходи́ть из угла́ в у́гол — köşeden köşeye gidip gelmek

    наверху́ кто́-то хо́дит — yukarıda biri geziyor

    ходи́ть вокру́г чего-л.bir şeyin çevresinde dolanmak

    ходи́ть на охо́ту — ava gitmek / çıkmak

    ходи́ть по магази́нам — çarşı pazar dolaşmak

    ходи́ть в шко́лу — okula gitmek / devam etmek

    ходи́ть на ле́кции — konferanslara devam etmek / gitmek

    ходи́ть в теа́тр — tiyatroya gitmek

    ходи́ть по музе́ям — müzeleri dolaşmak

    раз в неде́лю он хо́дит к врачу́ — haftada bir doktora gidiyor

    ходи́ть в го́сти — konuk / misafir gitmek

    он бо́льше к нам не хо́дит — bize gelmez / uğramaz oldu

    туда́ хо́дит авто́бус? — oraya otobüs işler mi?

    авто́бус хо́дит туда́ три ра́за в день — otobüs oraya günde üç posta yapar

    3) ( о часах) işlemek
    4) (в чем-л.) giymek; gezmek, dolaşmak; takmak

    ходи́ть в пальто́ — palto giymek

    ходи́ть без пальто́ — paltosuz gezmek

    ходи́ть в чёрном — karalar giymek

    ходи́ть в очка́х — gözlük takmak

    здесь в ве́рхней оде́жде не хо́дят — burada palto ile dolaşılmaz

    5) ( в игре) oynamak; oynatmak; hamle yapmak шахм.

    ходи́ть с да́мы — kızı oynamak

    ходи́ть королём — şahı oynatmak

    конь так не хо́дит — at böyle yürümez

    вам ходи́ть — hamle sırası sizde (в шахматах, шашках); el sizde ( в картах)

    6) разг. ( быть в обращении) geçmek

    э́ти де́ньги уже́ не хо́дят — bu para artık geçmiyor

    э́ти де́ньги в их стране́ не хо́дят — bu para onların ülkesinde geçersizdir

    7) разг. olmak,...lık etmek / yapmak

    с утра́ хожу́ голо́дный — sabahtan beri aç duruyorum

    когда́ он ходи́л в председа́телях... — başkanlık ettiği sıralarda...

    ходи́ть за больны́м — hastaya bakmak

    ходи́ть за ребёнком — çocuğa bakmak

    ••

    э́та дета́ль станка́ хо́дит вверх-вниз — tezgahın bu parçası bir yukarı bir aşağı gider gelir

    Русско-турецкий словарь > ходить

  • 28 acht

    acht adj sekiz;
    alle acht Tage haftada bir;
    heute in acht Tagen haftaya bugün;
    in acht Tagen bir hafta sonra;
    vor acht Tagen (bundan) bir hafta önce

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > acht

  • 29 ravitaillement

    Dictionnaire Français-Turc > ravitaillement

  • 30 hafta

    неде́ля (ж)
    * * *
    неде́ля

    hafta arasında / içinde — на неде́ле

    hafta başı — нача́ло неде́ли

    haftada bir — раз в неде́лю

    hafta sonu — коне́ц неде́ли

    ••
    - o hafta sekiz gün dokuz bizdedir!

    Türkçe-rusça sözlük > hafta

  • 31 двухнедельный

    1) (о сроке, возрасте) iki haftalık

    в двухнеде́льный срок — iki hafta içinde

    2) ( об издании) iki haftada bir çıkan, on beş günlük

    Русско-турецкий словарь > двухнедельный

  • 32 еженедельный

    haftalık
    * * *

    еженеде́льные вы́езды на охо́ту — haftada bir / her hafta ava çıkma

    два дня еженеде́льного о́тпуска — kırk sekiz saatlik hafta tatili

    Русско-турецкий словарь > еженедельный

  • 33 убирать

    kaldırmak; toplamak; saklamak; atmak; süslemek,
    donatmak
    * * *
    несов.; сов. - убра́ть
    1) kaldırmak; toplamak

    убира́ть со стола́ — sofrayı toplamak / kaldırmak

    убери́те отсю́да э́тот шкаф — bu dolabı kaldırın buradan

    2) kaldırmak; çekmek

    урожа́й у́бран — ürün kaldırıldı / kalktı

    убира́ть хлеб (с по́ля) — ekini tarladan çekmek

    огоро́д они́ уже́ убра́ли — bostanı bozdular artık

    3) (поместить куда-л.) kaldırmak; saklamak

    ты э́ти де́ньги убери́ — bu parayı sakla sen

    куда́ бы нам убра́ть кни́ги? — kitapları nereye kaldırsak?

