-
41 приступать
несов.; сов. - приступи́ть1) başlamak; girişmekприступи́ть к исполне́нию свои́х обя́занностей — görevine başlamak
сейча́с же приступа́й к де́лу! — hemen işe başla!
бастова́вшие рабо́чие приступи́ли к рабо́те — grev halindeki işçiler işbaşı yaptılar
приступа́ть к рефо́рме — reforma girişmek
2) dayanmakвраг приступи́л к кре́пости — düşman kaleye dayandı
-
42 разгром
мbozgun, bozguna uğratmaразгро́м ги́тлеровского фаши́зма — Hitler faşizminin yenilgiye uğratılması
разгро́м вра́жеской а́рмии — düşman ordusunun bozgunu
-
43 рассеиваться
несов.; сов. - рассе́ятьсятума́н рассе́ялся — sis dağıldı / kalktı
ста́рые друзья́ рассе́ялись по всей стране́ — eski dostlar ülkenin dört bir yanına dağılmıştı
рассе́яться как дым — duman gibi dağılıp gitmek
проти́вник рассе́ялся — düşman dağıldı
2) перен. ( проходить) geçmekтрево́га ее не рассе́ялась — endişesi geçmedi
3) (отвлекаться от чего-л. неприятного) oyalanıp dinlenmek -
44 расстраивать
-
45 расстреливать
несов.; сов. - расстреля́ть1) ( казнить) kurşuna dizmek2) ( подвергать обстрелу) şiddetli ateşe tutmak; kurşunlamakрасстре́ля́ть та́нки проти́вника — düşman tanklarını kısa mesafeden şiddetli topçu ateşine tutmak
-
46 у
1) (около, возле) yanında; başındaдом стои́т у реки́ — ev nehir kıyısındadır
шкаф стои́т у окна́ — dolap pencere yanındadır
не стой у окна́ — pencere önünde durma
у са́мой стены́ — duvarın dibinde
сиде́ть у самова́ра — semaver başında oturmak
стоя́ть у руля́ — dümen başında olmak
у подно́жия горы́ — dağın eteğinde
проти́вник был остано́влен у са́мого го́рода — düşman şehrin kapısı önünde durduruldu
2) в соч. (при обозначении обладателя, а также принадлежности)у него́ есть де́ти? — çocuğu var mı?
у него́ была́ я́зва — ülserdi, ülseri vardı
что у тебя́ с гла́зом? — gözüne ne oldu?
у сту́ла сло́мана но́жка — sandalyenin bir ayağı kırık(tır)
3) ...da;...danу кого́ ты шил э́то пальто́? — bu paltoyu kime diktirdin?
он одева́лся у лу́чших портны́х — en iyi terzilerden giyinirdi
у нас на заво́де — bizim fabrikada, fabrikamızda
они́ весь день бы́ли у нас в гостя́х — bütün gün bizde misafir idiler
у меня́ к тебе́ вопро́с — sana bir sualim var
у него́ в ко́мнате поря́док — onun odası derlitopludur
приёмник стои́т у него́ в ко́мнате — radyo onun odasındadır
4) (при указании на источник получения чего-л.)...danу кого́ он берёт уро́ки? — kimden ders alıyor?
букини́ст, у кото́рого ку́плена э́та кни́га — bu kitabın alındığı sahaf
спроси́ у кого́ хо́чешь — istediğine sor
найти́ подде́ржку у кого-л. — birinden destek bulmak
-
47 условный
kararlaştırılmış; şartlı; sembolik* * *усло́вный сигна́л / знак — kararlaştırılmış sinyal / işaret
усло́вные обозначе́ния — uzlaşmalı işaretler
2) şartlı, şarta bağlıусло́вное освобожде́ние — юр. koşullu / şartlı salıverme
усло́вное согла́сие — şarta bağlı mutabakat
3) farazi; sembolikусло́вный проти́вник — воен. farazi düşman
усло́вные декора́ции — sembolik dekor
4) грам. şart °усло́вное наклоне́ние — şart kipi
усло́вное предложе́ние — şart cümlesi
••усло́вное то́пливо — kömüre eşdeğer yakıt
-
48 численно
sayıca, sayı itibariyleчи́сленно превосходя́щие си́лы проти́вника — sayıca üstün düşman kuvvetleri
См. также в других словарях:
duşman — DUŞMÁN, Ă, duşmani, e, s.m. şi f., adj. 1. (Persoană) care are o atitudine ostilă, răuvoitoare faţă de ceva sau de cineva, care urăşte ceva sau pe cineva; vrăjmaş. 2. Inamic (1) (în război). [acc. şi: (reg.) dúşman] – Din tc. düşman. Trimis de… … Dicționar Român
düşman — is., Far. duşmān 1) Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım, dost karşıtı Ben ki dans salonlarına, barlara düşman bir adamımdır. S. F. Abasıyanık 2) Birbirleriyle savaşan devletler ve bu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşman (veya düşmanı) kesilmek — düşman olmak, düşman gibi görmek Şu dakika yalnız bu memleketin değil, bütün insanlığın düşmanı kesilmişti. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşman başına — durumun kötü olduğunu göstermek için kullanılan bir söz Hele ihtiyarlıkta yatağa düşmek, düşman başına. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
dúšman — a m (ȗ) zastar. sovražnik, zlasti Turek: bojevati se z dušmani / aziatski, turški dušmani … Slovar slovenskega knjižnega jezika
düşman ağzı — is. 1) Düşmanın uydurduğu söz 2) Bir durumu kötü gösteren söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşman çatlatmak — iyi durum ve başarılarla düşmanı kıskandırmak veya kızdırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşman olmak — kin beslemeye başlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşman düşmana gazel (veya Yasin) okumaz — düşmandan ancak kötülük beklenir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez — aralarında ufak tefek dargınlıklar olsa bile eski dostlar birbirlerine düşman olmazlar, yeni kazanılan dostlarla arada henüz sıkı bir bağ oluşmadığı için bu durum söz konusu değildir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
borç vermekle, düşman vurmakla — yok edilir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük