-
21 weekly
adj. haftalık, haftada bir olan————————adv. haftada bir, her hafta————————n. haftalık dergi, haftalık gazete* * *1. haftalık (adv.) 2. haftalık (adj.)* * *adjective (happening, published etc once a week: a weekly magazine.) haftalık -
22 triweekly
adj. üç haftada bir olan, üç haftada bir, üç haftalık -
23 triweekly
adj. üç haftada bir olan, üç haftada bir, üç haftalık -
24 hebdomadaire
I adj. haftalik, haftada bir bo‘ladigan; une revue hebdomadaire haftalik jurnalII nm. haftalik, haftada bir chiqadigan. -
25 acht
1. inv sekiz;es ist gleich \acht ( Uhr) neredeyse saat sekiz;alle \acht Tage (her) sekiz günde bir, haftada bir;\acht und eins ist/macht/gibt neun sekiz bir daha dokuz eder;um \acht ( Uhr) (saat) sekizde;gegen \acht ( Uhr) (saat) sekize doğru;er kommt gegen \acht sekize doğru gelir;\acht Jahre alt sekiz yaşında;mit \acht ( Jahren) sekiz yaşındayken;zu je \acht sekizerden;zu \acht sekizi (birden);wir sind zu \acht sekiziz, sekiz kişiyiz;vor \acht Tagen sekiz gün önce, bir hafta önce;heute in \acht Tagen sekiz gün sonra bugün, bir hafta sonra bugün2. → Acht 2. 1. -
26 bi-weekly
adjective, adverb1) ((happening etc) once every two weeks.) iki haftada bir (olan)2) ((happening etc) twice each week.) haftada iki defa (olan) -
27 ходить
yürümek; gezmek,dolaşmak; işlemek; giymek,takmak* * *1) врз gitmek; yürümek; gezmek; dolaşmak; devam etmek; (ziyaretine) gitmekребёнок ра́но на́чал ходи́ть — çocuk erken yürüdü
малы́ш то́лько у́чится ходи́ть — bebek emekliyor / sıralıyor
больно́й на́чал ходи́ть — hasta gezmeye başladı
ходи́ть пешко́м — yürümek
ходи́ть по́ лесу — ormanı dolaşmak
ходи́ть из угла́ в у́гол — köşeden köşeye gidip gelmek
наверху́ кто́-то хо́дит — yukarıda biri geziyor
ходи́ть вокру́г чего-л. — bir şeyin çevresinde dolanmak
ходи́ть на охо́ту — ava gitmek / çıkmak
ходи́ть по магази́нам — çarşı pazar dolaşmak
ходи́ть в шко́лу — okula gitmek / devam etmek
ходи́ть на ле́кции — konferanslara devam etmek / gitmek
ходи́ть в теа́тр — tiyatroya gitmek
ходи́ть по музе́ям — müzeleri dolaşmak
раз в неде́лю он хо́дит к врачу́ — haftada bir doktora gidiyor
ходи́ть в го́сти — konuk / misafir gitmek
он бо́льше к нам не хо́дит — bize gelmez / uğramaz oldu
2) ( о транспорте) işlemekтуда́ хо́дит авто́бус? — oraya otobüs işler mi?
авто́бус хо́дит туда́ три ра́за в день — otobüs oraya günde üç posta yapar
3) ( о часах) işlemek4) (в чем-л.) giymek; gezmek, dolaşmak; takmakходи́ть в пальто́ — palto giymek
ходи́ть без пальто́ — paltosuz gezmek
ходи́ть в чёрном — karalar giymek
ходи́ть в очка́х — gözlük takmak
здесь в ве́рхней оде́жде не хо́дят — burada palto ile dolaşılmaz
5) ( в игре) oynamak; oynatmak; hamle yapmak шахм.ходи́ть с да́мы — kızı oynamak
ходи́ть королём — şahı oynatmak
конь так не хо́дит — at böyle yürümez
вам ходи́ть — hamle sırası sizde (в шахматах, шашках); el sizde ( в картах)
6) разг. ( быть в обращении) geçmekэ́ти де́ньги уже́ не хо́дят — bu para artık geçmiyor
э́ти де́ньги в их стране́ не хо́дят — bu para onların ülkesinde geçersizdir
7) разг. olmak,...lık etmek / yapmakс утра́ хожу́ голо́дный — sabahtan beri aç duruyorum
когда́ он ходи́л в председа́телях... — başkanlık ettiği sıralarda...
8) bakmakходи́ть за больны́м — hastaya bakmak
ходи́ть за ребёнком — çocuğa bakmak
••э́та дета́ль станка́ хо́дит вверх-вниз — tezgahın bu parçası bir yukarı bir aşağı gider gelir
-
28 acht
acht adj sekiz;alle acht Tage haftada bir;heute in acht Tagen haftaya bugün;in acht Tagen bir hafta sonra;vor acht Tagen (bundan) bir hafta önce -
29 ravitaillement
-
30 hafta
неде́ля (ж)* * *неде́ляhafta arasında / içinde — на неде́ле
hafta başı — нача́ло неде́ли
haftada bir — раз в неде́лю
hafta sonu — коне́ц неде́ли
••- o hafta sekiz gün dokuz bizdedir! -
31 двухнедельный
1) (о сроке, возрасте) iki haftalıkв двухнеде́льный срок — iki hafta içinde
2) ( об издании) iki haftada bir çıkan, on beş günlük -
32 еженедельный
haftalık* * *еженеде́льные вы́езды на охо́ту — haftada bir / her hafta ava çıkma
два дня еженеде́льного о́тпуска — kırk sekiz saatlik hafta tatili
-
33 убирать
kaldırmak; toplamak; saklamak; atmak; süslemek,donatmak* * *несов.; сов. - убра́ть1) kaldırmak; toplamakубира́ть со стола́ — sofrayı toplamak / kaldırmak
убери́те отсю́да э́тот шкаф — bu dolabı kaldırın buradan
2) kaldırmak; çekmekурожа́й у́бран — ürün kaldırıldı / kalktı
убира́ть хлеб (с по́ля) — ekini tarladan çekmek
огоро́д они́ уже́ убра́ли — bostanı bozdular artık
3) (поместить куда-л.) kaldırmak; saklamakты э́ти де́ньги убери́ — bu parayı sakla sen
куда́ бы нам убра́ть кни́ги? — kitapları nereye kaldırsak?
4) (исключать, изымать) çıkarmak; kaldırmak; atmakс э́той рабо́ты его́ убра́ли — onu bu işten attılar
5) toplamakубира́ть ко́мнату — odayı toplamak
убира́ть в до́ме / в помеще́нии — ortalığı toplamak
раз в неде́лю она́ хо́дит к ним убира́ть (в до́ме) — kadın / kız onlara haftada bir ortalık işine gider
6) ( украшать) süslemek, donatmak7) ( убивать) temizlemek8) прост. ( съедать) temizlemek, yuvarlamak -
34 week
n. hafta* * *hafta* * *[wi:k] 1. noun1) (any sequence of seven days, especially from Sunday to Saturday: It's three weeks since I saw her.) hafta2) (the five days from Monday to Friday inclusive: He can't go during the week, but he'll go on Saturday or Sunday.) hafta içi/arası3) (the amount of time spent working during a period of seven days: He works a forty-eight-hour week.) hafta•- weekly2. adverb(once a week: The newspaper is published weekly.) haftada bir3. noun(a publication coming out once a week: Is this newspaper a weekly or a daily?) haftalık dergi- weekday- weekend
- a week last Friday
- a week today, tomorrow, on/next Friday
- a week today, tomorrow, Friday -
35 hebdomadal
adj. haftalık, haftada bir olan* * *haftalık -
36 achttägig
achttägig adj sekiz günlük; (wöchentlich) haftada bir -
37 wöchentlich
-
38 fortnightly
iki haftada bir -
39 triweekly
üç haftada bir olan -
40 weekly
haftalik, haftada bir; haftalik gazete ya da dergi
См. также в других словарях:
haftalık — is., ğı 1) Haftada bir ödenen para 2) sf. Haftada bir kez yapılan Haftalık görüşme. Haftalık toplantı. 3) sf. Haftada bir kez yayımlanan Haftalık rapor. 4) sf. Herhangi bir hafta süren İki haftalık bir çalışma … Çağatay Osmanlı Sözlük
getirmek — e 1) Gelmesini sağlamak Dün bir deri bir kemik hâlinde eve getirip bırakmışlar. R. N. Güntekin 2) de Bir şeyi yanında veya üstünde bulundurmak 3) i Erişmek veya eriştiğini sanmak Baharı getirdik. 4) nsz İleri sürmek Örnek getirmek. 5) nsz Sebep… … Çağatay Osmanlı Sözlük
demlenmek — nsz 1) Çayın rengi ve kokusu suya geçmek 2) Pilav piştikten sonra bir süre bekletilerek kıvama gelmek 3) tkz. İçki içmek Haftada bir iki gün toplu olarak gittikleri bir meyhanede demleniyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
gramofon — is., Fr. gramophone Önceden özel bir madde üzerine tespit edilmiş sesleri, istenildiğinde tekrar eden alet, sesyazar, fonograf Bu gramofonda, haftada bir, izahlı müzik dinliyorduk. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
sadık kalmak — birine, bir şeye bağlılığını sürdürmek, bağlı kalmak Haftada bir iki kere beni görmeye geleceğine dair verdiği söze sadık kalmıştır. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
NAZAR-I HARAM — Haram nazar. Nâmahremlere bakmak. (Bir genç hâfız, pek çok adamların dedikleri gibi dedi: Bende unutkanlık hastalığı tezayüd ediyor, ne yapayım? Dedim: Mümkün oldukça nâmahreme nazar etme. Çünki rivayet var. İmam ı Şafii nin (R.A.) dediği gibi:… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ezmek — i, er 1) Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassılaştırmak, biçimini değiştirmek Ben kendi hesabıma aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istediğim şekle sokardım. E. B. Koryürek 2) Ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
temizlemek — i 1) Arıtmak Yeşil alanların, parkların, koruların klorofili kirli havayı süzer, temizler. H. Taner 2) Sakıncalı, pürüzlü bir işi olumlu sonuçlandırmak 3) mec. Bitirmek, tüketmek Bir aylık iş vardı, bir haftada temizledim. Bir tepsi böreği… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Uzbek language — Uzbek O zbek, Ўзбек, أۇزبېك Spoken in Uzbekistan … Wikipedia
Mehmed II. — Mehmed II. (محمد بن مراد / Meḥemmed[1] b. Murād; * 30. März 1432 in Edirne; † 3. Mai 1481 bei Gebze), genannt ابو الفتح / Ebū ʾl Fetḥ /‚Vater der Eroberung‘ und später فاتح / Fātiḥ /‚ … Deutsch Wikipedia
sökük dikmek — sökülmüş olan bir şeyi onarmak ... teyzem buraya haftada üç defa sökük ve düğme dikmeye, çamaşırları tamir etmeye gelirdi. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük