-
1 dememek
dememek nicht beachten;yağmur demeden ohne den Regen zu beachten -
2 dememek
v. (neg. form of demek) say, tell, bade, call, term, bid, observe, style -
3 dememek
kar kış demez denize girer — снег ли, хо́лод ли, он всё равно́ купа́ется в мо́ре
-
4 dememek
1. not to say. 2. not to pay attention, not to heed: Kar, kış demez denize girer. Whether it snows or is cold, he always goes for a swim in the sea. Deme! Really!/No kidding!/You don´t say! deme gitsin indescribable, impossible to relate: Öyle bir düğün oldu ki deme gitsin! What a wedding it was! Demedim mi? I told you so. -
5 Allah yarattı dememek
не жале́ть, не щади́ть -
6 az çok dememek
дово́льствоваться тем, что есть -
7 bana mısın dememek
не обраща́ть никако́го внима́ния -
8 gece gündüz dememek
не счита́ться со вре́менем, днём и но́чью -
9 gık dememek
= gıkı çıkmamak не возража́ть, промолча́ть -
10 kaşının altında gözün var dememek
гла́дить кого-л. по ше́рсти; не пере́чить кому -
11 nal deyip nuh dememek
упо́рствовать, наста́ивать на своём -
12 Allah yarattı dememek
to give sb a good beating -
13 bana mısın dememek
a) to show no reaction to, not to care b) to have no effect, to change nothing, not to work -
14 gık dememek
to keep mum, to say nothing, not to object -
15 Nuh deyip peygamber dememek
to be as stubborn as a mule -
16 Allah
алла́х (м)* * *1) Алла́х, Бог2) бу́дучи пе́рвым компоне́нтом изафе́та, уси́ливает значе́ние второ́го компоне́нтаAllahın ayazinda — в лю́тый моро́з
Allahın günü — ка́ждый Бо́жий день
Allahın tembeli — отъя́вленный ло́дырь
••Allah bilir ama kul da sezer — посл. Алла́х зна́ет, а его́ раб дога́дывается
Allah dağına göre kar verir — посл. Госпо́дь Бог раздаёт го́ре / печа́ль / боле́зни и т. п. ка́ждому сто́лько, ско́лько он вы́держит
Allah dokuzda verdiğini sekizde almaz — посл. чему́ быть, того́ не минова́ть
Allah herkesin gönlüne göre versin — погов. ка́ждый полу́чит то, чего́ он заслу́живает
Allah kardeşi kardeş yaratmış, kesesini ayrı yaratmış — посл. дру́жба дру́жбой, а де́нежки врозь
Allah kazadan belâdan saklasın — погов. упаси́, Алла́х, от вся́кой напа́сти
Allahtan korkayandan korkmalı — погов. бо́йся того́, кто не бои́тся Алла́ха
Allah sağ eli / gözü sol ele / göze muhtaç etmesin — погов. не приведи́, Алла́х, прибега́ть к по́мощи бли́зких
- Allahım- Allah ne de yakışmış!- Allahtan- Allah akıl fikir versin!
- Allah akıllar versin!
- Allah Allah
- Allah aratmasın
- Allah artırsın
- Allah aşkına
- Allah bağışlasın
- Allah belâsını versin!
- Allah beterinden saklasın
- Allah beterind esirgesin - Allah büyük
- Allah canını alsın!
- Allah cezasını versin!
- Allah derim
- Allah dört gözden ayırmasın
- Allah düşmanıma vermesin
- Allah ecir sabır versin
- Allah eksik etmesin
- Allah eksikliğini göstermesin
- Allah emeklerini eline versin
- Allah etmesin
- Allah evi
- Allah gecinden versin
- Allah göstermesin
- Allah hakkı için
- Allahın hikmeti
- Allah hoşnut olsun
- Allah için
- Allah inandırsın
- Allah seni inandırsın
- Allah sizi inandırsın
- Allah kabul etsin
- Allah kahretsin!
- Allah kavuştursun
- Allah kerim
- Allahtan kork!
- Allahtan korkmaz
- Allah lâyığını versin
- Allah manda şifalığı versin
- Allah mübarek etsin!
- Allah ne verdiyse
- Allah ömürler versin
- Allah rahatlık versin!
- Allah rahmet eylesin!
- Allah rızası için
- Allah selâmet versin
- Allahını seversen
- Allah son gürlüğü versin
- Allaha şükür
- Allah taksimi
- Allah utandırmasın
- Allah vere
- Allah vere de
- Allah vergisi
- Allah vermesin
- Allah versin
- Allah yarattı dememek -
17 az
1.1) недоста́точный, незначи́тельный, ску́дный, ми́зерныйaz gayretle — незначи́тельными уси́лиями
az para ile — за небольшу́ю су́мму де́нег
2) содержащий / имеющий малое количество чего-л.az alkollü — слабоалкого́льный
az gelirli — малоиму́щий
az miktarda — в ма́лом коли́честве
2.az ücretli — низкоопла́чиваемый
1) ма́ло, немно́гоaz konuşmak — ма́ло говори́ть
bugün işimiz az — у нас сего́дня рабо́ты немно́го
2) - den ме́ньшеeline geçen para bin liradan az — он получи́л ме́ньше одно́й ты́сячи лир
••aza sormuşlar nereye, çoğun yanına demiş — посл. ма́лые де́ньги бегу́т к больши́м деньга́м, де́ньги к деньга́м
az veren candan verir, çok veren maldan verir — посл. кто ма́ло даёт - даёт от души́, кто мно́го даёт - даёт от избы́тка
az olsun öz olsun — погов. лу́чше ме́ньше, да лу́чше
- az buz olmamakaz tamah çok zarar getirir — посл. скупо́й пла́тит два́жды
- az buz para değildi
- aza çoğa bakmamak
- az çok dememek
- az daha
- az daha havuza düşecekti
- az değil!
- az gelmek
- az görmek
- az günün adamı değil
- az günün adamı değildir
- az kaldı
- az kala
- az kalsın
- az kaldı boğulacaktı -
18 bana
мне* * *дат. п. от benbana bak! — эй! послу́шай-ка!
bana gelince — что каса́ется меня́
bana göre — по-мо́ему, по моему́ мне́нию
bana göre hava hoş — меня́ э́то не каса́ется, мне всё равно́
bana kalırsa — что каса́ется меня́, по-мо́ему
••- bana ne!ne bana olsun ne ele — погов. ни себе́ ни лю́дям
-
19 gece
ночь (ж)* * *1.1) ночь; [по́здний] ве́черgeceleri — по ноча́м
geceyi çıkarmak — пережи́ть ночь, дотяну́ть до утра́
geceyi geçirmek — ночева́ть (где-л.)
gece gündüz — день и ночь, круглосу́точно
gece karanlığında — в [ночно́й] темноте́, под покро́вом но́чи
gece vardiyası — ночна́я сме́на
kutup gecesi — поля́рная ночь
mehtaplı gece — лу́нная ночь
2) вечери́нка, вече́рнее собра́ние2.şiir gecesi — ве́чер поэ́зии
но́чью, в ночно́е вре́мяbir gece — одна́жды но́чью
••- geceyi gündüze katmakgece gözü kör gözü — погов. рабо́тать но́чью - всё равно́, что рабо́тать вслепу́ю
- geceler hayır olsun!
- hayırlı geceler!
- gece kadısı -
20 gık
См. также в других словарях:
dememek — koşullar ne olursa olsun aldırış etmeden bir işi yapmak Yağmur kar demedi, yola çıktı … Çağatay Osmanlı Sözlük
Tanrı yarattı dememek — Allah yarattı dememek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaşının altında gözün var dememek — gözünün üstünde kaşın var dememek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gece gündüz dememek — 1) vaktin uygun olup olmadığına bakmamak, vakit seçmemek 2) bir işi sürekli olarak, ara vermeksizin yapmak Bu müddet zarfında miralay bey gece demiyor, gündüz demiyor, ha babam ha çalışıyordu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayır dememek — bir şeyi geri çevirmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
of bile dememek — şikâyetçi olmamak, şikâyet etmemek Yusuf gözlerine mil çekilirken of bile demedi. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
nal deyip mıh dememek — bir düşüncede direnmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gık dememek (veya gıkı çıkmamak) — sesini çıkarmamak, karşı çıkmamak, yakınmamak İstediğine sopa çeker, istediğini sürer, dünyanın anasını ağlatır, gene kimse gık diyemez. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
bana mısın dememek — hiçbir şey etkili olmamak, hiçbir şeye aldırış etmemek Daha nice manevi trenlerimizi yıllar yılı taşlayanlar var da bana mısın demiyoruz. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
köpeğe hoşt, kediye pişt dememek — kendisine zarar verenlerden korunmak için en küçük bir tepkide bulunmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
paraya para (veya pul) dememek — 1) çok para kazanır olmak 2) elde edilen parayı az bulmak 3) bol para harcamak … Çağatay Osmanlı Sözlük