-
1 наполниться
dolmak -
2 тулу
dolmak -
3 γεμίζω
dolmak -
4 dolmaq
dolmak -
5 толу
dolmak -
6 толу
dolmak -
7 dolmaq
dolmak -
8 засыпаться
dolmak; örtülmek; yakayı ele vermek* * *I засып`атьсянесов.; сов. - зас`ыпаться1) dolmak; kaçmakему за воротни́к засы́пался песо́к — ensesinden içeri kum kaçtı
2) ( покрываться) örtülmek; dolmak ( наполняться)II засып`атьсянесов.; сов. - зас`ыпаться, прост.1) ( попадаться) yakayı ele vermek2) çakmak; takmakзасы́паться по фи́зике — fizikten çakmak / takmak
-
9 заполняться
dolmak* * *несов.; сов. - запо́лнитьсяпло́щадь запо́лнилась маши́нами — arabalar meydana doldu
-
10 اكتظ
dolmak; doluşmak; kalabalıklaşmak; üşüşmek; yığılışmak; yığılmak -
11 fill up
dolmak, tasmak; doldurmak, tasirmak -
12 затекать
-
13 fill
n. dolduracak miktar, dolusu, doyma, doyumluk————————v. doldurmak, şişirmek, doyurmak, dolgu yapmak, dolmak, şişmek* * *1. doldur 2. doldur (v.) 3. doldurma (n.)* * *[fil] 1. verb1) (to put (something) into (until there is no room for more); to make full: to fill a cupboard with books; The news filled him with joy.) doldurmak2) (to become full: His eyes filled with tears.) dolmak3) (to satisfy (a condition, requirement etc): Does he fill all our requirements?) gerekli özelliğe sahip olmak4) (to put something in a hole (in a tooth etc) to stop it up: The dentist filled two of my teeth yesterday.) doldurmak, dolgu yapmak2. noun(as much as fills or satisfies someone: She ate her fill.) doyum, dolum- filled- filler
- filling
- filling-station
- fill in
- fill up -
14 fill
doldurmak; dolmak; dolmak, kaplamak, yayilmak; yapmak, icra etmek, yerine getirmek; karsilamak, doyurmak, tatmin etmek,istiap haddi; istenilen, gereksinilen miktar -
15 врываться
zorla girmek* * *несов.; сов. - ворва́тьсяzorla girmek; hızla dolmak (о воде, воздухе и т. п.) -
16 забиваться
sinmek; tıkanmak* * *несов.; сов. - заби́ться1) sinmekзабива́ться в у́гол — köşeye sinmek
2) ( засориться) tıkanmak3) dolmak; sinmekв тре́щину заби́лась пыль — yarığın içine toz dolmuştu
-
17 заливать
su basmak; üstüne dökmek; su sıkmak; kaplamak* * *несов.; сов. - зали́ть1) su basmak; dolmak тж. перен.дере́вню за́лило (водо́й) — köyü su bastı; köy su altında kaldı
пот залива́л ему́ глаза́ — terler gözlerine doluyordu
за́литое кро́вью лицо́ — kan revan içindeki yüz
за́литая кро́вью страна́ — kan gövdeyi götüren ülke
ко́мнату за́лило прохла́дой — odaya serinlik doldu
зал за́лит со́лнцем — salon güneş içindedir
у́лица была́ залита́ весе́нним со́лнцем — bahar güneşi caddeyi ışığa boğmuştu
2) ( обливать) (üstüne) dökmekзали́ть что-л. черни́лами — mürekkeplemek
3) ( тушить) (suyla) söndürmek; su / hortum sıkmak ( из брандспойта)4) dökmek, kaplamakзалива́ть асфа́льтом — asfalt dökmek; asfaltlamak
за́литый бето́ном — beton kaplı
-
18 заливаться
su altında kalmak; yaşlara boğulmak* * *I несов.; сов. - зали́ться1) ( покрываться водой) su altında kalmak2) ( проникать) dolmak; kaçmakему́ в у́хо залила́сь вода́ — kulağına su kaçtı
••II несов.; сов. - зали́тьсязали́ться кра́ской стыда́ — utancından yüzü kızarmak
1) ( о птицах) dem çekmek2) в соч.залива́ться пла́чем / слеза́ми — yaşlara boğulmak; boşanıvermek
зали́ться сме́хом — makaraları koyuvermek
залива́ться весёлым сме́хом — şakrak şakrak gülmek
-
19 застраиваться
несов.; сов. - застро́иться( об участке) yapılar kurulmak, yapılarla dolmak -
20 истекать
несов.; сов. - исте́чь1) dolmakвре́мя истекло́ — vakit tamam oldu, süre doldu
2) в соч.он истека́л кро́вью — kan revan içindeydi
См. также в других словарях:
dolmak — nsz, ar 1) Dolu duruma gelmek 2) Bitkiler olgunlaşmak, erginleşmek Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan. T. Buğra 3) Bir yere iyice yayılmak, kaplamak Oda sigara dumanı dolmuştu. S. F. Abasıyanık 4) Bir yerde pek çok eşya veya kimse… … Çağatay Osmanlı Sözlük
miadı dolmak — bir şeyin kullanım süresi bitmek, eskimek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çilesi dolmak — esk. 1) derviş ve tarikat ehli, sadece dua ve ibadetle geçirmeleri gereken süreyi tamamlayarak çileden çıkmak 2) üzücü ve sıkıntılı bir durumdan kurtulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
pabucuna kum dolmak — pabucuna taş kaçmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
zamanı dolmak — bir iş için ayrılan süre sona ermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
burnuna karıncalar dolmak — ölmek Bundan sonra müteahhit eline çay verenin burnuna karıncalar dolsun! A. Dino … Çağatay Osmanlı Sözlük
günü dolmak — 1) önceden belirlenmiş bir süreyi tamamlamak 2) ömrünü tamamlamak, eceli gelmek Benim tavukların günü daha dolmamışsa suçlu olan ben miyim? Z. Selimoğlu 3) hamilelikte çocuğun olması gereken süreyi tamamlamak, doldurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulakları dolmak — aynı şeyi dinlemekten usanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözleri dolmak (veya dolu dolu olmak) — ağlayacak kadar duygulanmak Bu insanlık karşısında Fasarya nın gözleri dolu dolu olmuş, utanmasa hüngür hüngür ağlayacakmış orada. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
tolmak — dolmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
TADALLU' — Dolmak. * Suya kanmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük