Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

hızlı+yürümek

  • 1 hızlı yürümek

    v. walk quickly, leg it, leg, trot, step out, be a good walker

    Turkish-English dictionary > hızlı yürümek

  • 2 çok hızlı yürümek

    аяк җиргә тимәү

    Türkçe-Tatarca sözlük > çok hızlı yürümek

  • 3 step out

    çıkmak, dışarı çıkmak, inmek, hızlı yürümek, pergelleri açmak, dansa gitmek, eğlenmeye gitmek, adımlamak, adımlayarak ölçmek
    * * *
    eğlenceye git
    * * *
    (to walk with a long(er) and (more) energetic stride.) hızlı yürümek

    English-Turkish dictionary > step out

  • 4 trot

    n. tırıs, hızlı yürüyüş, kırıtarak yürüme, kopya (sınav), cevap anahtarı, tek atlı araba yarışı
    ————————
    v. tırıs gitmek, hızlı yürümek, acele etmek, tırısa kaldırmak
    * * *
    1. hızlı yürü (v.) 2. hızlı yürüme (n.)
    * * *
    [trot] 1. past tense, past participle - trotted; verb
    ((of a horse) to move with fairly fast, bouncy steps, faster than a walk but slower than a canter or gallop: The horse trotted down the road; The child trotted along beside his mother.) tırıs gitmek
    2. noun
    (the pace at which a horse or rider etc moves when trotting: They rode at a trot.) tırıs

    English-Turkish dictionary > trot

  • 5 скорый

    1) ( быстрый) hızlı

    идти́ ско́рым ша́гом — hızlı yürümek

    ско́рый по́езд — sürat treni / katarı

    в ско́ром вре́мени — yakın zamanda

    до ско́рого свида́ния! — yakında görüşmek üzere Allahaısmarladık!

    ••

    ско́рая по́мощь — ( организация) ilkyardım; ( автомобиль) cankurtaran arabası, ambulans

    Русско-турецкий словарь > скорый

  • 6 ჩორთი

    i.
    tırıs gitmek, koşmak, hızlı yürümek
    i.
    tırıs, hızlı gidiş, koşuş

    Georgian-Turkish dictionary > ჩორთი

  • 7 стремиться

    1) atılmak; hızlı yürümek / gitmek

    стреми́ться вперёд — ileriye doğru atılmak

    2) hevesi / hevesinde olmak; emeli / emelinde olmak; aramak; gözü olmak; peşinde olmak

    стреми́ться к сла́ве — şöhret peşinde olmak

    лю́ди, стремя́щиеся к вла́сти — iktidar heveslisi insanlar

    он стреми́тся к поко́ю — rahatını arıyor

    в директора́ он не стреми́лся — müdürlükte gözü yoktu

    капитали́ст стреми́тся извле́чь бо́льшую при́быль — kapitalist daha fazla kâr elde etmeye can atar

    Русско-турецкий словарь > стремиться

  • 8 leg

    n. bacak, but, ayak (masa vs.), üçgenin taban olmayan kenarı, etap, raund, ayak (yarış)
    ————————
    v. koşmak, hızlı yürümek
    * * *
    bacak
    * * *
    [leɡ]
    1) (one of the limbs by which animals and man walk: The horse injured a front leg; She stood on one leg.) bacak
    2) (the part of an article of clothing that covers one of these limbs closely: He has torn the leg of his trousers.) paça
    3) (a long, narrow support of a table etc: One of the legs of the chair was broken.) ayak
    4) (one stage in a journey, competition etc: the last leg of the trip; the second leg of the contest.) aşama, ayak, etap
    - - legged
    - pull someone's leg

    English-Turkish dictionary > leg

  • 9 be a good walker

    v. ayağına sıkı olmak, hızlı yürümek

    English-Turkish dictionary > be a good walker

  • 10 leg it

    koşmak, hızlı yürümek, kaçmak

    English-Turkish dictionary > leg it

  • 11 walk quickly

    v. hızlı yürümek

    English-Turkish dictionary > walk quickly

  • 12 be a good walker

    v. ayağına sıkı olmak, hızlı yürümek

    English-Turkish dictionary > be a good walker

  • 13 leg it

    koşmak, hızlı yürümek, kaçmak

    English-Turkish dictionary > leg it

  • 14 walk quickly

    v. hızlı yürümek

    English-Turkish dictionary > walk quickly

  • 15 аяк җиргә тимәү

    ayağı yere değmemek, çok hızlı yürümek

    Татарча-Төрекчә сүзлек > аяк җиргә тимәү

  • 16 traben

    acele etmek
    hızlı yürümek
    tırısa kalkmak

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > traben

  • 17 pas

    I
    négation olumsuzluk bildirir

    Je ne peux pas. — Yapamam.

    II
    n m
    1 enjambée adım [a'dɯm]
    2 trace ayak izi
    3 allure yürüyüş [jyɾy'jyʃ]
    4 à deux pas iki adımlık yer

    Il habite à deux pas d'ici. — Buraya iki adımlık yerde oturuyor.

    5 faire le premier pas ilk adımı atmak
    6 pas à pas adım adım
    7 pas de porte hava parası

    Dictionnaire Français-Turc > pas

  • 18 rythme

    n m
    1 mus dizem, tartım, ritm
    2 cadence bir olayın ritmi

    le rythme de travail — çalışma ritmi, hızı

    Dictionnaire Français-Turc > rythme

  • 19 patter

    n. pıtırtı (yağmur), ayak sesi, tıkırtı, çabuk konuşma, argo, çabuk söylenen komik şarkı sözleri
    ————————
    v. hızlı konuşmak, çabuk söylemek, pıtırdamak, tıkır tıkır yürümek, tıpış tıpış yürümek
    * * *
    1. hızlı konuş (v.) 2. hızlı konuşma (n.)
    * * *
    ['pætə] 1. verb
    ((of rain, footsteps etc) to make a quick, tapping sound: She heard the mice pattering behind the walls.) pıtırdamak, tıpırdamak
    2. noun
    (the sound made in this way: the patter of rain on the roof.) pıtırtı, tıpırtı

    English-Turkish dictionary > patter

  • 20 идти

    несов.; сов. - пойти́
    1) тк. несов. gitmek; yürümek; gelmek

    идти́ домо́й — eve gitmek

    идти́ пешко́м — yayan gitmek; yürümek

    идти́ ры́сью — tırıs gitmek

    иди́ к доске́! (ученику)tahtaya kalk!

    иди́ впереди́! — öne düş!

    2) тк. несов. (двигаться, перемещаться) gitmek; yürümek; yol almak

    по́езд шёл бы́стро — tren hızlı gidiyordu

    су́дно шло на Оде́ссу — gemi Odesa'ya doğru yol alıyordu

    навстре́чу шёл грузови́к — karşıdan bir kamyon geliyordu

    иди́ по сле́ду — izi takip et

    3) (отправляться, направляться) gitmek; yürümek

    идти́ на охо́ту — ava gitmek

    пошёл бы погуля́л — gidip gezsen

    идти́ в го́сти — misafirliğe gitmek

    она́ пошла́ за водо́й — suya gitti

    пошли́ / пойдём в кино́ — sinemaya gidelim

    враг шёл на Москву́ — düşman Moskova'ya yürüyordu

    4) тк. несов., перен. (двигаться, развиваться в каком-л. направлении) gitmek

    идти́ вперёд — ilerlemek; gelişmeler kaydetmek

    идти́ к це́ли — hedefe doğru gitmek / ilerlemek

    идти́ от побе́ды к побе́де — zaferden zafere koşmak

    5) ( соглашаться) yanaşmak; kabul etmek

    пойти́ на предло́женные усло́вия — önerilen koşulları kabul etmek

    пойти́ на усту́пку — ödüne gitmek

    на тако́е де́ло он не пойдёт — böyle bir işe yanaşmaz

    идти́ на расхо́ды — masraflar ihtiyar etmek

    6) (выступать противником кого-чего-л.) karşı olmak; karşı çıkmak; karşı tutum / cephe almak

    про́тив тебя́ он не пойдёт — sana karşı çıkmaz

    идти́ про́тив зако́на — kanuna karşı gelmek

    7) (вступать, поступать куда-л.) girmek

    о́сенью он пойдёт (посту́пит) в шко́лу — sonbaharda okula gidecek

    идти́ в а́рмию — askere gitmek; orduya girmek

    8) ( доставляться) gelmek; gitmek

    сюда́ идёт сырьё, отсю́да - гото́вые изде́лия — buraya hammadde(ler) gelir, buradan da mamul maddeler / eşya gider

    пи́сьма всё иду́т и иду́т — mektupların ardı arkası kesilmiyor

    9) тк. несов. (приближаться, появляться) gelmek

    по́езд идёт! — tren geliyor!

    весна́ идёт — перен. bahar giriyor / geliyor

    по́езд идёт в час — tren birde kalkıyor

    11) тк. несов. ( действовать - о механизмах) işlemek

    часы́ не иду́т — saat işlemiyor

    12) ( об осадках) yağmak

    похо́же, пойдёт снег — hava karlayacağa benziyor

    13) тк. несов. (иметь место, происходить, производиться) yapılmak; yer almak; yürümek, gitmek ( развиваться)

    шла война́ — savaş yapılıyordu

    иду́т перегово́ры — görüşmeler yapılıyor

    в до́ме шла побе́лка — evde badana yapılıyordu

    как иду́т дела́? — işler nasıl gidiyor / yürüyor?

    торго́вля шла пло́хо — ticaret kötü gidiyordu

    14) тк. несов. (проходить, протекать, длиться) geçmek

    вре́мя идёт — vakit geçiyor / ilerliyor

    шли го́ды — yıllar yılları / birbirini kovalıyordu

    шёл пя́тый час — saat dördü geçmişti

    де́вушке шёл шестна́дцатый год — kız on altısını sürüyordu

    идёт уже́ тре́тья неде́ля, как... — üçüncü haftadır...

    15) тк. несов. ( пролегать) gitmek; uzanmak

    куда́ идёт э́та доро́га? — bu yol nereye gider / çıkar?

    хребе́т идёт с за́пада на восто́к — sıradağ batıdan doğuya doğru uzanır

    э́тот проспе́кт идёт че́рез весь го́род — bu anacadde kenti boydan boya kateder

    да́льше идёт лес — ötesi orman

    16) (выходить, выделяться) çıkmak gelmek; yayılmak ( распространяться); akmak ( течь), sızmak; kaçmak ( просачиваться)

    вода́ идёт? (из крана)su geliyor mu?

    от земли́ шёл пар — topraktan bir buğudur tütüyordu

    газ шёл из кла́пана — gazı kaçıran supaptı

    у него́ но́сом пошла́ кровь — burnundan kan geldi

    из трубы́ пошёл дым — baca tütmeye başladı

    17) ( в играх) sürmek; oynamak

    идти́ с да́мы — kızı oynamak

    он пошёл конём — atı sürdü / oynattı

    18) ( предназначаться) kullanılmak

    на что идёт э́тот мех? — bu kürkler ne için kullanılır?

    ма́сло, иду́щее в пи́щу — yemeklik yağ

    де́нег идёт нема́ло — az para gitmiyor

    цеме́нта пойдёт не бо́льше то́нны — bir tondan fazla çimento gitmez

    на костю́м пошло́ три ме́тра — kostüm için üç metre gitti

    20) разг. (находить сбыт, спрос) geçmek; aranmak; rağbet görmek

    ра́ньше э́тот това́р шёл о́чень хорошо́ — önceleri bu mal çok geçiyordu / aranıyordu

    почём иду́т сли́вы? — erik kaçtan satılıyor?

    21) тк. несов., перен., разг. ( насчитываться) işlemek; ödenmek ( выплачиваться)

    ему́ уже́ идёт зарпла́та — maaşı işliyor artık

    проце́нты иду́т (с вклада)faizi işliyor

    за сверхуро́чную рабо́ту идёт надба́вка — fazla mesai için zam ödenir

    22) (украшать, быть к лицу) gitmek; yakışmak

    э́та шля́па тебе́ идёт — bu şapka sana gidiyor

    коке́тство ей не идёт — ona cilve yakışmaz

    23) тк. несов., разг. (входить, вдвигаться) girmek

    сапо́г не идёт на́ ногу — ayağım bu çizmeye girmiyor

    где идёт э́та карти́на? — bu filim nerede / hangi sinemada oynuyor

    пье́са пойдёт в двух теа́трах — oyun / piyes iki tiyatroda oynanacak

    за тако́го, как ты, она́ не пойдёт — senin gibisine varmaz

    26) тк. несов., перен., разг. (иметь каким-л. результатом, показателем) olmak

    на́ша кома́нда идёт на второ́м ме́сте — bizim takım ikinci durumdadır

    он идёт на одни́ тро́йки — aldığı notlar hep orta

    ••

    речь пойдёт не об э́том — söz edilecek olan bu değil

    вода́ пошла́ на у́быль — sular inmeye başladı

    идти́ на по́мощь кому-л.birinin yardımına koşmak

    мы гото́вы идти́ за тобо́й — arkandan gelmeye hazırız

    иду́т слу́хи, что... —...dığı söyleniyor / rivayet ediliyor

    пошли́ слу́хи, что... —...dığı yolunda söylentiler çıktı

    пошли́ спле́тни — dedikodu alıp yürümüştü

    докуме́нт пойдёт на по́дпись — belge imzaya sunulacak

    Русско-турецкий словарь > идти

См. также в других словарях:

  • adımlarını sıklaştırmak — daha küçük ve çabuk adımlar atarak hızlı yürümek, ivmek, acele etmek Ferit daha hızlı yürüdü, onlar da adımlarını sıklaştırarak aradaki mesafeyi muhafazaya çalışıyorlardı. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • DAKDAKE — Tez tez yürümek, hızlı yürümek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • NECAŞE — Süratle yürümek, hızlı yürümek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • kıvramak — nsz, hlk. 1) Buruşup toplanmak, kıvırcık duruma gelmek İplik kıvradı. 2) Hızlı yürümek 3) Harekete geçmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • harbi basmak — doğru, hızlı yürümek Haydi biraz harbi bas bakalım. M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tırıs gitmek — koşmaya yakın hızlı yürümek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • KEZKAZ — Tez tez yürümek, hızlı hızlı gitmek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • Juruken — Dieser Artikel oder Abschnitt ist nicht hinreichend mit Belegen (Literatur, Webseiten oder Einzelnachweisen) versehen. Die fraglichen Angaben werden daher möglicherweise demnächst gelöscht. Hilf Wikipedia, indem du die Angaben recherchierst und… …   Deutsch Wikipedia

  • Jurüken — Dieser Artikel oder Abschnitt ist nicht hinreichend mit Belegen (Literatur, Webseiten oder Einzelnachweisen) versehen. Die fraglichen Angaben werden daher möglicherweise demnächst gelöscht. Hilf Wikipedia, indem du die Angaben recherchierst und… …   Deutsch Wikipedia

  • Jörücken — Dieser Artikel oder Abschnitt ist nicht hinreichend mit Belegen (Literatur, Webseiten oder Einzelnachweisen) versehen. Die fraglichen Angaben werden daher möglicherweise demnächst gelöscht. Hilf Wikipedia, indem du die Angaben recherchierst und… …   Deutsch Wikipedia

  • Jörückisch — Dieser Artikel oder Abschnitt ist nicht hinreichend mit Belegen (Literatur, Webseiten oder Einzelnachweisen) versehen. Die fraglichen Angaben werden daher möglicherweise demnächst gelöscht. Hilf Wikipedia, indem du die Angaben recherchierst und… …   Deutsch Wikipedia

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»