Перевод: с турецкого на английский

с английского на турецкий

gezdirmek

  • 1 gezdirmek

    v. walk, walk about, take walk for a walk, walk around, show around, trot round, promenade

    Turkish-English dictionary > gezdirmek

  • 2 gezdirmek

    "to show around, to show round; to take out walking, to walk"

    İngilizce Sözlük Türkçe > gezdirmek

  • 3 gezdirmek

    1. /ı/ to show around, take through. 2. /ı, da/ to take (someone, an animal) for a walk (somewhere). 3. /a, ı/ to take (someone) on a tour of (a place), show (someone) around (a place), tour (someone) through (a place). 4. /a, ı/ cookery to pour (oil, vinegar, lemon juice, etc.) lightly over (food). 5. /ı/ naut. to be unable to hold (the ship) on her course.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > gezdirmek

  • 4 evi gezdirmek

    v. show over the house

    Turkish-English dictionary > evi gezdirmek

  • 5 göt gezdirmek

    v. arse around [sl.]

    Turkish-English dictionary > göt gezdirmek

  • 6 göz gezdirmek

    n. take a glance at

    Turkish-English dictionary > göz gezdirmek

  • 7 kitaba göz gezdirmek

    v. leaf through

    Turkish-English dictionary > kitaba göz gezdirmek

  • 8 sandalla gezdirmek

    v. row

    Turkish-English dictionary > sandalla gezdirmek

  • 9 yanında gezdirmek

    v. tow, have in tow

    Turkish-English dictionary > yanında gezdirmek

  • 10 göz gezdirmek

    to look over, to scan, to leaf through

    İngilizce Sözlük Türkçe > göz gezdirmek

  • 11 gezdirmemek

    v. (neg. form of gezdirmek) walk, walk about, take walk for a walk, walk around, show around, trot round, promenade

    Turkish-English dictionary > gezdirmemek

  • 12 gönül

    ",-nlü 1. heart; mind. 2. inclination, desire, willingness. -den 1. heartfelt, sincere. 2. most sincerely. -ünce after one´s own heart. - acısı pangs of love. -ü açık 1. openhearted, frank, sincere. 2. lighthearted, carefree, cheerful. - açıklığı 1. openheartedness, sincerity. 2. lightheartedness, carefreeness, cheerfulness. -ü açılmak to cheer up, become cheerful. - açmak to cheer up, make happy. -ü akmak /a/ to be enchanted by, be attached to, feel an attraction for. - alçaklığı humility, modesty. -ünü almak /ın/ 1. to please. 2. to restore relations with, apologize to and make up with. - avcısı (a) Don Juan; vamp. -ünü avlamak /ın/ to captivate, win (someone´s) love. - avutmak 1. to dally with love. 2. /la/ to resign oneself to (a lesser portion), content oneself with (little). - bağı bonds of love. - bağlamak /a/ to set one´s heart on. - belası trouble caused by love. - birliği unity of feelings. -ü bol generous-hearted. - borcu gratitude. - budalası hopelessly in love. -ünü bulandırmak /ın/ 1. to nauseate. 2. to raise (one´s) suspicions. -ü bulanmak 1. to feel sick at one´s stomach, be nauseated. 2. to get suspicious. - bulantısı 1. nausea. 2. suspicion. - çekmek to be in love. -ü çekmek /ı/ to desire. -ünü çelmek /ın/ to captivate, win (someone´s) love. -den/-ünden çıkarmak /ı/ to forget, cast (someone) out of one´s heart. -ü çökmek to have a breakdown in morale, give up. -ü daralmak to be distressed. - darlığı 1. distress. 2. intolerance. - delisi one who keeps falling in love. - dilencisi one who is so madly in love that he undergoes any humiliation to be near his beloved. -üne doğmak to have a presentiment. -ünün dümeni bozuk colloq. (one) who is not serious in his love affairs. - eğlencesi 1. pastime, amusement. 2. passing love affair, flirtation. - eğlendirmek /la/ 1. to amuse oneself with, have a good time (doing something). 2. to have a love affair with. - eri tolerant and sensible person. - esenliği peace of mind, repose. -ünü etmek/yapmak /ın/ 1. to persuade, induce, win (one´s) assent. 2. to please. - ferahlığı contentment. - ferman dinlemez. proverb The heart will always have its own way. -ü gani 1. generous. 2. contented. -ünden geçirmek /ı/ to want to do; to wish (something) to happen. -ünden geçmek to come to one´s mind, occur to one. -ü geniş tolerant. - gezdirmek/dolaştırmak to review the possible (pleasant) choices. -üne göre after one´s own heart. -ü gözü açılmak to be cheered up, feel revived. -ünü hoş etmek /ın/ to please, make (someone) contented. - hoşluğu ile/- rızasıyla willingly. -den ırak olmak not to be loved. -ü ile oynamak /ın/ to play with (someone´s) heart. -ü ilişmek/takılmak /a/ to be attracted by. - indirmek to be willing to do some job that is beneath one; to accept or do something that is beneath one, condescend to do something. - işi love affair. -ü kalmak 1. to feel resentment, feel hurt. 2. /da/ to long for. -ü kanmak to stop worrying, be set at ease. -ünü kapmak /ın/ to captivate, win (someone´s) love. -ünü kaptırmak /a/ to be captivated by. -ü kara malevolent. -ü kararmak to feel disgusted with life. -ünü karartmak /ın/ to make (someone) lose the joy of living. -ü kaymak /a/ to love, feel attraction for. -ü kırılmak (for one´s feelings) to be hurt. -ünü kırmak /ın/ to hurt the feelings of; to crush; to put (someone) down. - kimi severse güzel odur. proverb Beauty is a matter of individual taste. -den/-ünden kopmak to be given gladly: gönlünüzden ne koparsa what you feel like giving. - koymak /a/ to be upset by. - maskarası one who becomes a laughingstock because of a love affair. - okşamak to treat someone kindly. - okşayıcı pleasant, tender, loving. -ü olmak 1. /a/ to be willing to; to agree to, consent to. 2. /da/ to want to have, be in love with (something). 3. /da/ to love, be in love with (someone). -ünü pazara çıkarmak to fall in love with an unworthy person. - rahatlığı complete peace and co

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > gönül

  • 13 kalem

    "1. pencil. 2. pen. 3. chisel; gouge. 4. office handling the paperwork for a governmental department. 5. item, entry (in a register, account). 6. sort, kind. 7. scion, slip. 8. shaft (of an arrow). 9. writing, the act of writing. 10. slang penis, *cock, *dick. - açmak 1. to sharpen a pencil. 2. to point a reed (for use as a pen). -e almak /ı/ to write out, draw up, put down on paper. - çekmek /a/ to cross out. -inden çıkma written by. -inden çıkmak to be written by. - darbesi stroke of the pen. - efendisi formerly official employed in a government office, Ottoman bureaucrat. - gezdirmek /üzerinde/ to revise, edit. - işi 1. hand-drawn. 2. hand-carved. -inden kan damlamak colloq. to write effectively and movingly; to write things that bring tears to the eyes. - kaşlı with thin, finely shaped eyebrows. - kulaklı animal with long, pointed ears. - kutusu pencil box. -i kuvvetli (someone) who writes well. - oynatmak 1. to write. 2. /üzerinde/ to correct, edit. 3. /üzerinde/ to spoil (a piece of writing) by alteration. - parmaklı with long, tapering fingers. - sahibi (someone) who writes well. - sapı penholder (for a nib). -e sarılmak to take pen in hand, take up one´s pen. - savaşı war of words. - ucu nib, penpoint. -iyle yaşamak to live by one´s pen, make a living by writing. - yontmak 1. to sharpen a pencil. 2. to point a reed pen. - yürütmek to write."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > kalem

  • 14 kucak

    "1. embrace; lap. 2. armful. -ta (baby) too young to walk, (babe) in arms. - açmak /a/ to receive (someone) with open arms; to take (someone) in; to take (someone) under one´s wing. -ına almak /ı/ to pick up and hold in one´s arms, take into one´s arms; to sit (someone) on one´s lap; to put (something) on one´s lap. - çocuğu babe in arms. - dolusu an armful. -ına düşmek /ın/ to find oneself in the midst of (a bad situation, one´s enemies). -ta gezdirmek /ı/ to carry (a child) around in one´s arms. - kucağa 1. in each other´s arms, in each other´s embrace. 2. face to face, just opposite each other. - kucak 1. by the armloads, by the armfuls; in abundance. 2. armloads of, armfuls of; a great many. -tan kucağa dolaşmak/gezmek (for a woman) to have a succession of lovers; to be promiscuous. -ına oturmak /ın/ to sit on (someone´s) lap."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > kucak

  • 15 tef

    tambourine. - çalmak to play the tambourine. - çalsan oynayacak. colloq. The place is as cluttered as the inside of a junk shop. - gezdirmek to pass a tambourine around (to collect money). -e koymak/-e koyup çalmak /ı/ to ridicule, make fun of (someone, something). - pulu jingle (in the hoop of a tambourine).

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > tef

См. также в других словарях:

  • gezdirmek — i 1) Birinin gezmesini sağlamak, dolaştırmak Kendisini seven, gezdiren büyük kızlar, ona abla kokusunu vermişlerdi. O. C. Kaygılı 2) Tanıtmak amacıyla dolaştırmak Konuklara Ankara yı gezdirdi. 3) e, nsz Bir şeyi başka bir şeyin üzerinde… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gönül gezdirmek — hlk. seçmek için aklından birçok şey geçirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz gezdirmek — 1) derinlemesine incelemeden okumak Masanın üstünde bir başka gazete var. Biraz evvel ona göz gezdirdiğim zaman birbiri ardı sıra üç havadis görmüştüm. R. N. Güntekin 2) bir yeri, bir şeyi çabucak incelemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kezitmek — gezdirmek II, 306 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • bakınmak — nsz, e 1) Bakma işi yapılmak, çevreye göz gezdirmek, araştırmak Şaşkın şaşkın etrafıma bakınırken rehberim beni otele soktu. R. H. Karay 2) hlk. Muayene olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gezdirme — is. Gezdirmek işi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gönül — is., nlü 1) Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi. O. S. Orhon 2) mec. İstek, arzu Okumaya gönlün var mı? Birleşik Sözler gönül avcısı gönül …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • okşamak — i 1) Sevgi, şefkat belirtisi olarak elini bir şeyin üzerinde yavaş yavaş gezdirmek veya ona hafifçe vurmak Oğlan kızın yanına geldi, saçlarını okşuyor. H. Taner 2) nsz, mec. Hafifçe dövmek Bir gün hani bir huysuzluk ettiği zaman, al eline, biraz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ovmak — ar 1) Bir şeyin üzerine bastırarak el gezdirmek Şakaklarını, bileklerini kolonya ile ovdum. S. M. Alus 2) Bir yere bir şeyi kuvvetle sürterek temizlemek Tencereyi ovmak. Tahtaları ovmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sıvazlamak — i 1) Bir şeyin üstünde yavaş yavaş, hafifçe el gezdirmek Kaşlarından süzülen yağmur damlalarını eliyle sıvazlayarak onlara baktı. O. Hançerlioğlu 2) Okşamak Titreye titreye birkaç kere başımı, sırtımı sıvazladı. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»