-
81 настилать
несов.; сов. - настла́ть, врзdöşemek; sermek; yaymakнастила́ть парке́т — parke döşemek
-
82 постилать
несов.; сов. - постели́ть, разг.1) sermek, yaymak, döşemekпостила́ть на стол ска́терть — masaya örtü sermek
постла́ть на́ пол ковёр — yere halı yaymak, halı döşemek
2) yatak yapmakгде тебе́ постели́ть? — yatağını nereye yapayım / yapalım / yapsın?
-
83 проводить
I несов.; сов. - провести́1) geçirmekпроводи́ть суда́ по каналу — gemileri kanaldan geçirmek
вас проведу́т по всему́ го́роду — size tüm kenti gezdirecekler
2) gezdirmek; dolaştırmakпровести́ ладо́нью по лбу — elini alnında gezdirmek
3) ( обозначать) çizmekпровести́ черту́ — bir çizgi çizmek / çekmek
провести́ границу по бе́регу реки́ — sınırı nehir kıyısından geçirmek
4) yapmak, kurmak ( сооружать); döşemek, çekmek (прокладывать, тянуть)проводи́ть желе́зную доро́гу — bir demiryolu yapmak / döşemek
в дере́вню провели́ электри́чество — köye elektrik getirildi
дире́ктор провёл на фе́рму газ — müdür çiftliğe havagazı getirtti
5) ( добиваться утверждения) geçirmek; çıkarmak; kabul ettirmekпровести́ законопрое́кт через парла́мент — yasa tasarısını parlamentodan geçirmek
провести́ свое предложе́ние — önerisini kabul ettirmek
6) ( осуществлять) yapmak, düzenlemek; uygulamakпроводи́ть интере́сные наблюде́ния — ilginç gözlemlerde bulunmak
предложе́ние провести́ матч / встре́чу — maç teklifi
проводи́ть поли́тику ми́ра — barış politikası gütmek / izlemek
прави́тельства, проводя́щие поли́тику ра́совой дискримина́ции — ırk ayırımı politikasını uygulayan hükumetler
провести́ ми́тинг — bir miting yapmak / düzenlemek
проводи́ть перегово́ры — görüşmeler yapmak, görüşmelerde bulunmak
премье́р-мини́стр провел пресс-конфере́нцию — başbakan bir basın toplantısı yaptı
проводи́ть кампа́нию — bir kampanya yürütmek
7) ( время) geçirmekгде он прово́дит свобо́дное вре́мя? — boş zamanlarını nerede geçiriyor?
как он прово́дит свобо́дное вре́мя? — boş zamanlarını nasıl değerlendiriyor?
Но́вый год проведе́м вме́сте — yılbaşını birlikte geçiririz
8) тк. несов. iletmek, geçirmekстекло́ не прово́дит электри́чество — cam elektrik geçirmez
9) разг. ( обманывать) aldatmak, yutturmakII сов., см. провожатьего́ не проведе́шь — onu aldatamazsın, ona yutturamazsın, oyuna gelmez, zokayı yutmaz
-
84 стлать
несов.; сов. - постла́ть, настла́ть1) сов. - постла́ть sermek; yaymakпостла́ть (посте́ль) на полу́ — yatağı yere sermek
2) сов. - настла́ть döşemekстлать парке́т — parke döşemek
-
85 укладывать
yatırmak; sığdırmak; doldurmak; döşemek; istiflemek; yere sermek,devirmek* * *несов.; сов. - уложи́ть1) yatırmakуложи́ дете́й (спать) и приходи́ — çocukları yatır gel
грипп уложи́л его́ на две неде́ли (в посте́ль) — grip onu iki hafta yatırdı
2) sığdırmakв оди́н я́щик э́ти кни́ги не уло́жишь — bu kitapları bir sandığa sığdıramazsın
3) doldurmakукла́дывать ве́щи в чемода́н — eşyalarını bavula doldurmak
уложи́ть чемода́н — bavulunu hazırlamak
5) разг. ( валить наземь) yatırmakон уложи́л проти́вника одни́м уда́ром — hasmını bir yumrukta yatırdı
6) разг. ( убивать) yere sermek, devirmekон уложи́л кабана́ одно́й пу́лей — yabandomuzunu bir kurşunla devirdi / yere serdi
-
86 appoint
v. tayin etmek, atamak; saptamak, kararlaştırmak, belirlemek; döşemek, dayayıp döşemek* * *1. kararlaştır 2. s_h| ata 3. belirle* * *[ə'point]1) (to give (a person) a job or position: They appointed him manager; They have appointed a new manager.) tayin etmek2) (to fix or agree on (a time for something): to appoint a time for a meeting.) kararlaştırmak•- appointment -
87 carpet
-
88 pave
v. kaldırım döşemek* * *asfalt kapla* * *[peiv](to cover (a street, path etc) with (usually large) flat stones, concrete etc to make a flat surface for walking on etc: He wants to pave the garden.) taş döşemek- pavement- paving-stone -
89 plank
n. kalas, tahta, döşeme tahtası, önemli madde [pol.], payanda————————v. tahta döşemek, tahta kaplamak, kalas döşemek, kalasla desteklemek* * *1. tahta kapla (v.) 2. döşemelik tahta (n.)* * *[plæŋk](a long, flat piece of wood: The floor was made of planks.) kalas -
90 tile
n. kiremit, fayans, karo, çini, tuğla (yassı), kep, silindir şapka————————v. kiremit kaplamak, fayans döşemek, tuğla döşemek (yer), mason locasında kapıda durmak* * *1. döşe (v.) 2. kiremit döşe (v.) 3. kiremit (n.)* * *1. noun1) (a piece of baked clay used in covering roofs, walls, floors etc: Some of the tiles were blown off the roof during the storm.) kiremit, fayans, çini2) (a similar piece of plastic material used for covering floors etc.) marley, kalefleks2. verb(to cover with tiles: We had to have the roof tiled.) kiremit/fayans kaplamak- tiled -
91 turf
n. çimen, çim, turba, kesek, hipodrom, çim saha, çetenin bölgesi————————v. çim ekmek, çimen döşemek* * *tezek* * *[tə:f] 1. plural - turfs; noun1) (rough grass and the earth it grows out of: He walked across the springy turf.) çim, çimen2) ((a usually square piece of) grass and earth: We laid turf in our garden to make a lawn.) kesek, turba2. verb1) (to cover with turf(s): We are going to turf that part of the garden.) çim döşemek2) (to throw: We turfed him out of the house.) atmak, dehlemek -
92 upholster
v. kaplamak (koltuk), döşemek* * *(to fit (seats) with springs, stuffing, covers etc: He upholstered the chair.) döşemek- upholsterer
- upholstery -
93 wire
adj. telden yapılmış, tel————————n. tel, telgraf, kukla ipi, nüfuz, idare, kontrol, kiriş, tuzak, kapan————————v. telle çevirmek, telle bağlamak, tel takmak, kablo döşemek, elektrik tesisatını yapmak, telgraf çekmek, telgrafla göndermek, kapana kıstırmak, tuzakla yakalamak* * *1. kablo (n.) 2. telle bağla (v.) 3. tel (n.)* * *1. noun1) (( also adjective) (of) metal drawn out into a long strand, as thick as string or as thin as thread: We need some wire to connect the battery to the rest of the circuit; a wire fence.) tel2) (a single strand of this: There must be a loose wire in my radio somewhere.) tel parçası3) (the metal cable used in telegraphy: The message came over the wire this morning.) tel kablo4) (a telegram: Send me a wire if I'm needed urgently.) telgraf2. verb1) (to fasten, connect etc with wire: The house has been wired (up), but the electricity hasn't been connected yet.) elektrik tesisatı döşemek2) (to send a telegram to: Wire me if anything important happens.) telgraf çekmek3) (to send (a message) by telegram: You can wire the details to my brother in New York.) telgrafla yollamak•- wireless- wiring
- high wire
- wire-netting -
94 auslegen
auslegen v/t <-ge-, h> masraf yapmak (başkası hesabına); sermek, yaymak, döşemek; TECH ( auf …) şartlarına göre yapmak;mit Teppich auslegen -e halı döşemek;falsch auslegen yanlış yorumlamak, ters anlamak -
95 einrichten
einrichten <-ge-, h>1. v/t Zimmer usw döşemek; Küche, Büro usw donatmak; (gründen) kurmak; (ermöglichen) halletmek, yoluna koymak;es so einrichten, dass … -i -ecek şekilde ayarlamak;wenn du es einrichten kannst sen bir çaresini bulursan/yapabilirsen2. v/r: sich (neu) einrichten kendine (yeni bir) ev döşemek;sich einrichten auf (A) -e hazırlıklı olmak -
96 fayans
-
97 mayın
-
98 decken
decken ['dɛkən]I vt1) (be\decken) örtmek; (zu\decken) örtmek;ein Tuch über etw \decken bir şeyi bezle örtmek3) ( Tisch) kurmak;den Tisch \decken sofrayı kurmak4) ( Dach) aktarmak, döşemek, kaplamak;ein Dach mit Ziegeln \decken bir çatıya kiremit döşemek, bir çatıyı kiremitle kaplamak5) sport marke etmek6) ( ein Verbrechen) örtbas etmekder Scheck ist nicht gedeckt çekin karşılığı yoktur, çek açıktır8) zool ( weibliche Tiere) erkeğiyle çiftleştirmek; ( Kühe) keleye çekmek, boğaya çekmek; ( Stuten) aygırla çiftleştirmek;dem Bullen zum D\decken zuführen boğaya çekmekII vrsich \decken ( übereinstimmen) örtüşmek, birbirini tutmak; ( kongruieren) çakışmak -
99 legen
legen ['le:gən]I vt1) ( allgemein) yatırmak; (hin\legen) koymak;das Buch auf den Tisch \legen kitabı masayı koymak;das Kind ins Bett \legen çocuğu yatağa yatırmak;er legte ihm den Arm um die Schultern kolunu omzuna koydu;er legte die Stirn in Falten alnını kırıştırdı;etw aus der Hand \legen bir şeyi elinden bırakmak3) Feuer \legen kundak koymak;Karten \legen fal açmak;Eier \legen yumurtlamakII vrsich \legen1) (sich hin\legen) yatmak, uzanmak;sich schlafen \legen yatağa yatmak;sich in die Sonne \legen güneşe uzanmak;sich ins Bett \legen yatağa yatmak;sich auf den Bauch/auf den Rücken \legen yüzükoyun/sırtüstü yatmak2) ( Lärm) kesilmek; ( Kälte) sona ermek; ( Zorn, Begeisterung) yatışmak; ( Sturm) yatışmak, mayna etmek, hızını almak; ( Wind, Schnee, Regen) dinmekNebel legt sich auf/über die Stadt kentin üstüne sis çöktü -
100 pflastern
pflastern ['pflastɐn]vt döşemek; ( mit Kopfsteinpflaster) parke taşı ile döşemek
См. также в других словарях:
döşemek — i 1) Bir tabanı, tahta, karo, mermer vb. yapı gereçleriyle kaplamak 2) Kumaş, halı vb.ni bir yeri iyice örtecek biçimde sermek Yufkayı tepsiye döşedi. Salona halı döşedik. 3) Bir ev veya dairenin oturulabilir duruma gelmesi için gerekli eşyayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dayayıp döşemek — evi, odayı mobilya vb. ile döşemek Karyolalar, koltuklar, kanepelerle dayayıp döşemek lazım. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
çini döşemek — bir yeri çini ile kaplamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
mayın dökmek (veya döşemek) — denize mayın bırakmak, denizi mayınlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tefriş etmek — döşemek İçerisini gene kendi paramla tefriş ettim. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
töşemek — döşemek III, 266 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
yadmak — döşemek, yaymak, sermek I, 15, 45; II, 313, 314; III, 434bkz: yatmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
SEDH — Döşemek. * Uçuk hastalığı. * Bir nesneyi açıp yaymak ve arkası üstüne bırakmak. * Deve çökertmek. * Kırba doldurmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
çekmek — i, e, er 1) Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. R. N. Güntekin 2) Taşıtı bir yere bırakmak, koymak 3) Germek İpi çekmek. 4) İçine almak, emmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çini — is., Far. çīnī 1) Duvarları kaplayıp süslemek için kullanılan, bir yüzü sırlı ve genellikle çiçek resimleriyle bezeli, pişmiş, balçık levha, fayans Bizi sarar bir sülüs yazı görsek duvarda / Bize heyecan verir bir parça yeşil çini. F. N. Çamlıbel … Çağatay Osmanlı Sözlük
dayamak — i, e 1) Yaslamak Sol kolunu yürürken hep kalçasına dayardı. Ö. Seyfettin 2) Bir yerden, bir kimseden yararlanmak, güç almak Kürekleri iskeleye dayayarak bütün hızıyla itti. S. F. Abasıyanık 3) Korkutmak için hızla, öfkeyle yaklaştırmak, uzatmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük