-
1 fena değil
interj. not bad, good deal, so so, all right -
2 fena değil
not bad, all right, okay -
3 hiç fena değil
adj. not half bad -
4 fena
"1. bad; evil. 2. ill, sick. 3. terrible, miserable. 4. badly, poorly. 5. extremely, terribly. - bakmak /a/ to glare angrily (at). -ya çekmek /ı/ to take (something) in a bad sense. - değil/sayılmaz. Not bad!/Pretty good! - etmek 1. to behave badly, act wrongly. 2. /ı/ to harm, injure; to teach (someone) a lesson. 3. /ı/ to make (someone) feel sick. - gitmek to go badly. -sına gitmek 1. (for an action or word) to pain, upset (someone). 2. to irritate, exasperate (someone). - gözle bakmak /a/ 1. to harbor evil intentions (towards). 2. to look daggers (at). 3. to look at (someone) with a lustful eye. - halde in the worst way, extremely, excessively, badly. - kalpli wicked. - muamele law ill-treatment. - olmak 1. to feel sick, feel faint. 2. to feel anguish, be upset. -ya sarmak to take a turn for the worse. -ya varmak to get worse; to end up badly. - yakalanmak to be caught red-handed. - yapmak /ı/ to harm, injure; to teach (someone) a lesson. - yerine vurmak /ın/ to hit (someone) in a vulnerable spot. -ya yormak /ı/ to interpret (a gesture, word, or piece of news) as unfavorable."
См. также в других словарях:
fena değil (veya sayılmaz) — oldukça iyi … Çağatay Osmanlı Sözlük
Litotes — In rhetoric, litotes ( /ˈlaɪt … Wikipedia
eh — ünl. 1) Olur, peki veya fena değil anlamlarında kullanılan bir söz Eh! Bize gerekli olan da o; bütçemizi doğrultur, pansiyoner olmaktan vazgeçeriz. A. İlhan 2) Bezginlik anlatan bir söz Eh, dün geceki kafayla bu kadarı olacaktı elbet! N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
saraylı — sf. Osmanlı İmparatorluğu nda padişah sarayında bulunmuş olan (kadın) Fena değil, saraya gidecek, saraylı olacak. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç güveyisinden hâllice — şaka nasılsın sorusuna eh işte, fena değil anlamında verilen karşılık … Çağatay Osmanlı Sözlük
hava — is., Ar. hevā 1) Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı 2) Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu. M. Ş. Esendal 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek — 1. is., ği 1) Yemek yeme, karın doyurma işi Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni. N. Cumalı 2) Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam 3) Günün belli saatlerinde yenilen besin Yemek ya kahvaltıda ya da yemekte yenir. Arada bir … Çağatay Osmanlı Sözlük
adı çıkmak — 1) kötü bir ün kazanmak Onun adı çıkmış yoksa fena adam değil. 2) hakkı olmayan bir ün kazanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük