-
1 eksiksiz
eksiksiz vollkommen; fehlerfrei; einwandfrei -
2 eksiksiz
1.1) по́лный, укомплекто́ванныйeksiksiz sofra takımı — по́лный столо́вый серви́з
2) без недоста́тка / дефе́кта / изъя́на2.eksiksiz bir yapıt — безупре́чное произведе́ние
по́лностью, целико́мbugün eksiksiz bin lira harcadı — сего́дня он потра́тил це́лых ты́сячу лир
-
3 eksiksiz
1) по́лный, це́лый, без про́пуска, без переры́ва; беспреры́вныйeksiksiz gelişme — по́лное разви́тие
2) без недоста́тка, без изъя́на, без дефе́кта; безупре́чныйeksiksiz bir eser — безупре́чное произведе́ние
-
4 eksiksiz
1. complete, perfect, free of deficiency. 2. perfect, free of defects or faults. 3. every bit of (something): Yüz bin lirayı eksiksiz harcadı. He spent every bit of the one hundred thousand liras. - küme math. complete set. -
5 eksiksiz
мөкәммәл; тулы -
6 eksiksiz
İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > eksiksiz
-
7 eksiksiz
adj. complete, perfect, solid, consummate, factual, thoroughgoing, thorough, without defect--------adv. in full* * *1. consummate 2. definitive 3. intactness 4. perfect 5. complete (adj.) -
8 eksiksiz
bêkêmasî--------têkûz -
9 eksiksiz
щыкIэгъэнчъ -
10 eksiksiz
"complete, perfect, consummate; completely, perfectly" -
11 eksiksiz düzgün uzay
complete uniform space -
12 eksiksiz grup
complete group -
13 eksiksiz integral
complete integral -
14 eksiksiz kafes
complete lattice -
15 eksiksiz küme
complete set -
16 eksiksiz ölçüm
complete measure -
17 eksiksiz bir memnuniyet
n. pleasure without alloy -
18 bütünlemek
1. أتم [أَتَمَّ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak2. أدى [أَدَّى]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak3. أكمل [أَكْمَلَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak4. أنجز [أَنْجَزَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak5. أنهى [أَنْهَى]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak6. اختتم [اِخْتَتَمَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak7. استكمل [اِسْتَكْمَلَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak8. تمم [تَمَّمَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak9. حسم [حَسَمَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak10. طوى [طَوَى]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak11. قضى [قَضَّى]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak12. قضى [قَضَى]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak13. كمل [كَمَّلَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak14. نجز [نَجَزَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak -
19 mükemmel
1. تام [تَامّ]Anlamı: eksiksiz, kusursuz2. سابغ [سَابِغ]Anlamı: eksiksiz, kusursuz3. صحيح [صَحِيح]Anlamı: eksiksiz, kusursuz4. كامل [كامِل]Anlamı: eksiksiz, kusursuz5. متتام [مُتَتَامّ]Anlamı: eksiksiz, kusursuz6. متكامل [مُتَكَامِل]Anlamı: eksiksiz, kusursuz7. مطبق [مُطْبِق]Anlamı: eksiksiz, kusursuz8. ناجز [ناجِز]Anlamı: eksiksiz, kusursuz9. واف [وافٍ]Anlamı: eksiksiz, kusursuz10. وفي [وَفِيّ]Anlamı: eksiksiz, kusursuz -
20 bütün
1. أجمع [أَجْمَع]Anlamı: eksiksiz, tam2. جميع [جَمِيع]Anlamı: eksiksiz, tam3. كافة [كافَّة]Anlamı: eksiksiz, tam4. كل [كُلّ]Anlamı: eksiksiz, tam5. ملء [مِلْء]Anlamı: eksiksiz, tam6. عموم [عُمُوم]Anlamı: eksiksiz, tam
- 1
- 2
См. также в других словарях:
eksiksiz — sf. 1) Eksiği olmayan, tam, tamam Eksiksiz bir çalışma. 2) mec. İyi, namuslu, temiz 3) zf. Tam olarak Verdiği emirler, on, on beş dakika içinde bütün Ege bölgesinde duyuluyor, eksiksiz uygulanıyordu. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuş sütü ile beslemek — eksiksiz, özenle beslemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
etraflı — sf. 1) Ayrıntılı, eksiksiz, kapsayıcı 2) zf. Ayrıntılı, eksiksiz, kapsayıcı bir biçimde … Çağatay Osmanlı Sözlük
noksansız — sf. 1) Eksiksiz Uysal, belli belirsiz mahzun, böylece de analığıyla, yârlik ve eşliği ile noksansız bir kadınlık özlediğini sezdirten bir mizaç... T. Buğra 2) zf. Eksiksiz bir biçimde … Çağatay Osmanlı Sözlük
benzetme — is. 1) Benzetmek işi 2) ed. Bir şeyin niteliğini anlatmak için o niteliği eksiksiz taşıyan bir şeyi örnek olarak gösterme işi, benzeti, teşbih Bütün tumturaklı sözleri, bütün az rastlanır benzetmeleri tekrarladı. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir bir — 1. zf. 1) Birer birer 2) Ayrı ayrı 3) Olduğu gibi, tam tamına, eksiksiz olarak Olanı biteni bir bir İdris Bey e söyledi. Y. Kemal 2. is. Hepyek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bütün — sf. 1) Eksiksiz, tam Güller bütün güller bu sabah / Bir ağızdan şarkı söyler gibi açıyor her bahçede. N. Cumalı 2) Çok sayıdaki varlık ve nesnelerin hepsi Bütün civar köylerde onu sevmeyen yoktu. Y. K. Karaosmanoğlu 3) Bozuk olmayan (para) Bütün… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bütünlemek — i 1) Eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak 2) Ufak, bozuk paraları büyük para durumuna getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dayalı döşeli — sf. Döşemesi ve eşyası eksiksiz Ev temiz, dayalı döşeli, yemeklerin tadı yerinde, kadın güzel, sinirli değil. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
dini bütün — sf., din b. Dinine çok bağlı, inancı sağlam olan, dinin buyruklarını eksiksiz yerine getiren Dini bütün, ahlakı düzgün olduğu için sana sadakat gösterecek. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
doğru — sf. 1) Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı 2) Gerçek, yalan olmayan Doğru haber. 3) Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun Bunları sana şimdiden söylemek daha doğrudur. A. Gündüz 4) is. Gerçek, hakikat Söyleyin… … Çağatay Osmanlı Sözlük