Перевод: с турецкого на немецкий

с немецкого на турецкий

göz+etmek

  • 1 göz

    göz1 Öhr n einer Nadel; Öse f; Fach n, Schubfach n, Schublade f; Kasten m; Waagschale f; Öffnung f; (Brücken)Bogen m, Durchfahrt f; dial Zimmer n
    göz2 Auge n (a fig Blick; am Ast); böse(r) Blick; Augenlicht n; Gesichtssinn m; Seh-;
    -den göz açamamak keine Ruhe finden (vor D); sich von einer Krankheit nicht erholen können;
    göz alabildiğine so weit das Auge reicht;
    -e göz atmak einen Blick werfen (auf A);
    göz boyamak Augenwischerei betreiben;
    göz değmek behext werden;
    -e göz dikmek begehren (A), ein Auge haben (auf A);
    göz doktoru Augenarzt m, -ärztin f;
    göz doldurmak SPORT für eine Überraschung sorgen, überraschen;
    -e göz etmek jemandem zuzwinkern;
    -e göz gezdirmek überfliegen (A, z.B. einen Text);
    göz göre (göre) vor aller Augen;
    göz hapsi JUR Hausarrest m; MIL Stubenarrest m;
    -e göz kırpmak jemandem zuzwinkern;
    -e göz kulak olmak aufpassen auf jemanden; jemanden betreuen; auskundschaften;
    -i göz önünde tutmak berücksichtigen (A); in Betracht ziehen;
    göz tanışıklığım var ich kenne ihn vom Sehen;
    göz yumulmaz nicht zu unterschätzend;
    -i gözden çıkarmak etwas (A) opfern, fam Geld losmachen;
    gözden çıkmak (oder düşmek) an Interesse ( oder an Ansehen) verlieren; in Ungnade fallen;
    -i gözden düşürmek jemanden diskreditieren; jemandem den Nimbus nehmen; verhasst machen;
    -i gözden geçirmek durchblättern, überfliegen A; prüfen, untersuchen; Motor nachsehen; Theorie überprüfen;
    -i gözden sürmeyi çekmek (oder çalmak) fam Meister im Klauen sein;
    -i göze almak einer Gefahr (D) ins Auge sehen; riskieren, wagen (A);
    göze batmak fig ins Auge springen, (unangenehm) auffallen;
    göze çarpan auffallend;
    göze çarpmak auffallen, ins Auge springen;
    -in gözleri kapanmak fig die Augen schließen (sterben oder einschlafen);
    -in gözlerinden okumak jemandem etwas (A) an den Augen ablesen;
    gözlerini dört açmak genau aufpassen; die Augen aufmachen; fig die Augen aufreißen;
    gözü açık fam auf Draht, fix; wachsam;
    gözü açılmak verständig werden;
    gözü bağlı sorglos; unüberlegt, unbedacht;
    gözü dönmek zornig werden, rasend werden;
    -den gözü dönmüş rasend (vor D); verblendet;
    gözü gibi sakınmak wie seinen Augapfel hüten;
    onu (bir yerden) gözüm ısırıyor er kommt mir (irgendwie) bekannt vor;
    -de gözü kalmak begehrt werden; erpicht sein (auf A); neidisch sein (auf A);
    -de gözü olmak fig ein Auge haben (auf A);
    gözü pek beherzt;
    -e gözü takılmak unverwandt blicken (auf A); starren (auf A);
    gözü tok genügsam, anspruchslos;
    -i gözü tutmak jemandem gefallen, Interesse haben (für A);
    bu işi gözüm tutmuyor diese Arbeit liegt mir nicht;
    -in gözüne girmek jemandes Zuneigung erwerben;
    gözünü (a gözlerini) açmak aufpassen, Acht geben; aufwachen; fig (-in jemandem) die Augen öffnen; (-de in D) heimisch werden;
    gözünü doyurmak mit vollen Händen geben;
    (-e) gözünü kapamak oder yummak die Augen für immer schließen, sterben; fig die Augen (-e vor D) verschließen; so tun, als ob man etwas nicht sähe;
    gözünün içine baka baka unerschrocken (und kaltblütig);
    -in gözünün içine bakmak jemandem in die Augen sehen; um jemanden zittern; jemanden hätscheln; flehend jemanden anblicken, jemanden anflehen;
    dört gözle sehnsüchtig warten;
    gözüm! mein Liebling!

    Türkçe-Almanca sözlük > göz

  • 2 göz

    göz s
    1) Auge nt
    \göz açıp kapayıncaya kadar ( fig) o ( fam) in null Komma nichts
    \göz alabildiğine so weit das Auge reicht
    \göz almak blenden
    bir şeyi \göz ardı etmek etw ignorieren [o nicht beachten], etw außer Betracht lassen, etw unberücksichtigt lassen
    biriyle \göz \göze Auge in Auge mit jdm
    \göz göre göre vor aller Augen
    \göz görmeyince gönül katlanır ( fig) was ich nicht weiß, macht mich nicht heiß
    \göz kırpmak mit den Augen zwinkern
    bir şeye \göz koymak es auf etw abgesehen haben
    bir kimseye/şeye \göz kulak olmak auf jdn/etw aufpassen, auf jdn/etw achten
    bir şeyi \göz önüne almak ( fig) etw ins Auge fassen; ( dikkate almak) etw berücksichtigen, etw in Betracht ziehen
    \göz yummak ( fam) ein Auge zudrücken, dulden (-e)
    \gözden geçirmek durchsehen
    birini \gözden gönülden çıkarmak ( fig) jdn abschreiben
    \gözden ırak olan gönülden de ırak olur ( prov) aus den Augen, aus dem Sinn
    birini \gözden kaybetmek jdn aus den Augen verlieren
    \göze \göz, dişe diş Auge um Auge, Zahn um Zahn
    \göze almak wagen, riskieren
    \göze batmak ins Auge stechen
    \göze çarpmak ins Auge fallen, auffallen
    \gözleri iyi görmek/görmemek gute/schlechte Augen haben
    \gözlerim karardı mir wurde schwarz vor Augen
    \gözlerine inanamadı er traute seinen Augen nicht
    \gözlerini bir şeye/kimseye dikmek sein Augenmerk auf etw/jdn richten
    birini \gözü çok tutmak/hiç tutmamak viel/nichts von jdm halten
    bir şeyi \gözü kapalı yapabilmek ( fig) etw im Schlaf können
    \gözü morarmış olmak ein blaues Auge haben
    bir şeyde \gözü olmak ( fig) etw im Auge haben
    \gözü sönmek das Augenlicht verlieren
    bir işi \gözü ye(me) mek sich etw (nicht) trauen
    \gözü yükseklerde olmak ( fig) hoch hinauswollen
    \gözümden kaçmadı es ist mir nicht entgangen
    birini \gözünden kaçırmamak jdn nicht aus den Augen verlieren
    bir şey \gözüne kaçmış olmak etw im Auge haben
    \gözüne uyku girmemek ( fig) kein Auge zutun
    \gözünü açık tutmak die Augen offen halten
    birinin \gözünü açmak ( fig) jdm die Augen öffnen
    \gözünü dört açmak ( fig) gut aufpassen, wachsam sein
    \gözünü kırpmadan ( fig) ohne mit der Wimper zu zucken
    birinin \gözünü korkutmak ( fig) jdn einschüchtern
    bir şeyi \gözünün önünden geçirmek ( fig) etw Revue passieren lassen, etw durchspielen
    bir şeyi \gözünün önüne getirmek ( fig) sich etw vor Augen führen
    bütün gece \gözüme uyku girmedi ( fig) ich habe die ganze Nacht kein Auge zugetan
    çıplak \gözle mit bloßem Auge
    herkesin \gözü önünde vor aller Augen
    onu \gözüm ısırıyor ( fig) o ( fam) er kommt mir bekannt vor
    onu kendi \gözümle gördüm ich habe es mit eigenen Augen gesehen
    2) Blick m
    \göz atmak einen Blick werfen (-e auf)
    geçerken içeriye bir \göz attı beim Vorbeigehen warf er einen Blick hinein
    haberlere bir \göz atmak einen Blick auf die Nachrichten werfen
    kem \göz der böse Blick
    3) (torpido \gözü) Fach nt

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > göz

  • 3 kaş

    kaş Augenbraue f; Wölbung f; Biegung f; ARCH (Sattel)Bogen m;
    kaş göz etmek (jemandem) zublinzeln; mit den Augen zwinkern;
    kaş yapayım derken göz çıkarmak jemandem einen Bärendienst erweisen;
    kaşla göz arasında im Handumdrehen;
    kaşlarını çatmak die Stirn runzeln

    Türkçe-Almanca sözlük > kaş

  • 4 baş

    baş s
    1) ( kafa) Kopf m; ( ser) Haupt m
    \baş döndürücü Schwindel erregend
    \baş göstermek sich zeigen; ( ortaya çıkmak) auftreten
    birini \baş göz etmek ( fam) jdn unter die Haube bringen
    \baş kaldırmak sich auflehnen (-e gegen), revoltieren (-e gegen); ( isyan etmek) rebellieren (-e gegen)
    \başım dönüyor mir ist schwindelig
    birinin \başına bir hâl gelmek jdm stößt etw zu
    bir şeyden \başını alamamak sich vor etw nicht retten können
    birinin \başını bağlamak ( fam) jdn unter die Haube bringen
    \başını sokacak bir yeri olmak ( fig) o ( fam) ein Dach über dem Kopf haben
    \başını taştan taşa çarpmak ( fig) (etw) bitter bereuen
    işi \başından aşkın olmak ( fig) o ( fam) bis über beide Ohren in Arbeit stecken
    2) ( topluluğu yöneten kimse) Oberhaupt m
    bir devletin \başı der Oberhaupt eines Staates
    3) ( başlangıç) Anfang m, Beginn m
    \başından beri/itibaren von Anfang an
    \başından sonuna kadar von Anfang bis Ende
    \baştan von Anfang an
    \baştan \başa von Anfang bis Ende
    gelecek haftanın \başında Anfang nächster Woche
    mayıs \başında Anfang Mai
    yılın \başında am Anfang des Jahres
    4) anat (meme \başşı) Warze f
    5) naut Bug m
    geminin \başı bocaya/orsaya kaçıyor der Bug des Schiffes dreht nach Lee/Luv
    6) (\başbakan) Präsident(in) m(f); (\başhekim) Chef m; (\başmakale) Leit-; (\başmüfettiş) Ober-; (\başsavcı) Ober-, General-; (\başrol) Haupt-
    7) ( unpers)
    bir şeye \baş almak für etw Zeit finden
    bir kimseyle/şeyle \baş edebilmek ( fam) mit jdm/etw fertig werden
    bir kimseyle/şeyle \başa çıkmak mit jdm/etw fertig werden
    \başı belaya girmek ( fam) in Teufels Küche kommen
    \başı dara düşmek in Not geraten
    \başımla beraber! ( seve seve) gern(e) !; ( memnuniyetle) mit Vergnügen!
    \başın sağ olsun! mein aufrichtiges Beileid!
    birinin \başına binmek [o çıkmak] ( fig) o ( fam), jdm aufs Dach steigen
    birinin \başına bir şey gelmek jdm etw passieren
    birinin \başını belaya sokmak ( fam) jdn in Teufels Küche bringen
    dün \başıma bir şey geldi gestern ist mir etw passiert

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > baş

  • 5 bakmak

    bakmak <- ar>
    vi
    1) beobachten (-e), betrachten (-e)
    bir şeye başka bir açıdan \bakmak etw aus einem anderen Blickwinkel betrachten
    birine göz ucuyla \bakmak jdn aus den Augenwinkeln beobachten
    2) ansehen (-e), anschauen (-e)
    birine anlamlı anlamlı \bakmak jdn bedeutsam anblicken
    bir şeye bitmiş gözüyle \bakmak etw als erledigt ansehen
    birine ters/yan \bakmak ( fam) jdn schief/schräg ansehen
    3) sehen, schauen, blicken (-e auf) ( fam), gucken
    bakalım, olacak mı mal sehen, ob es klappt
    ne bakıyorsun? ( fam) was guckst du?
    Boğaz'a/Haliç'e \bakmak auf den Bosporus/das Goldene Horn blicken
    pencereden dışarı \bakmak zum Fenster hinausschauen
    4) zusehen (-e dass)
    bir an önce eve gitmeye bakalım wir müssen zusehen, dass wir so schnell wie möglich nach Hause kommen
    erken gelmeye bak sieh zu, dass du früh kommst
    5) ( bilgi için) nachsehen (-e in), nachschauen (-e in)
    sözlüğe \bakmak im Wörterbuch nachschlagen
    bak bakalım, ... sieh mal nach, ob...
    her tarafa baktım ich habe überall nachgesehen
    6) Gesicht machen
    alık alık/aptal aptal \bakmak ein dämliches/dummes Gesicht machen
    7) ( beklemek) erwarten (-e)
    bir şeye dört gözle bakmak etw sehnsüchtig erwarten
    8) ( göz kulak olmak) aufpassen (-e auf)
    9) ( iaşe etmek) verpflegen (-e)

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > bakmak

  • 6 kem

    1. dial schlecht; Münze nicht vollgültig;
    kem göz böse(r) Blick;
    2. kem küm etmek etwas in seinen Bart brummen; herumdrucksen

    Türkçe-Almanca sözlük > kem

  • 7 gözetmek

    vt
    1) achten (auf), aufpassen (auf); ( korumak) beschützen
    2) ( önem vermek) achten; ( göz önünde bulundurmak) berücksichtigen; ( menfaat) wahrnehmen; ( fırsat) abwarten
    kendi çıkarını \gözetmek auf den eigenen Vorteil bedacht sein, auf seinen Vorteil bedacht sein
    3) ( dikkat etmek) beachten

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > gözetmek

  • 8 katlanmak

    vi
    2) ( fig) o ( fam) ( tahammül etmek) aushalten (-e), ertragen (-e)
    göz görmeyince gönül katlanır was ich nicht weiß, macht mich nicht heiß
    3) ( fig) o ( fam) ( katına çıkmak)
    ikiye \katlanmak sich verdoppeln
    üçe \katlanmak sich verdreifachen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > katlanmak

См. также в других словарях:

  • göz etmek — gözle işaret etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kaş göz etmek — kaş ve göz işaretleriyle bir şey anlatmaya çalışmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • baş göz etmek — hlk. evlendirmek Bu gece bir genç subayımızı baş göz ediyoruz. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz nuru dökmek — fazla emek sarf etmek Kızcağız göz nuru dökmüş, çok ince şeyler işlemiş. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz ucuyla görmek — fark etmek Benim için dualar okuduğunu göz ucuyla görebiliyordum. A. Kulin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz ardı etmek — gereken önemi vermemek Kocakarı yöntemlerine inanmayı göz ardı ettiğini söyleyemezdim. A. Kulin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cart curt etmek — göz korkutmak veya övünmek amacıyla abartılı konuşmak Cart curt etmesine bakma, korkaktır. S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • idare etmek — 1) yönetmek, çekip çevirmek Aramızdan biri mesela ev sahibi Kâzım Bey müzakereyi idare etsin. R. N. Güntekin 2) tutumlu kullanmak Lakin siz, yine sabaha kadar kalacakmışız gibi idare edin mumu. R. N. Güntekin 3) yetmek, yetişmek Evler ve… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • işmar etmek (veya geçmek) — el, göz veya baş ile işaret etmek Yanındaki başka tarafa baktı, işmar geçti diye haraza da hazır. S. M. Alus …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bent etmek — (birini) kendine bağlamak Kalabalık göz açıp kapayıncaya kadar beni kapmış, direncimi kırıp ruhumu ufalayarak kendine bent etmişti. A. İlhan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»