-
1 düşmek
1. v/i fallen (-den von D; -e auf A); hinfallen; Flugzeug abstürzen; herunterkommen, verarmen; (-den durch, z.B. Krankheit) abnehmen; (-e in eine Lage, Angst) geraten; passen, wirken, sich machen (-e zu, z.B. einem Bild); verlieren (-den an, z.B. Vertrauen); Hitze zurückgehen; Wind, Wut sich legen; sich dem Spiel hingeben; Verhältnis entfallen (-e auf A); (-e) irgendwo auftauchen, herkommen; Leute strömen (-e auf, in A);arkasına (peşine) düşmek verfolgen (-in A);önüne düşmek vorausgehen (-in D);hastaneye düşmek ins Krankenhaus kommen;şüpheye düşmek Zweifel hegen;kar düştü es hat geschneit;dokuzdan iki düş(tü) neun minus zwei;bana düşer es obliegt mir, es ist meine Pflicht;bana düşmez es ist nicht meine Sache, es geht mich nichts an;bana (da) evet demek düşmüştü (und) mir war nur noch geblieben, ja zu sagen;fırsat düşerse wenn sich die Gelegenheit bietet;işim düşerse wenn ich … zu tun haben sollte;yolum (oraya) düşerse wenn es mich (dorthin) verschlägt;-le düşüp kalkmak (intensive) Beziehungen haben zu2. v/t abziehen;hesaptan düşmek von der Rechnung abziehen -
2 düşmek
I vi1) fallen; ( yere) hinfallen, stürzenattan/merdivenden \düşmek vom Pferd/von der Leiter stürzenbir şeyin içine \düşmek in etw hineinfallenayağı takılıp düştü er ist gestolpert und hingefallenel için çukur [o kuyu] kazan, kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hineinbana ne kadar düşüyor? wie viel fällt für mich ab?3) ( yanılgıya) erliegenesir \düşmek in Gefangenschaft geratenbirinin pençesine \düşmek ( fam) in jds Fänge geratentam adamına \düşmek bei jdm an den Falschen geraten6) verfallen (in)fakir \düşmek in Armut verfallen7) ling ausfallen, wegfallen8) zufallenbu görev/ödev bana düştü diese Pflicht/Aufgabe ist mir zugefallen9) ( uçak) abstürzenuçak denize düştü das Flugzeug stürzte ins Meer ab -
3 düşmek
впада́ть выпада́ть па́дать свали́ться* * *1) па́дать тж. перен.damdan bir keremit düştü — с кры́ши упа́ла черепи́ца
kabine düşmedi yalnız üç bakan düştü — кабине́т не пал, то́лько три мини́стра смещены́
saçları alnına düşüyor — у неё во́лосы па́дают на лоб
şehir düştü — го́род пал
2) выпада́ть ( об атмосферных осадках)buraya yağmur düşmedi — здесь дождя́ не́ было
dağlara kar düştü — в гора́х вы́пал снег
3) па́дать; убыва́ть, уменьша́тьсяdolar günden güne düşüyor — до́ллар па́дает с ка́ждым днём
fiyatlar düşüyor — це́ны па́дают
hiddeti düşünce haksızlığını anladı — когда́ прошёл гнев, он по́нял, что был не прав
iki gün içinde ateşi düştü — в тече́ние двух дней у него́ температу́ра спа́ла
rüzgâr düştü — ве́тер стих
sıcak düştü — жара́ спа́ла
soğuk düştü — холода́ уме́ньшились
4) теря́ть здоро́вье / си́лу и т. п.beş kilo düştü — он похуде́л на пять килогра́ммов
adamcağız hastalıktan çok düştü — бедня́га по́сле боле́зни о́чень си́льно сдал
etten / vücuttan düşmek — похуде́ть; спасть с те́ла разг.
5) -e па́дать, выпада́ть, приходи́ться на кого-чтоaramak ve bulmak ona düşer — иска́ть и находи́ть выпада́ет ему́
bana artık çıkıp gitmek düşmüştü — мне остава́лось то́лько уйти́
bu da bana düştü — а э́то вы́пало на меня́
mirastan ona bu ev düştü — э́тот дом ему́ доста́лся по насле́дству
6) -e подходи́ть, соотве́тствовать (по размеру, окраске и т. п.)bu resim buraya fena düşmedi — э́та карти́на непло́хо подошла́ сюда́
7) -e совпада́ть; оказа́тьсяayni masaya düşmeğe çalışırdık — мы стара́лись попа́сть за оди́н стол
bayram pazara düşüyor — пра́здник прихо́дится на воскресе́нье
8) -e устреми́ться, ри́нутьсяhalk sokaklara düştü — наро́д вы́сыпал на у́лицу
9) -e предава́ться, отдава́ться чемуbugünlerde oyuna çok düştü — он в после́днее вре́мя сли́шком увлёкся игро́й
10) -e впада́ть (в сомнение и т. п.); попада́ть (в затруднительное положение и т. п.)belâya düşmek — попа́сть в беду́
gülünç bir duruma düşmek — попа́сть в смешно́е положе́ние
sefalete düşmek — обнища́ть
şüpheye düşmek — засомнева́ться
tehlikeye düşmek — оказа́ться в опа́сности
11) -e попа́сть; неожи́данно очути́ться / оказа́ться (где-л.)hapishaneye düşmek — угоди́ть за решётку
hastahaneye düşmek — попа́сть в больни́цу
yatağa düşmek — слечь в посте́ль
12) -e сле́довать, идти́ за кемpeşine düşmek — идти́ / сле́довать за ним
herkes onun arkasına düştü — все пошли́ за ним
13) -i вычита́ть, изыма́тьsigara borcunu düştü — он не засчита́л в упла́ту долг за сигаре́ты
dokuzdan yedi düş ne kalır? — из девяти́ вы́честь семь, ско́лько оста́нется?
14) случа́йно попа́сться / оказа́тьсяbu kelepir her zaman düşmez — така́я дешёвка не всегда́ попада́ется
işim düşerse, yolum düşerse gelirim — е́сли у меня́ бу́дут дела́, е́сли ока́жется э́то по пути́, я зае́ду
15) преждевре́менно роди́ться ( мёртвым)16) выступает в роли вспомогательного глагола быть, статьfakir düşmek — стать бе́дным
hasta düşmek — заболе́ть
yorgun düşmek — утомля́ться, устава́ть
zayıf düşmek — стать худы́м, похуде́ть; ослабе́ть
••düşmez kalkmaz bir Allah — погов. то́лько одному́ Алла́ху не дано́ испы́тывать пережива́ния
-
4 düşmek
1.1) (altındandüşmek) кIэзын/ щIэзын, щIэхун; (кIэзыгъ/ щIэзащ, щIэхуащ: düştü; кIэзы/ щIозыр, щIохур: düşüyor)3) (üzerinden düşmek, aracından düşmek); чIэзын/щIэзын, щIэхун; (чIэзыгъ/ щIэзащ, щIэхуащ: düşmekdüştü; чIэзы/ щIозыр, щIохур: düşmekdüşüyor)2.1) (aşağı düşmek, fiyatı düşmek); ефэхын/ ехуэхын; (ефэхыгъ/ ехуэхащ: düşmekdüştü; ефэхы/ йохуэх: düşmekdüşüyor)2) (aşağı düşmek, fiyatı düşmek); къефэхын/ къехуэхын; (къефэхыгъ/ къехуэхащ: düşmekdüştü; къефэхы/ къохуэх: düşmekdüşüyor)3. (elinden düşmek) Iапызын/ IэщIэхун; (Iэпэзы/ IэщIохур: onun elinden düşmeküyor; пIэпэзы/ пIэщIохур: senin elinden düşmeküyor)4.1) (devrilip düşmek) ебэджын; (ебэджыгъ: düşmekdüştü)5. (isabet etmek) IукIэн/ IущIэн; (IукIагъ/ IущIащ: düşmekdüştü; düşmeketti); тефэн/ хуэзэн; (тефагъ/ хуэзащ: düşmekdüştü; düşmeketti) -
5 düşmek
(düşer)1) прям., перен. па́датьağaçtan (yere) bir yaprak düştü — с де́рева упа́л лист
2) выпада́ть, идти́ (об атмосферных осадках)buraya yağmur düşmedi — здесь дождя́ не́ было
3) слабе́ть; теря́ть (напр. в весе)etten düşmek или vücuttan düşmek — похуде́ть
4) Исх. теря́ть авторите́т (уваже́ние, былу́ю си́лу, мощь)gözden düşmek — потеря́ть расположе́ние (любо́вь, ми́лость)
itibardan düşmek — лиши́ться дове́рия, утра́тить дове́рие; потеря́ть авторите́т (влия́ние, значе́ние)
5) опусти́ться, пасть (морально)6) приходи́ть в упа́док, бедне́ть, разоря́тьсяdüşmüş bir aile — разори́вшаяся (обедне́вшая) семья́
7) па́дать, понижа́ться (о ценах) -
6 düşmek
v. fall, fall down, fall on, fall in a heap, collapse, come down, crash, crumble, crumple, crumple up, decline, decrease, deduct, degrade, dive, droop, drop, drop down, drop off, ebb, end up, fall among, fall from, fall off, fall over, go down, land--------düşmek (at)v. toss: take a toss--------düşmek (fiyat)v. recede, sag--------düşmek (iş)v. behoove, behove* * *fall -
7 düşmek
төшү; түбәнәкләнү; егылу -
8 düşmek
падать, свалитьсяİnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > düşmek
-
9 düşmek
ketin -
10 düşmek
Düşmək -
11 düşmek
opadać; padać; paść; przypadać; spadać; upadać -
12 düşmek
ефэхын, ебэджын, зэхэфэн -
13 düşmek
أولعاستسلمانتفىانخفضانهارانهوىتردىتساقطتطوحتهاوىتهدمتهورتولعخررديسقطشاخنزلهارهبطهفاهفتهوىوجدوقع -
14 düşmek
1. أولع [أُولِعَ]Anlamı: aşırı ilgi veya sevgi göstermek2. استسلم [اِسْتَسْلَمَ]3. انتفى [اِنْتَفَى]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek4. انخفض [اِنْخَفَضَ]Anlamı: (ısı ve basınç için) eksilmek, azalmak5. انهار [اِنْهارَ]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek6. انهوى [اِنْهَوَى]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek7. تردى [تَرَدَّى]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek8. تساقط [تَسَاقَطَ]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek9. تطوح [تَطَوَّحَ]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek10. تهاوى [تَهَاوَى]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek11. تهدم [تَهَدَّمَ]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek12. تهور [تَهَوَّرَ]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek13. تولع [تَوَلَّعَ]Anlamı: aşırı ilgi veya sevgi göstermek14. خر [خَرَّ]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek15. ردي [رَدِيَ]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek16. سقط [سَقَطَ]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek17. شاخ [شاخَ]Anlamı: düşkünleşmek18. نزل [نَزَلَ]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek19. هار [هارَ]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek20. هبط [هَبَطَ]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek21. هفا [هَفَا]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek22. هفت [هَفَتَ]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek23. هوى [هَوَى]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek24. وجد [وُجِدَ]Anlamı: bulunmak25. وقع [وَقَعَ]Anlamı: yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek -
15 düşmek
"to fall; to drop; to decline; (uçak) to crash; (çocuk) to be aborted; to fall down, to fall over, to go down; to fall on, to fall upon, to fall to (sb); to fall off, to decrease, to go down, to come down; to deduct, to subtract; to condescend (to), to sto" -
16 düşmek
"1. to fall, fall down. 2. to fall from power. 3. to fall, drop, go down, decrease. 4. /ı/ to subtract; to deduct. 5. (for a fetus) to be miscarried; to be aborted. 6. /a/ to fall into, be overcome by (doubts, worry, trouble). 7. to get (tired, weak). 8. /a/ to be suitable; to suit. 9. /a/ to lie within one´s responsibility, be up to (one). 10. /a/ to lie in (a certain direction). 11. /a/ to fall on (a certain day). 12. /a/ naut. to fall off course or make little headway (due to wind, waves, current). 13. /a/ to come to (one) by chance. 14. /a/ to receive, get as one´s share (by chance or allotment). 15. /dan/ to be left out of (accidentally). 16. /a/ to wind up in, end up in (jail, court, a hospital). 17. /a/ to get involved with (a disagreeable and unpleasant person). 18. slang to drop in on someone, appear unannounced. Düşenin dostu olmaz. proverb People in trouble have no friends. düşe kalka struggling along, with difficulty. düşüp kalkmak /la/ colloq. 1. to live in sexual intimacy with, sleep around with. 2. to be a close friend of, pal around with. Düşmez kalkmaz bir Allah. proverb Only God is free from trouble." -
17 düşmek
düşmək, yıxılmaq -
18 düşmek
klesat; klesnout; ochabovat; padat; připadnout; slábnout; spadnout -
19 düşmek üzere olmak
v. totter to it's fall -
20 dile düşmek
= dillere düşmek попа́сть на язычо́к
См. также в других словарях:
düşmek — e, er 1) Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor. R. N. Güntekin 2) den Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aykırı düşmek — uygun gelmemek, ters gelmek, ters düşmek Yüzük ona biraz aykırı düşen bir parlaklıkla parmağında parlıyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
bitap düşmek — çok yorulmak, yorgun düşmek Sabaha doğru bitap düştü, onun kucağında uyuyakaldı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
döşeğe düşmek — yatağa düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gradosu düşmek — argo itibarı azalmak, derecesi düşmek Kızda insanlığın ve her türlü kabiliyetlerinin gradosu seneden seneye düşerken, böyle sevginin aslındaki temizlikle devam etmesine imkân yoktu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
pişmiş armut gibi (birinin) eline düşmek — olmuş armut gibi birinin eline düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tepeüstü düşmek — başının üzerine düşmek, yuvarlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tongaya basmak (veya düşmek) — kendisini kötü bir duruma düşürmek için hazırlanan bir düzene uğramak, tuzağa düşmek Fakat insan salim kafayla bir dakika düşündü mü tongaya bastığını anlar. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yorgun düşmek — çok yorulmak, bitkin duruma gelmek Ben de uykusuzluktan yorgun düşmek üzereyim, yatacağım. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
darasını düşmek — tarttıktan sonra kabın ağırlığını hesaptan düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapana düşmek (veya girmek veya kısılmak veya koymak veya tutulmak veya yakalanmak) — içinden çıkılmaz bir duruma düşmek, ele geçmek Onlar beni kapana koyacaklarını sanadursunlar. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük