-
21 üç aşağı beş yukarı dolaşmak
ходи́ть взад и вперёд [в нереши́тельности] -
22 avare\ dolaşmak
безде́льничать -
23 gurbette\ dolaşmak
скита́ться -
24 sıravardıya dolaşmak
переходи́ть от одного́ к друго́му, переходи́ть из рук в ру́ки -
25 ayak
нога́ (ж) но́жка (ж) стопа́ (ж)* * *озвонч. -ğı1) нога́, но́ги; ла́па ( животного) ла́пка ( насекомого)ayak ayak üstüne atmak — положи́ть но́гу на́ ногу
ayağını çıkarmak — разува́ться, снять о́бувь
ayağını giymek — обува́ться, наде́ть о́бувь
ayağına [iyi] oturmak — прийти́сь по ноге / впо́ру
ayağı[nı] vurmak — натере́ть но́гу
arka ayak — за́дняя нога́
ön ayak — пере́дняя нога́
yalın ayak — босико́м
2) но́жка; подпо́рка, опо́ра, сто́йка, сва́я3) прито́к реки́4) водоотво́дный кана́л; рука́в, свя́зыва́ющий два водоёма5) шагayak sesi — зву́ки шагов
ayak uydurmak / değiştirmek — идти́ в но́гу, взять но́гу
6) ступе́нькаotuz ayak merdiven — ле́стница в три́дцать ступе́нек
7) уст. фут, каде́м (мера длины, = 30,5 см)8) ри́фма ( в фольклоре)••ayağı kayana yol gösteren çok olur — посл. когда́ челове́к упадёт, тогда́ ему́ начина́ют пока́зывать доро́гу, по кото́рой он до́лжен был идти́; вся́кая по́мощь нужна́ во́время
ayağına sıcak su mu, soğuk su mu dökelim? — погов. что ска́жешь - тебя́ казни́ть или поми́ловать? (говорится человеку, который редко заходит)
ayağının bastığı yerde ot bitmiyor — погов. у него́ под нога́ми земля́ гори́т
ayağını yorganına göre uzatmak — погов. по одёжке протя́гивай но́жки
- ayakta- ayaktan
- ayağını alamamak
- ayağı alışmak
- ayağının altına almak
- ayaklar altına almak
- ayağının altına karpuz kabuğu koymak
- ayağının altında
- ayak altında dolaşmak
- ayakların altında dolaşmak
- ayak atmak
- ayak atmamak
- ayak bağı
- ayağının bağını çözmek
- ayağını bağlamak
- ayağına bağ vurmak
- ayak basmak
- ayak basmamak
- ayağına çabuk
- ayağına çağırmak
- ayağını çekmek
- ayağını denk almak
- ayağını denk basmak
- ayak diremek
- ayak divanı
- ayağına dolaşmak
- ayağına dolanmak
- ayağı düşmek
- ayağına düşmek
- ayağı düze basmak
- ayağına geçirmek
- ayağına gelmek
- ayakları geri geri gitmek
- ayağına getirmek
- ayağına gitmek
- ayağı ile gelmek
- kendi ayak ile gelmek
- ayağına ip takmak
- ayak işi
- ayağına kadar gelmek
- ayağa kaldırmak
- ayağa kalkmak
- ayağına kapanmak
- ayağına iniyor
- ayaklarına kara su iniyor
- ayağını kaydırmak
- ayağını kesmek
- ayak kirası
- ayağının pabucunu başına giymek
- ayağının pabuçu olamamak
- ayağına sıkı
- ayağı suya ermek
- ayak sürtmek
- ayağı şaşmak
- ayağına taş değmek
- ayağı taşa dokunmak
- ayağının tozuyla
- ayağının tozu üstünde
- ayakta tutmak
- ayaklarının ucuna basarak
- ayağı uğurlu
- ayağı üzenğide
- ayağı yere değmemek
- ayakları yere değmemek
- ayağı yerden kesilmek
- bir ayağı çukurda
- bir ayağı öbür dünyada -
26 dil
язы́к (м)* * *1) анат. язы́кküçük dil — язычо́к
2) язы́к, речьölü dil — мёртвый язы́к
Türk dili — туре́цкий язы́к
Türk Dil Kurumu — Туре́цкое лингвисти́ческое о́бщество
yazı dili — пи́сьменный язы́к
3) язы́к, язычо́к (замка, колокола и т. п.)4) воен. язы́к, пле́нныйdil almak / tutmak — взять пле́нного
5) геогр. коса́••dil kılıçtan keskindir — посл. язы́к остре́е бри́твы
- dili ağırlaşmakdilin kemipi yok — погов. язы́к без косте́й
- dil ağız vermemek
- dilinin altındaki baklayı çıkarmak
- dilinin altında bir şey var
- dilinden anlamak
- dilini bağlamak
- dilinin belâsını çekmek
- dilinin belâsını bulmak
- dili bir karış
- dili bir karış dışarı çıkmak
- dili çalmak
- dil çıkarmak
- dili çözülmek
- dili damağına yapışmak
- dili damağı kurumak
- dilini değdirmemek
- dillere destan olmak
- dile dolamak
- diline dolamak
- dili dolaşmak
- dillerde dolaşmak
- dil dökmek
- diller dökmek
- dili döndüpü kadar
- dili dönmemek
- dili durmamak
- dile düşmek
- dillere düşmek
- dilinden düşürmemek
- dil ebesi
- dili ensesinden çekilsin!
- dilini eşek arısı soksun!
- dilini fare mi yedi?
- dilini kedi mi yedi?
- dile gelmek
- dile getirmek
- dil kaymak
- dili kaymak
- dilini kesmek
- dile kolay
- dili kurtlu
- dilinden kurtulamamak
- dili kurusun!
- dil otu yemiş
- diline saplam olmak
- diliyle sokmak
- dilini tutamamak
- dilini tutmak
- dili tutuldu
- diliyle tutulmak
- diliyle yakalanmak
- dilinde tüy bitmek
- dilinin uçuna gelmek
- dilinin ucuyla
- dili uzamak
- dil uzatmak
- dili varmamak
- dile vermek
- diline virt etmek
- dili yanmak
- dili yatkın
- dilini yutmak
- dili zifir -
27 arka
за́дний корешо́к (м) тыл (м) я́годицы (мн)* * *1.1) спина́arkasında palto vardı — на нём бы́ло пальто́
arkası ağrıyor — у него́ боли́т спина́
arkasını çevirmek — отверну́ться; поверну́ться спино́й к...
arkasını vermek — встать спино́й к...; прислони́ться
ateşe arkasını verdi — он встал спино́й к огню́
2) за́дняя сторона́ (чего-л.)evin arkası sıvasız — за́дняя часть до́ма не отштукату́рена
3) продолже́ниеarkasını dinle! — слу́шай, что бы́ло да́льше!
arkası gelecek sayıda — продолже́ние в сле́дующем но́мере
hikâyenin arkası — продолже́ние расска́за
4) перен. покрови́тель, защи́тникarka bulmak — найти́ покрови́теля
arka çıkmak — защити́ть кого
arkası var — а) у него́ име́ется покрови́тель / защи́тник; б) продолже́ние сле́дует
arka vermek — подде́рживать, ока́зывать подде́ржку
5) спи́нка (стула и т. п.)2.1) за́днийarka ayaklar — за́дние но́ги ( у животных)
arka cep — за́дний карма́н
arka kapı — а) чёрный ход; б) за́дняя две́рца ( автомобиля)
arka plan — за́дний план, фон
arka taraf — за́дняя сторона́, оборо́тная сторона́
dağın arka yanı — противополо́жный склон горы́
2) окра́инный3.arka mahalle — окра́инный кварта́л, окра́ина ( города)
в функции служ. имениarkasına — позади́ кого-чего, за кем-чем (поставить, положить и т. п.)
şemsiyeyi kapının arkasına koydu — он поста́вил зо́нтик за дверь
arkasında — позади́, за кем-чем (находиться, стоять и т. п.)
evin arkasında bir bahçe var — за до́мом име́ется сад
arkasından — вслед за..., по́сле кого-чего
arkasından koşmak — бежа́ть позади́ кого, бежа́ть за кем
••arkasında yumurta küfesi yok ya! — погов. ему́ не́чего теря́ть, он во́лен в свои́х посту́пках
- arkada- arkada bırakmak
- arkada bıraktığımız yıllar
- üç evlâdını arkada bırakıp gitti
- arkada kalanlar
- arkadakiler
- arkada kalmak
- arkadan
- arkadan görünüş
- arkasına almak
- arka arkaya
- arka arkaya vermek
- arkadan arkaya
- arkasına bakmadan gitmek
- arkasını bırakmak
- arkaya bırakmak
- arkaya koymak
- arkasında dolaşmak
- arkasında gezmek
- arkasına düşmek
- arkasına takılmak
- arkası gelmek
- arkasını getirmek
- arkası kesilmek
- arkasından koşmak
- arkası sıra
- arkanız sıra oğlunuz da geldi
- arkasını sıvamak
- arkadan söylemek
- arkasından söylemek
- arkasından konuşmak
- arkadan konuşmak
- arkasından sürüklemek
- arkadan vurmak
- arkası yere gelmemek
- arkası yufka -
28 arkasında gezmek
-
29 avare
праздношата́ющийся, безде́льник, шалопа́йavare dolaşmak — болта́ться без де́ла
avare etmek — лиша́ть кого-л. рабо́ты
avare olmak — а) быть безде́льником; б) лиша́ться рабо́ты
-
30 ayağına dolanmak
-
31 aylak
-
32 çarşı
-
33 dere
ручеёк (м)* * *1) ре́чка, пересыха́ющая ле́том; руче́й; ру́сло пересыха́ющей ре́чки2) овра́г; уще́лье, тесни́на3) жёлоб ( для стока воды); водосто́к; кана́вка ( у дороги)••- dere tepe aşmak
- dere tepe dolaşmak
- dere tepe gitmek
- dereden tepeden konuşmak -
34 dere tepe aşmak
= dere tepe dolaşmak, = dere tepe gitmek пройти́ дли́нный путь -
35 el
кисть (ж) рука́ (ж)* * *I1) рука́, ру́киel sıkmak — пожа́ть ру́ку
el sıkışma — рукопожа́тие
2) ру́чкаkapı eli — дверна́я ру́чка
3) ход ( в некоторых играх)şimdi el bende — сейча́с мой ход
4) счётное слово разhavaya üç el ateş etti — он сде́лал три вы́стрела в во́здух
••elini veren kolunu alamaz — посл. ему́ дай па́лец, он ру́ку отхва́тит
elinle ver ayağınla ara — погов. ему́ дай [в долг] рука́ми, а [обра́тно] проси́ нога́ми
- elde- eldeki- elde mi?- elden- elinde
- elinden- eliyle- el açmak- eline ağır
- ele alınmaz
- ele almak
- eline almak
- el altında
- elinin altında
- el altından
- el atmak
- ele avuca sığmamak
- eli ayağı bağlı
- eli ayağı buz kesilmek
- el ayak çekilmek
- eli ayağı düzgün
- eline ayağına kapanmak
- elini ayağını kesmek
- elini ayağını çekmek
- elini ayağını öpeyim!
- eli ayağı tutmak
- eli ayağı kesilmek
- eli ayağı tutmamak
- eline ayağına üşenmemek
- ele bakmak
- eline bakmak
- el basmak
- eli boş dönmek
- eli boş gelmek
- eli böğründe kalmak
- eli koynunda kalmak
- elini çabuk tutmak
- el çekmek
- elini çekmek
- elden çıkarmak
- elden çıkmak
- el çırpmak
- eli dar
- eli darda
- el değiştirmek
- el değmemiş
- eline doğmak
- eli dursa ayağı durmaz
- eline düşmek
- elden düşürmemek
- eli ekmek tutmak
- elden ele dolaşmak
- elden ele gezmek
- el elden üstün
- el ele vermek
- el ense etmek
- eli ermez gücü etmez
- elini eteğini çekmek
- eline eteğine doğru
- el etek öpmek
- eline eteğine sarılmak
- el etmek
- elde etmek
- elden geçirmek
- ele geçirmek
- ele geçmek
- eline geçmek
- elinden geleni ardına
- elinden geleni arkasına komamak
- elinden geleni bırakmamak
- elden geleni yapmak
- elinden geleni yapmak
- elden gelmek
- elinden gelmek
- elinden gelse...
- elden ne gelir?
- elden gelmemek
- elinden gelmemek
- eli genişlemek
- elde gezmek
- ellerde gezmek
- elinin hamuruyla erkek işine karışmak
- elinden hiç bir şey kurtulmaz
- elinden bir iş çıkmamak
- elinden kaza çıkmak
- elinden bir kaza çıkmak
- elinden iş gelmemek
- elinden bir iş gelmemek
- eli işe yatmak
- elini kalbine koyarak söylemek sürmek
- elini kalbine koyarak düşünmek sürmek
- elini kalbine koyarak hüküm sürmek
- elden kaçırmak
- el kaldırmak
- eli kalem tutmak
- elinde kalmak
- eline kalmak
- elinden kan çıkmak
- elini kana bulamak
- el katmak
- eli kırılmak
- elini kolunu bağlamak
- eli kolu bağlı kalmak
- elini kolunu sallaya sallaya gelmek
- elini kolunu sallaya sallaya gezmek
- el koymak
- eli koynunda - elinden hiç bir şey kurtulmamak
- eli kurusun!
- eli olmak
- elinde olmak
- elde olmamak
- elinde olmamak
- elini oynatmak
- eli para görmek
- eline sağlık!
- elinize sağlık!
- elini sallasa ellisi başını sallasa tellisi
- elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
- eli silâh tutan
- eline su dökemez
- el sürmemek
- eli şakağında
- el tazelemek
- el tutmak
- elinde tutmak
- elinden tutmak
- elle tutulacak tarafı kalmamak
- elle tutulacak yanı kalmamak
- elle tutulur gözle görülür
- el uzatmak
- el üstünde tutmak
- eli varmamak
- eli gitmemek
- el vermek
- ele vermek
- el vurmamak
- eli yatmak
- bu işte eli yok
- eller yukarı!
- bir eli yağda bir eli balda II1) чужо́й, чужа́к2) страна́, крайyabancı ellerde — в чужи́х края́х, на чужби́не
3) наро́д, населе́ние4) пле́мя••elin ağzı torba değil ki büzesin — посл. на чужо́й рото́к не наки́нешь плато́к
el ile gelen düğün bayram — посл. ≈ на миру́ и смерть красна́
elin derdi ele masal gelir — посл. чужу́ю беду́ рука́ми разведу́
- el kapısında çalışmakel kazanıyla aş kaynatmak — погов. прийти́ на гото́венькое
-
36 elden ele gezmek
-
37 etek
подо́л (м) ю́бка (ж)* * *озвонч. -ği1) подо́л2) пола́paltonun eteği — пола́ пальто́
3) ю́бкаbu yıl etekler dizden aşağıda — в э́том году́ ю́бки ни́же коле́н
4) край (покрывала и т. п.)5) подо́шва, подно́жие (холма, горы и т. п.)6) срамны́е места́••- eteği belinde
- eteği kirlenmek
- eteği öpmek
- eteğini öpmek
- eteğine sığınmak
- etekleri tutuşmak
- etekleri zil çalmak -
38 ev
дом (м)* * *1) домev ekmeği — дома́шний хлеб; хлеб дома́шней вы́печки
ev eşyası — хозя́йственная у́тварь
ev hanımı — дома́шняя хозя́йка
ev hayvanları — дома́шние живо́тные
ev sahibi — хозя́ин до́ма, домовладе́лец
ahşap ev — деревя́нный дом
dikim evi — поши́вочная мастерска́я
doğum evi — роди́льный дом
ordu evi — офице́рский клуб
ticaret evi — торго́вый дом
2) семья́evine bağlıdır — он семьяни́н; он привя́зан к свое́й семье́
ev halkı — ча́да и домоча́дцы, чле́ны семьи́
••ev alma, komşu al — посл. выбира́й не дом, а выбира́й сосе́да
evdeki pazar uymaz, evdeki hesap çarşıya uymaz — посл. зага́д не быва́ет бога́т
- ev açmak- ev ev dolaşmak
- ev ev gezmek
- evde kalmak
- evlerden uzak!
- evlerden ırak!
- evlere şenlik! -
39 ev ev gezmek
-
40 haymana
1) вы́гон, па́стбище2) перен. лентя́йhaymana beygiri gibi dolaşmak — болта́ться без де́ла
haymana öküzü / mandası — шутл. лентя́й, безде́льник
См. также в других словарях:
dolaşmak — nsz 1) Gezmek, gezinmek Belki otuz defa belki kırk defa, otelin merdivenlerini inip çıkıyor, her yeri dolaşıyor. M. Ş. Esendal 2) Doğru gitmeyip yolu uzatmak Bu yoldan giderseniz çok dolaşırsınız. 3) Dönüp başka bir yönden gelmek Dolaş da arka… … Çağatay Osmanlı Sözlük
avare dolaşmak — işsiz güçsüz, başıboş, aylak dolaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
orası senin, burası benim dolaşmak (veya gezmek) — durmadan gezip dolaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
salma gezmek (veya dolaşmak) — başıboş hayvan gibi dolaşmak Ne olacak çobansız köyde kurtlar boş oturacak değil ya işte böyle salma dolaşırlar. R. Akyavaş Sokaklarda salma geziyor … Çağatay Osmanlı Sözlük
çarşı pazar dolaşmak (veya gezmek) — alışveriş edilen her yeri dolaşmak Her gün çarşı pazar dolaşarak ona küçük bir apartman hazırlamaya çalışıyoruz. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayakaltında dolaşmak — bir işe yaramadığı hâlde herkesin işine engel olacak biçimde ortalıkta dolaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ev ev dolaşmak (veya gezmek) — her eve uğrayarak dolaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
eteği ayağına dolaşmak — eli ayağı dolaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağızdan ağıza dolaşmak (veya geçmek) — bir sözü herkes birbirine söylemek Gazeteye yansıyan haber ağızdan ağıza geçerken açıklığını hemen hemen tamamen kaybetmiştir. Halikarnas Balıkçısı … Çağatay Osmanlı Sözlük
dilden dile dolaşmak — çok konuşulmak, uzun süre bahsedilmek Adları dilden dile dolaşan insanların en büyük hususiyetlerinden biri de güzel konuşmalarıdır. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
doktor doktor gezmek (veya dolaşmak) — tedavide çabuk ve kesin sonuç almak ümidiyle birçok doktora başvurmak Çare bulunsun diye az mı ebe kapısı çaldılar, doktor doktor gezdiler? A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük