Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

fizik

  • 101 physico-chemical

    [͵fızıkəʋʹkemık(ə)l] a

    НБАРС > physico-chemical

  • 102 physical

    ['fizikəl]
    1) (of the body: Playing football is one form of physical fitness.) fizic
    2) (of things that can be seen or felt: the physical world.) material
    3) (of the laws of nature: It's a physical impossibility for a man to fly like a bird.) fizic
    4) (relating to the natural features of the surface of the Earth: physical geography.) fizic
    5) (relating to physics: physical chemistry.) fizic
    - physical education

    English-Romanian dictionary > physical

  • 103 физический

    fizik, jismonny

    Русско-узбекский словарь > физический

  • 104 physical

    ['fizikəl]
    1) (of the body: Playing football is one form of physical fitness.) σωματικός
    2) (of things that can be seen or felt: the physical world.) υλικός
    3) (of the laws of nature: It's a physical impossibility for a man to fly like a bird.) φυσικός
    4) (relating to the natural features of the surface of the Earth: physical geography.) φυσικός
    5) (relating to physics: physical chemistry.) φυσικός
    - physical education

    English-Greek dictionary > physical

  • 105 φυακοβεραπευτής

    fizik tedavi uzmanı

    Ελληνικό – Τουρκικό Λεξικό > φυακοβεραπευτής

  • 106 φυσικομαθηματικός

    fizik ve matematik öğretmeni

    Ελληνικό – Τουρκικό Λεξικό > φυσικομαθηματικός

  • 107 physics laboratory

    fizik laboratuvari

    English to Turkish dictionary > physics laboratory

  • 108 department of physics

    fizik bölümü

    English-Turkish new dictionary > department of physics

  • 109 physical science

    fizik bilimi

    English-Turkish new dictionary > physical science

  • 110 physics department

    fizik bölümü

    English-Turkish new dictionary > physics department

  • 111 physics lab

    fizik laboratuvarı

    English-Turkish new dictionary > physics lab

  • 112 physics laboratory

    fizik laboratuvarı

    English-Turkish new dictionary > physics laboratory

  • 113 physic

    /'fizik/ * danh từ - thuật điều trị; nghề y - (thông tục) thuốc =a dose of physic+ một liều thuốc * ngoại động từ - cho thuốc (người bệnh)

    English-Vietnamese dictionary > physic

  • 114 physical

    /'fizikəl/ * tính từ - (thuộc) vật chất =physical force+ sức mạnh vật chất - (thuộc) khoa học tự nhiên; theo quy luật khoa học tự nhiên =physical explanations of miracles+ cách giải thích những điều huyền diệu dựa theo khoa học tự nhiên =physical geography+ địa lý tự nhiên - (thuộc) vật lý; theo vật lý =physical experiment+ thí nghiệm vật lý - (thuộc) thân thể, (thuộc) cơ thể, của thân thể =physical exercises+ thể dục =physical strength+ sức mạnh của cơ thể !physical jerks - (xem) jerk

    English-Vietnamese dictionary > physical

  • 115 physic

    [΄fizik] n բժշկություն. խսկց. դեղ

    English-Armenian dictionary > physic

  • 116 güç

    1. أزر [أَزْر]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    2. إمكان [إِمْكان]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    3. إياد [إِيَاد]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    4. أيد [أَيْد]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    5. استطاعة [اِسْتِطَاعَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    6. اقتدار [اِقْتِدار]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    7. بأس [بَأْس]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    8. تمكن [تَمَكُّن]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    9. جبر [جَبْر]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    10. حول [حَوْل]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    11. زور [زُور]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    12. شاق [شاقّ]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    13. شدة [شِدَّة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    14. شوكة [شَوْكَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    15. صبر [صَبْر]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    16. صعب [صَعْب]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    17. طائل [طائِل]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    18. طائلة [طائِلَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    19. طاقة [طاقَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    20. طوق [طَوْق]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    21. طول [طَوْل]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    22. عسر [عَسِر]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    23. عسير [عَسِير]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    24. قابلية [قابِلِيَّة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    25. قبل [قِبَل]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    26. قدرة [قُدْرَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    27. متعذر [مُتَعَذِّر]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    28. متعسر [مُتَعَسِّر]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    29. مراس [مِرَاس]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    30. مرة [مِرَّة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    31. مستصعب [مُسْتَصْعَب]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    32. معقد [مُعَقَّد]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    33. مقدرة [مَقْدِرَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    34. مقدور [مَقْدُور]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    35. مكنة [مُكْنَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    36. منعة [مَنْعَة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    37. منة [مُنَّة]
    Anlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet
    38. نكير [نَكِير]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül
    39. عويص [عَوِيص]
    Anlamı: ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül

    Türkçe-Arapça Sözlük > güç

  • 117 physique

    physique [fizik]
    1. adjective
    2. masculine noun
    ( = aspect) physical appearance ; ( = stature, corps) physique
    3. feminine noun
    * * *

    I
    1. fizik
    adjectif physical

    pour les cyclistes, c'est une étape très physique — for cyclists, this stage is physically very taxing


    2.
    nom masculin ( apparence) physical appearance; ( corps) physique
    ••

    II fizik
    nom féminin ( discipline) physics (+ v sg)
    * * *
    fizik
    1. adj
    2. nm
    (= apparence) physical appearance, (= corps) physique

    Il a un physique agréable. — He's quite good-looking.

    au physique (= physiquement)physically

    3. nf

    Il est professeur de physique. — He's a physics teacher.

    * * *
    A adj physical; pour les cyclistes, c'est une étape très physique for cyclists, this is a stage which requires a lot of physical effort; un acteur qui a un jeu très physique an actor with a very physical way of acting; le squash provoque une énorme dépense physique squash involves an enormous expenditure of energy.
    B nm ( apparence) physical appearance; ( corps) physique; avoir un physique séduisant/banal to look attractive/ordinary; jouer de son physique to play on one's good looks; au physique physically.
    C nf ( discipline) physics (+ v sg); de physique [livre, professeur, examen, laboratoire] physics; la physique nucléaire/des particules nuclear/particle physics.
    I
    [fizik] adjectif
    1. SCIENCES [propriété] physical
    2. [naturel - monde, univers] physical, natural
    3. [corporel - exercice, force, effort] physical, bodily ; [ - symptôme] physical, somatic (terme spécialisé) ; [ - souffrance] physical, bodily
    c'est physique (familier) : je ne le supporte pas, c'est physique I can't stand him, it's a gut reaction
    4. [sexuel - plaisir, jouissance] physical, carnal
    ————————
    [fizik] nom masculin
    1. [apparence]
    2. [constitution] physical condition
    II
    [fizik] nom féminin
    physique expérimentale/nucléaire experimental/nuclear physics

    Dictionnaire Français-Anglais > physique

  • 118 physique

    I adj.
    1. fizik, moddiy; le monde physique moddiy dunyo; géographie physique et humaine ijtimoiy va fizik geografiya
    2. jismoniy; je suis fatigué, c'est purement physique men charchadim, haqiqiy jismonan; loc. éducation, culture physique jismoniy tarbiya; état physique jismoniy holat; troubles physiques fiziologik o‘zgarishlar; souffrance physique jismoniy azob; dégoût, horreur physique tabiiy jirkanish, qo‘rqish; fam. c'est physique bu tabiatan, o‘zi shunday
    3. jinsiy; amour physique jinsiy aloqa
    4. fizik, tabiiy; les sciences physiques tabiiy fanlar
    5. fizikaviy va jismoniy tomonlarga oid; propriétés physiques et chimiques d'un corps jismning fizikaviy va kimyoviy xossalari
    II nm.
    1. odamning fizik, jismoniy tomoni; au physique jismonan, fizik tomondan; il est brutal, au physique comme au moral u ham jismoniy, ham ma'naviy tomondan qo‘pol
    2. qiyofa, ko‘rinish, yuz, chehra, aft, bashara; il, elle a un physique agréable uning chehrasi yoqimli; loc. avoir le physique de l'emploi qiyofasiga kirib olmoq.
    nf. fizika; physique expérimentale amaliy fizika; physique atomique, nucléaire atom, yadro fizikasi; domaines de la physique fizikaning sohalari; physique de globe, des astres, de la vie geofizika, astrofizika, biofizika.

    Dictionnaire Français-Ouzbek > physique

  • 119 физический

    fiziksel,
    bedeni
    * * *
    1) fizik °, fiziksel

    физи́ческие явле́ния — fizik olayları

    физи́ческие нау́ки — fiziksel bilimler

    физи́ческий факульте́т — fizik fakültesi

    2) bedene, bedeni, fiziksel

    физи́ческое воспита́ние — beden eğitimi

    физи́ческое разви́тие — bedensel gelişim, fiziksel gelişme

    духо́вное и физи́ческий здоро́вье — beden ve ruh sağlığı

    физи́ческая си́ла — bedensel / fizik güç

    физи́ческая рабо́та — beden çalışması

    физи́ческая уста́лость — fiziksel yorgunluk

    физи́ческий недоста́ток — beden sakatlığı

    физи́ческий изно́с (машин и т. п.)fiziksel aşınma

    Русско-турецкий словарь > физический

  • 120 uygulayım

    1. إنفاذ [إِنْفاذ]
    Anlamı: fizik, kimya vb. bilimlerden elde edilen verileri iş ve yapım alanında uygulama, teknik
    2. تطبيق [تَطْبِيق]
    Anlamı: fizik, kimya vb. bilimlerden elde edilen verileri iş ve yapım alanında uygulama, teknik
    3. تكنيك [تِكْنِيك]
    Anlamı: fizik, kimya vb. bilimlerden elde edilen verileri iş ve yapım alanında uygulama, teknik
    4. تنفيذ [تَنْفِيذ]
    Anlamı: fizik, kimya vb. bilimlerden elde edilen verileri iş ve yapım alanında uygulama, teknik

    Türkçe-Arapça Sözlük > uygulayım

См. также в других словарях:

  • fizik — fìzik m <N mn ici> DEFINICIJA 1. zast. a. v. fizičar b. naziv za liječnika [medicus physicus] 2. pov. onaj koji po dužnosti konstatira smrt [gradski fizik]; mrtvozornik ETIMOLOGIJA lat. physicus ≃ v. fizika …   Hrvatski jezični portal

  • fìzik — m 〈N mn ici〉 1. {{001f}}zast. a. {{001f}}{{c=1}}v. {{ref}}fizičar{{/ref}} b. {{001f}}naziv za liječnika [medicus physicus] 2. {{001f}}pov. onaj koji po dužnosti konstatira smrt [gradski ∼]; mrtvozornik ✧ {{001f}}lat …   Veliki rječnik hrvatskoga jezika

  • fizik — is., ği, Fr. physique 1) Maddenin kimyasal yapısındaki değişiklikler dışında genel veya geçici yasalara bağlı, deneysel olarak araştırılabilen, ölçülebilen, matematiksel olarak tanımlanabilen madde ve enerji olgularıyla uğraşan bilim dalı Fizik… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fízik — a m (í) 1. strokovnjak za fiziko: atomski, jedrski fizik; fizik za elektroniko; raziskovanja fizikov / pog. na šoli bi potrebovali še enega fizika predavatelja fizike / pog. sestanek fizikov drugega letnika slušateljev fizike 2. zastar. zdravnik …   Slovar slovenskega knjižnega jezika

  • fizik gücü — is. İnsan veya hayvanın beden yapısı Bir övüncü sakalı ise bir başka övüncü de sıhhati, fizik gücü idi. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fizik tedavi uygulayıcısı — is. Fizik tedavisi yapan kimse …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fizik — <yun.> Fizika mütəxəssisi. Təbiət gözəldir və fiziklər özlərini bəlkə də bu gözəlliklər xatirinə uzun, ağır əziyyətlərə salırlar. – . . Hər halda fizikin də məqsədi təbiət hadisələrinin ahəngini açmaqdır. X. Məmmədov …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • Fizik — Yon bagay ki gen kò menmsi moun kapab ou byen pa kapab toushe. Syans ki etidye kijan tout bagay fonksyone, relasyon yon bagay avèk yon lòt, mouvman bagay, enèjy ki gen nan shak bagay, e latriye. Jan yon bagay fèt …   Definisyon 2500 mo Kreyòl

  • fizik kondisyonu — is., sp. Bir sporcunun fiziksel ve ruhsal bakımdan durumu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fizik ötesi — is., fel. Doğa ötesi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fizik tedavisi — is., tıp Hastalıkları su, ışık, hava, elektrik vb. fiziksel ve mekanik yöntemlerle tedavi etme, fizyoterapi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»