-
1 değil
1) nicht\değil mi? nicht (wahr) ?bu, ben \değilim das bin ich nichtbir şey \değil! nichts zu danken!, keine Ursache!fena \değil nicht schlechtöyle \değil mi? ist es nicht so?sorun \değil! kein Problem!ağaç \değil a, ot bile yok es gibt nicht einmal einen Baum, geschweige denn Gras2) (-inde \değil)ben parasında \değilim mir liegt nichts an dem Geldelimde \değil es liegt nicht in meiner Hand, ich kann nichts dafür -
2 değil
1. adv nicht;değilim, değilsin usw ich bin nicht, du bist nicht;-inde değilim mir liegt nichts (an D);parasında değilim, yeter ki … mir liegt nichts an dem Geld, wenn nur …;-ecek değilim ich bin nicht gesonnen …, ich beabsichtige nicht …;… bile değil nicht nicht einmal …;(doğru) değil mi? nicht wahr?2. konj nicht … sondern;sen değil, ben yaptım nicht du, sondern ich habe es gemacht3. konj da;değil mi ki başladık, bitireceğiz da wir nun angefangen haben, machen wir es zu Ende4. geschweige denn;değil ağaç, ot bile yok es gibt nicht einmal Gras, geschweige denn einen Baum -
3 değil
неiyi değil — нехорошо́
memnun değil — он недово́лен
sen değil, o geldi — не ты, а он пришёл
o, şikayetçi değil — он не жа́лобщик
••- parasında değilim yeter ki alınan ilâç yararlı olsun
- ecek değil
- korkma seni ona şikayet edecek değilim
- ... değil a
- apaç değil a ot bile yok!
- değilden
- değilden gelmek
- o değilden geliyor
- değil mi ki
- değil mi ki bir defa yalanını tuttum artık kendisine güvenemem
- değil yalnız... bile
- değil yalnız... hatta
- değil yalnız... dahi
- değil yalnız ben sen bile geldin
- değil yalnız mümkün hatta zaruridir -
4 değil
1. not: Mutlu değil. She is not happy. 2. No,...: Ev güzel miydi? Değil. Was the house beautiful? No, it wasn´t. Burada mı? Değil. Is he here? No, he isn´t. 3. (initially or in anticipation of a verb) not only, let alone: Değil laleler, leylaklar bile açtı. Not only the tulips but even the lilacs have bloomed. - a let alone: Süt değil a, su bile yok. There is no water, let alone milk. - mi ki since: Değil mi ki gelirim dedi, mutlaka gelir. Since he said he would, he is sure to come. -
5 değil
iyi değil — нехорошо́
memnun değil — он недово́лен
o değildir — [э́то] не он
◊
-ında değil — не придаю́щий значе́ния◊
-acak değil — не име́ть в виду́, не име́ть наме́рения (сделать что-л.)◊
değil a… — не то́лько…, но; куда́ там; где уж◊
ağaç değila, ot bile yok — где уж там дере́вья, травы́ да́же нет◊
değilden (gelmek) — как ни в чём не быва́ло◊
o değilden geliyor — а) [он ведёт себя́ так], как бу́дто ничего́ не случи́лось; б) [он ведёт себя́ так], как бу́дто э́то и не он◊
değilmi ki pas… — поско́льку, ввиду́ того́, что -
6 ... değil a
не то что... да́же; не то́лько..., но и -
7 değil mi ki
раз..., коль уж..., поско́льку... -
8 değil
түгел -
9 değil
adv. no, not, not a--------pref. un--------ain't, am not* * *not -
10 değil
ne -
11 değil
эп/ къым, арэп/аркъым, аракъым -
12 değil
ليس -
13 değil
ليس [لَيْسَ] -
14 değil
not -
15 değil
deyil, yox -
16 değil yalnız ... bile
= değil yalnız... hatta, = değil yalnız... dahi не то́лько, но и... -
17 değil yalnız ... dahi
-
18 değil yalnız ... hatta
-
19 değil mi ki bir defa yalanını tuttum artık kendisine güvenemem
поско́льку я одна́жды уличи́л его́ во лжи, бо́льше я ему́ не могу́ доверя́тьTürkçe-rusça sözlük > değil mi ki bir defa yalanını tuttum artık kendisine güvenemem
-
20 değil yalnız ben sen bile geldin
не то́лько я, но да́же и ты пришёл
См. также в других словарях:
değil — is. Cümle içinde art arda kullanılan iki veya daha çok özneyi, tümleci, yüklemi, aralarından bazılarına olumsuzluk kavramı vererek birbirine bağlayan veya yüklemin olumsuz çekimini sağlayan kelime Bu direniş çetin değil, haşin değil, yürek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
değil mi ki — madem, mademki … Çağatay Osmanlı Sözlük
yenilir yutulur şey değil — 1) yenmeyecek nitelikte olan (yiyecek) 2) hoşa gitmeyen, beğenilmeyen nitelikte olan Kağnı gıcırtısını sineye çekmek zor, bu zıkkım pek yenir yutulur şey değil ki! B. R. Eyuboğlu 3) çok ağır (söz) 4) mec. kendisiyle başa çıkılamayacak durumda… … Çağatay Osmanlı Sözlük
boru değil (veya boru mu bu?) — hlk. azımsanacak, küçümsenecek, önem verilmeyecek şey değil anlamında kullanılan bir söz Gençlik bu, boru değil. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
akıl işi değil — akla uygun değil, doğru değil anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
el âlemin ağzı torba değil ki büzesin — elin ağzı torba değil ki büzesin … Çağatay Osmanlı Sözlük
herkesin ağzı torba değil ki büzesin — elin ağzı torba değil ki büzesin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabil değil — imkânsız, imkânı yok Şu sırta kadar çıkmazsak kabil değil, faciayı tamamıyla göremezsiniz, diyor. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
erkek arslan arslan da dişi arslan arslan değil mi? — güçlülük ve yüreklilik yalnızca erkeklerde değil kadınlarda da vardır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
hiç değil — asla, kesinlikle Küçük tıpkı dedesi. Hiç değil … Çağatay Osmanlı Sözlük
av vuranın değil alanın — bir şeyden, sahibi değil de başkası yararlanıyorsa asıl sahip yararlanan kişidir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük