Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

gitmek/ru

  • 1 gitmek

    gitmek <- der>
    vi
    1) gehen
    her şey yolunda giderse... wenn alles gut geht...
    2) weggehen
    peynir ekmek gibi \gitmek ( fig) o ( fam) weggehen wie warme Semmeln
    3) ( arabayla, trenle) fahren
    ikinci viteste \gitmek im zweiten Gang fahren
    4) ( işlemek, çalışmak) laufen
    5) (hin) führen
    bu yol nereye gider? wohin führt dieser Weg?, wo führt dieser Weg hin?
    6) bir entrikaya kurban \gitmek einer Intrige zum Opfer fallen
    7) schule, univ ( dershaneye) besuchen
    kursa \gitmek einen Kurs besuchen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > gitmek

  • 2 gitmek

    gitmek <- der> gehen (a funktionieren, z.B. Uhr); fahren (-den von, aus D; -e nach D, in A); fam hinüber sein; reichen, genug sein (-e für A); Geschäfte gehen (gut); Geld usw fam draufgehen (-e für A); Kleidung, Stoff (lange) halten; Ware gehen, sich verkaufen; Weg führen; abgehen, sich lösen, abbröckeln (z.B. Farbe von der Wand);
    otomobille gitmek mit dem Auto fahren;
    uçakla gitmek fliegen;
    çalışmaya gitmek arbeiten gehen; stehen (D), passen (zu D, z.B. einer Farbe);
    bu böyle giderse … wenn das so weitergeht …

    Türkçe-Almanca sözlük > gitmek

  • 3 gitmek

    идти́ отбы́ть пойти́ уйти́
    * * *
    - der
    1) -den, -e уходи́ть, уезжа́ть и т. п.; отправля́ться; направля́ться

    gidip gelmek, gelip gitmek — -e быва́ть у кого; подде́рживать отноше́ния с кем; посеща́ть

    her gün gidip geliyordum oraya — я ка́ждый день ходи́л туда́

    onlara gidip gelirim — я быва́ю у них; б) ходи́ть; курси́ровать, соверша́ть ре́йсы ( о средствах транспорта)

    bu otobüs Bursa'ya gidip gelir — э́тот авто́бус соверша́ет ре́йсы в Бу́рсу

    2) уходи́ть, быть ото́сланным / отпра́вленным

    mektup daha gitmedi — письмо́ ещё не отпра́влено

    3) -den, -e врз. идти́, е́хать и т. п.

    ava gitmek — идти́ на охо́ту

    gezmeğe gitmek — пойти́ погуля́ть

    hiç bir yere gitmedim — я никуда́ не ходи́л

    bu at iyi gider — э́та ло́шадь хорошо́ идёт

    4) - le е́здить на чём

    atla gitmek — е́хать на ло́шади

    İstanbul'a uçakla gitti — он отпра́вился в Стамбу́л на самолёте

    tramvayla gitmek — е́здить на трамва́е

    5) уходи́ть, проходи́ть (о временах года и т. п.)

    yaz gitti, kış geldi — ле́то прошло́, наступи́ла зима́

    6) -e ходи́ть, посеща́ть (учебное заведение и т. п.)
    7) -e вести́ ( о дороге)

    bu yol nereye gider? — куда́ ведёт э́та доро́га?

    8) -e идти́, быть к лицу́; подходи́ть кому-чему

    bu şapka çok gidiyor ona — э́та шля́па о́чень ей идёт

    9) -e идти́, расхо́доваться, быть израсхо́дованным

    bu kadar para nereye gitti? — куда́ ушло́ сто́лько де́нег?

    bu yemeğe çok yağ gitti — на э́то блю́до пошло́ мно́го ма́сла

    10) идти́ (напр. о делах); продолжа́ться, развива́ться

    bakalım işler nasıl gidecek — посмо́трим, как пойду́т дела́

    bu böyle giderse... — е́сли э́то так бу́дет продолжа́ться...

    11) пропада́ть, исчеза́ть; умира́ть; погиба́ть

    sekteden gitmek — умере́ть от разры́ва се́рдца

    sağlığına iyi bak, yoksa gidersin — следи́ хорошо́ за свои́м здоро́вьем, ина́че отда́шь концы́

    12) хвати́ть, быть доста́точным

    bu elbise iki yıl gider — э́то пла́тье бу́дет носи́ться два го́да

    iki ton kömür üç ay gitmez — двух тонн угля́ не хва́тит на три ме́сяца

    13) -e выходи́ть за́муж за кого
    ••
    - gitti gider

    Türkçe-rusça sözlük > gitmek

  • 4 gitmek

    v. go, take one's way, go away, depart, head for, betake oneself to, bugger off, give, go together, head, hop it, hop off, repair, resort, steer for, step, strike out, take to, wend one's way, work in with
    --------
    gitmek (araba)
    v. roll
    --------
    gitmek (birine)
    v. apply
    --------
    gitmek (gemi)
    v. run
    --------
    gitmek (iş)
    v. fare
    --------
    gitmek (yardım için)
    v. turn to
    * * *
    go

    Turkish-English dictionary > gitmek

  • 5 gitmek

    1) кIон/кIуэн

    Турецко-адыгский словарь > gitmek

  • 6 gitmek

    бару; китү

    Türkçe-Tatarca sözlük > gitmek

  • 7 gitmek

    çûn
    --------
    çûyîn

    Türk-Kürt Sözlük > gitmek

  • 8 gitmek

    диал. южн.
    см. ketmek

    Крымскотатарский-русский словарь (латинский) > gitmek

  • 9 gitmek

    chodzić; iść; jechać; jeździć; pójść

    Türkçe-Lehçe Sözlük > gitmek

  • 10 gitmek


    кIон, макIо, кIожьын

    Малый турецко-адыгский словарь > gitmek

  • 11 gitmek

    (weg)gehen

    Türkmençe-Nemesçe sözlüklik > gitmek

  • 12 gitmek

    أطاق
    احتمل
    ارتحل
    انصرف
    بلغ
    تجلد
    تحمل
    تمشى
    تناسب
    توصل
    خرج
    خطا
    درج
    دلف
    ذهب
    راح
    رجل
    رحل
    زاح
    زال
    سار
    طاق
    غرب
    كفى
    مشى
    مضى

    Türkçe-Arapça Sözlük > gitmek

  • 13 gitmek

    1. أطاق [أَطَاقَ]
    Anlamı: dayanmak
    2. احتمل [اِحْتَمَلَ]
    Anlamı: dayanmak
    3. ارتحل [اِرْتَحَلَ]
    4. انصرف [اِنْصَرَفَ]
    5. بلغ [بَلَغَ]
    Anlamı: bir duruma, bir sonuca ulaşmak
    6. تجلد [تَجَلَّدَ]
    Anlamı: dayanmak
    7. تحمل [تَحَمَّلَ]
    Anlamı: dayanmak
    8. تمشى [تَمَشَّى]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    9. تناسب [تَنَاسَبَ]
    Anlamı: yakışmak, yaraşmak
    10. توصل [تَوَصَّلَ]
    Anlamı: bir duruma, bir sonuca ulaşmak
    11. خرج [خَرَجَ]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    12. خطا [خَطَا]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    13. درج [دَرَجَ]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    14. دلف [دَلَفَ]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    15. ذهب [ذَهَبَ]
    16. راح [راحَ]
    17. رجل [رَجَلَ]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    18. رحل [رَحَلَ]
    19. زاح [زاحَ]
    20. زال [زالَ]
    Anlamı: yok olmak, elden çıkmak
    21. سار [سارَ]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    22. طاق [طاقَ]
    Anlamı: dayanmak
    23. غرب [غَرَبَ]
    24. غرب [غَرَّبَ]
    25. كفى [كَفَى]
    Anlamı: yeter olmak, yetmek, yetişmek
    26. مشى [مَشَى]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    27. مضى [مَضَى]

    Türkçe-Arapça Sözlük > gitmek

  • 14 gitmek

    "to go; to leave, to depart, to make a move; to leave for; to attend; to get on with sth; to go off; (taþýt) to move off, to leave; to travel, to make; (giysi, vb.) to go with, to suit, to become; to fit, to be suitable (for); to be enough (for), to suffic"

    İngilizce Sözlük Türkçe > gitmek

  • 15 gitmek

    ",-der 1. to go. 2. /dan, a/ to go from (one place) to (another). 3. /a/ to go to, travel to. 4. to depart, leave. 5. /a/ (for a road) to go to, lead to. 6. /a/ to go to (work); to go to, attend (school). 7. /a/ to lead to (a condition, result, etc.). 8. /a/ to go well with, suit, become. 9. /a/ to go for, be spent on, be used up in. 10. /a/ to be sent (to), be on the way (to). 11. /a/ to last for, be enough for. 12. to last for, stand up for (a period of time). 13. (for a period of time) to pass, be over. 14. to go, be (in a certain condition or state). 15. to be gone, be finished, disappear, vanish. 16. to be worn out, have had it. 17. to be gone, disappear, go, die. 18. to go on (strike, boycott, etc.); to have recourse to, turn to. 19. (for a machine) to work, go. 20. (for a situation, work, etc.) to go, go on, continue. 21. /dan/ to go for, be sold at/for. 22. auxiliary verb to be: Hoşuma gitti. I liked it./It´s good. Tuhafıma gitti. It seemed strange to me./It´s strange. gitsin (after an imperative)... and be done with it,... and finish the matter: İmzanı atıver gitsin. Sign it and be done with it. gitti (after a verb in the past tense) 1. certainly, definitely, surely: Bunu gördü mü, darıldı gitti. If he sees it, he´ll certainly get cross. 2. It can´t be helped./It´s too late. 3. however much one tries: Anlatamadım gitti. I could not make myself understood however hard I tried. 4. So be it: Verdim gitti. You can have it. Gidene ağam, gelene paşam. proverb 1. An official is honored only as long as he/she holds his/her position. 2. We honor whoever is put over us. gidip gelmek 1. /a/ to go and return; to go regularly, frequent. 2. to go to and fro. Gidip de gelmemek var, gelip de görmemek/bulmamak var. proverb When you part for a long time remember that you may never see each other again. Gitti de geldi. colloq. He/She escaped from certain death. He/She was as good as dead. Gitti gider. He´s/She´s/It´s gone forever."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > gitmek

  • 16 gitmek

    getmək

    Türkçe-Azerice Sözlük > gitmek

  • 17 gitmek

    chodzić; iść; jechać; odejść; podróżować; pójść; wyjeżdżać

    Türkmençe-Polýakça Sözlük > gitmek

  • 18 gitmek

    chodit; jezdit; jít; letět; plout

    Türkçe-Çekçe Sözlük > gitmek

  • 19 gitmek karardayım

    я реши́л уе́хать

    Türkçe-rusça sözlük > gitmek karardayım

  • 20 gitmek üzere

    adj. bound

    Turkish-English dictionary > gitmek üzere

См. также в других словарях:

  • gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kıçın kıçın gitmek — 1) geriye doğru gitmek, geri geri gitmek 2) henüz yürümeyen bebek kıçüstü gitmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sılaya gitmek — 1) bir süre ayrı kaldığı evini, yurdunu görmeye gitmek Ara sıra memlekete, sılaya gitmek lazım. R. H. Karay 2) anne, baba ve diğer akrabalarını görmek için memlekete gitmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ağır aksak yürümek (veya gitmek veya ilerlemek) — 1) yavaş olarak, istenilen hızda olmayarak yürümek (gitmek, ilerlemek) Hava ve su kirlenmesine karşı mücadele ağır aksak yürüdü. 2) düzensiz, aralıklı olarak yürümek (gitmek, ilerlemek) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hacca gitmek — 1) Müslümanlıkta, hac amacıyla Mekke ye gitmek 2) Hristiyanlıkta, kutsal sayılan yerlere gitmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • basıp gitmek — birdenbire gitmek, aklına koyduğu şeyi yapmak üzere bulunduğu yerden uzaklaşmak, çekip gitmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ipe gitmek — ölüme gitmek Menfaatine dokunan adam, ipe gitmek için lazım gelen hükümleri giyer. F. R. Atay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • acayibine gitmek — yadırgamak, tuhafına gitmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • badi badi yürümek (veya gitmek veya koşmak) — ördek gibi iki yana sallanarak yürümek (gitmek, koşmak) Hani biz bir çayırda arabayla geçerken bir boğa çıkageldi, köylü korkudan nasıl badi badi koşmaya başlamıştı? A. Ş. Hisar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • deplasmana gitmek (veya çıkmak) — dış sahaya gitmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dere tepe düz gitmek — engelleri aşarak gitmek Geceleyin ay aydınlığında yola düzüldüler. Dere tepe düz gittiler. Dağlar aştılar. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»