    4) (исключать, изымать) çıkarmak; kaldırmak; atmak

    с э́той рабо́ты его́ убра́ли — onu bu işten attılar

    убира́ть ко́мнату — odayı toplamak

    убира́ть в до́ме / в помеще́нии — ortalığı toplamak

    раз в неде́лю она́ хо́дит к ним убира́ть (в до́ме) — kadın / kız onlara haftada bir ortalık işine gider

    6) ( украшать) süslemek, donatmak
    7) ( убивать) temizlemek
    8) прост. ( съедать) temizlemek, yuvarlamak

    Русско-турецкий словарь > убирать

  • 34 week

    n. hafta
    * * *
    hafta
    * * *
    [wi:k] 1. noun
    1) (any sequence of seven days, especially from Sunday to Saturday: It's three weeks since I saw her.) hafta
    2) (the five days from Monday to Friday inclusive: He can't go during the week, but he'll go on Saturday or Sunday.) hafta içi/arası
    3) (the amount of time spent working during a period of seven days: He works a forty-eight-hour week.) hafta
    2. adverb
    (once a week: The newspaper is published weekly.) haftada bir
    3. noun
    (a publication coming out once a week: Is this newspaper a weekly or a daily?) haftalık dergi
    - weekend
    - a week last Friday
    - a week today, tomorrow, on/next Friday
    - a week today, tomorrow, Friday

    English-Turkish dictionary > week

  • 35 hebdomadal

    adj. haftalık, haftada bir olan
    * * *
    haftalık

    English-Turkish dictionary > hebdomadal

  • 36 achttägig

    achttägig adj sekiz günlük; (wöchentlich) haftada bir

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > achttägig

  • 37 wöchentlich

    1. adj haftalık
    2. adv her hafta;
    einmal wöchentlich haftada bir (kez)

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > wöchentlich

  • 38 fortnightly

    iki haftada bir

    English to Turkish dictionary > fortnightly

  • 39 triweekly

    üç haftada bir olan

    English to Turkish dictionary > triweekly

  • 40 weekly

    haftalik, haftada bir; haftalik gazete ya da dergi

    English to Turkish dictionary > weekly

См. также в других словарях:

  • haftalık — is., ğı 1) Haftada bir ödenen para 2) sf. Haftada bir kez yapılan Haftalık görüşme. Haftalık toplantı. 3) sf. Haftada bir kez yayımlanan Haftalık rapor. 4) sf. Herhangi bir hafta süren İki haftalık bir çalışma …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • getirmek — e 1) Gelmesini sağlamak Dün bir deri bir kemik hâlinde eve getirip bırakmışlar. R. N. Güntekin 2) de Bir şeyi yanında veya üstünde bulundurmak 3) i Erişmek veya eriştiğini sanmak Baharı getirdik. 4) nsz İleri sürmek Örnek getirmek. 5) nsz Sebep… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • demlenmek — nsz 1) Çayın rengi ve kokusu suya geçmek 2) Pilav piştikten sonra bir süre bekletilerek kıvama gelmek 3) tkz. İçki içmek Haftada bir iki gün toplu olarak gittikleri bir meyhanede demleniyordu. T. Buğra …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gramofon — is., Fr. gramophone Önceden özel bir madde üzerine tespit edilmiş sesleri, istenildiğinde tekrar eden alet, sesyazar, fonograf Bu gramofonda, haftada bir, izahlı müzik dinliyorduk. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sadık kalmak — birine, bir şeye bağlılığını sürdürmek, bağlı kalmak Haftada bir iki kere beni görmeye geleceğine dair verdiği söze sadık kalmıştır. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • NAZAR-I HARAM — Haram nazar. Nâmahremlere bakmak. (Bir genç hâfız, pek çok adamların dedikleri gibi dedi: Bende unutkanlık hastalığı tezayüd ediyor, ne yapayım? Dedim: Mümkün oldukça nâmahreme nazar etme. Çünki rivayet var. İmam ı Şafii nin (R.A.) dediği gibi:… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • ezmek — i, er 1) Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassılaştırmak, biçimini değiştirmek Ben kendi hesabıma aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istediğim şekle sokardım. E. B. Koryürek 2) Ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • temizlemek — i 1) Arıtmak Yeşil alanların, parkların, koruların klorofili kirli havayı süzer, temizler. H. Taner 2) Sakıncalı, pürüzlü bir işi olumlu sonuçlandırmak 3) mec. Bitirmek, tüketmek Bir aylık iş vardı, bir haftada temizledim. Bir tepsi böreği… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Uzbek language — Uzbek O zbek, Ўзбек, أۇزبېك Spoken in  Uzbekistan …   Wikipedia

  • Mehmed II. — Mehmed II. (‏محمد بن مراد‎ / Meḥemmed[1] b. Murād; * 30. März 1432 in Edirne; † 3. Mai 1481 bei Gebze), genannt ‏ابو الفتح‎ / Ebū ʾl Fetḥ /‚Vater der Eroberung‘ und später ‏فاتح‎ / Fātiḥ /‚ …   Deutsch Wikipedia

  • sökük dikmek — sökülmüş olan bir şeyi onarmak ... teyzem buraya haftada üç defa sökük ve düğme dikmeye, çamaşırları tamir etmeye gelirdi. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»