-
1 delicate
'delikət1) (requiring special treatment or careful handling: delicate china; a delicate situation/problem.) delicado, frágil2) (of fine texture etc; dainty: a delicate pattern; the delicate skin of a child.) delicado3) (able to do fine, accurate work: a delicate instrument.) delicado4) (subtle: a delicate wine; a delicate shade of blue.) suave, delicado•- delicacy
delicate adj delicadotr['delɪkət]1 (fine - gen) delicado,-a; (- embroidery, handiwork) fino,-a, esmerado,-a, delicado,-a2 (easily damaged) frágil; (easily made ill) delicado,-a3 (requiring careful treatment) delicado,-a4 (subtle - colour) suave, delicado,-a; (- flavour, taste) delicado,-a, fino,-a; (- perfume) delicado,-a5 (sensitive - instrument) sensible; (- sense of smell, taste) fino,-adelicate ['dɛlɪkət] adj1) subtle: delicadoa delicate fragrance: una fragancia delicada2) dainty: delicado, primoroso, fino3) fragile: frágil4) sensitive: delicadoa delicate matter: un asunto delicadoadj.• afiligranado, -a adj.• delicado, -a adj.• enfermizo, -a adj.• exquisito, -a adj.• fino, -a adj.• frágil adj.• quebradizo, -a adj.• suave adj.• tenue adj.'delɪkət1)a) (fine, intricate) <lace/features> delicado; < workmanship> fino, esmeradob) (fragile, needing care) delicado2)a) ( needing skill) delicadob) ( needing tact) delicadoc) ( tactful) delicado, discreto3) ( subtle) <shade/taste> delicado['delɪkɪt]ADJ1) (=fine, subtle) [features, fabric, workmanship, instrument] delicado; [flavour, fragrance, food] exquisito; [touch] suave2) (=fragile) [china, balance, ecosystem] frágil; [person, health, skin, liver] delicadoI'm feeling rather delicate this morning — hum estoy un tanto delicado esta mañana hum
3) (=sensitive, awkward) [situation, problem, task, negotiations] delicado, difícil* * *['delɪkət]1)a) (fine, intricate) <lace/features> delicado; < workmanship> fino, esmeradob) (fragile, needing care) delicado2)a) ( needing skill) delicadob) ( needing tact) delicadoc) ( tactful) delicado, discreto3) ( subtle) <shade/taste> delicado -
2 delicatessen
delikə'tesn((a shop selling) foods prepared ready for the table, especially cooked meats and usually unusual and foreign foods: I bought some smoked sausage at the delicatessen.) charcutería slectadelicatessen n charcutería selectatr[delɪkə'tesən]1 charcutería selectadelicatessen [.dɛlɪkə'tsən] n: charcutería f, fiambrería f, salchichonería f Mexn.• tienda s.f.• tienda de platos preparados s.f.'delɪkə'tesənnoun charcutería f, rotisería f (CS), salsamentaria f (Col), salchichonería f (Méx)[ˌdelɪkǝ'tesn]N (=shop) delicatessen m* * *['delɪkə'tesən]noun charcutería f, rotisería f (CS), salsamentaria f (Col), salchichonería f (Méx)
См. также в других словарях:
delik — is., ği 1) Dar, küçük açıklık İğne deliği. Burun deliği. 2) Dar, küçük çukur Küçük çocuk, kulübenin kenarına yığılmış taşlardan yukarıda bir deliğe sıkışmıştı. S. F. Abasıyanık 3) Küçük hayvan yuvası Fare deliği. 4) sf. Delinmiş olan Hangi evden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
delik deşik — sf., ği Her yanı deliklerle dolu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller delik deşik aramak delik deşik etmek delik deşik olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
delik deşik etmek — 1) bir canlının vücudunda bir araçla birçok yara, kesik açmak 2) bir şeyin her yanında delikler açmak Üst üste attığı kurşunlarla hedefin içini delik deşik etmeye başlamıştı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
delik deşik olmak — 1) bir canlının vücudunda bir araçla birçok yara, kesik oluşmak ... düşman süngüleriyle delik deşik olmaktansa tabancasını şakağına dayayıp tetiği çekmeyi düşünüyordu. N. Cumalı 2) bir şeyin her yanı delinmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
DELİK — Hurma ve yağdan yapılan bir yemek. * Oğmaç aşı. * Rüzgârın yerden savurup tozuttuğu toprak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
delik büyük, yama küçük — eldeki imkânlar gerekenden çok az anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
delik deşik aramak — her yerde aramak … Çağatay Osmanlı Sözlük
delik eğirmek — argo hapse girmek, tutuklanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaçacak delik aramak — korku ile saklanacak yer aramak O adam onları aşağıladıkça utancından kaçacak delik arayan Âşık Ali ye acıyordu. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
cebi delik — sf., ği Tutumlu olmayan (kimse), savurgan … Çağatay Osmanlı Sözlük
kubbeli delik — is., ği, biy. Trakeit gözelerinin uçlarında bulunan ve besin suyunun düşey yönde ilerlemesini sağlayan geçiş yolu … Çağatay Osmanlı Sözlük