-
1 cezasını çekmek
v. get one's deserts, bear the penalty of, complete one's sentence, pay the penalty of, suffer, expiate -
2 cezasını çekmek
a) to suffer for, to pay the penalty b) to serve a sentence -
3 hapis cezasını çekmek
v. serve a sentence -
4 aptallığının cezasını çekmek
to get one's fingers burnt, to burn one's fingers -
5 büßen
cezasını çekmek -
6 sühnen
cezasını çekmek -
7 expiate
cezasini çekmek -
8 расплачиваться
несов.; сов. - расплати́ться1) ödemek; parasını vermek; ceremesini çekmek ( за причинённый ущерб); hesabı görmek ( по счёту)распла́чиваться с долга́ми — borçlarını ödemek
расплати́ться за такси́ — taksi parasını vermek
2) перен. ( нести наказание) cezasını çekmek, ceremesini çekmek; kefaretini ödemek; günahını çekmek (за ошибки, грехи другого)распла́чиваться за грехи́ / оши́бки мо́лодости — gençlikte yaptıklarının cezasını çekmek / kefaretini ödemek
за э́ту оши́бку пришло́сь распла́чиваться мне — bu hatanın ceremesini ben çekmek zorunda kaldım
3) перен., разг. ( мстить) ödetmek; acısını çıkarmak; hesabını görmekя расплачу́сь с тобо́й за э́то — bunu ödeteceğim sana
-
9 ceza
ceza [dʒeza:] sStrafe fbiri \ceza almak jd bekommt [o kriegt] eine Strafebirinden \ceza almak jdn mit einer Geldstrafe belegen\ceza çekmek eine Strafe verbüßenbirine \ceza kesmek jdn mit einer Geldstrafe belegenbiri \ceza vermek jd zahlt eine Geldstrafebirine \ceza vermek jdn bestrafenbirine \ceza yazmak ( fam) jdn aufschreiben, jdn mit einer Geldstrafe belegen\ceza yemek ( fam) eine Strafe bekommen [o kriegen]\cezasını bulmak seine verdiente Strafe finden\cezasını çekmek seine Strafe absitzen [o abbüßen]bir şeyin \cezasını çekmek für etw büßen müssenbirini \cezaya çarptırmak ( fam) jdm eine Strafe aufbrummen, jdn bestrafenbu \cezayı hak etti er hat diese Strafe verdient -
10 ceza
ceza [ɑː] Strafe f, Bußgeld n;ceza alanı SPORT Strafraum m;ceza almak eine Strafe bekommen;ceza çekmek eine Strafe verbüßen (-den wegen G);ceza hukuku Strafrecht n;ceza kanunu Strafgesetzbuch n;-e ceza kesmek jemandem eine Geldstrafe auferlegen;ceza muhakemeleri usulü kanunu Strafprozessordnung f;ceza ödemek Strafe zahlen;ceza sahası SPORT Strafraum m;b-ni ceza vermek jemanden bestrafen;ceza vermek (oder ödemek) Strafe zahlen;ceza vuruşu SPORT Strafstoß m;cezayı ağırlatıcı sebepler strafverschärfende Umstände m/pl;cezasını bitirmek (oder doldurmak) seine Strafe absitzen;cezasını bulmak seine verdiente Strafe finden;-in cezasını çekmek oder görmek büßen müssen (für A);cezaya kalmak Schüler nachsitzen müssen;ağır ceza Freiheitsstrafe f (Türkei über 5 Jahre);hapis cezası Gefängnisstrafe f; -
11 suffer
v. acı çekmek, çekmek, zarar görmek, katlanmak, cezasını çekmek, acısını çekmek, kıvranmak, zayiat vermek, izin vermek, göz yummak* * *sıkıntı çek* * *1) (to undergo, endure or bear pain, misery etc: He suffered terrible pain from his injuries; The crash killed him instantly - he didn't suffer at all; I'll make you suffer for this insolence.) çekmek2) (to undergo or experience: The army suffered enormous losses.) uğramak, başına gelmek3) (to be neglected: I like to see you enjoying yourself, but you mustn't let your work suffer.) olumsuz etkilemek, zarar görmek4) ((with from) to have or to have often (a particular illness etc): She suffers from stomach-aches.) çekmek• -
12 pay
n. ödeme, ücret, maaş, bedel————————v. ödemek, karşılığını vermek, para vermek, değmek, etmek* * *1. öde (v.) 2. ödenek (n.)* * *[pei] 1. past tense, past participle - paid; verb1) (to give (money) to (someone) in exchange for goods, services etc: He paid $5 for the book.) ödemek, para(sını) vermek2) (to return (money that is owed): It's time you paid your debts.) ödemek3) (to suffer punishment (for): You'll pay for that remark!) cezasını çekmek, katlanmak4) (to be useful or profitable (to): Crime doesn't pay.) yararı olmak, kazandırmak5) (to give (attention, homage, respect etc): Pay attention!; to pay one's respects.) saygılarını sunmak, vermek2. noun(money given or received for work etc; wages: How much pay do you get?) ücret, aylık, maaş- payable- payee
- payment
- pay-packet
- pay-roll
- pay back
- pay off
- pay up
- put paid to -
13 expiate
v. cezasını çekmek, kefaret vermek* * *kefaret et -
14 bear the penalty of
v. cezasını çekmek -
15 complete one's sentence
v. cezasını çekmek -
16 pay the penalty of
v. cezasını çekmek -
17 serve a sentence
hapis cezasını çekmek -
18 bear the penalty of
v. cezasını çekmek -
19 complete one's sentence
v. cezasını çekmek -
20 pay the penalty of
v. cezasını çekmek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
cezasını çekmek — 1) yaptığı bir kusur veya tedbirsizliğin zararına uğramak Bu haylazlığının cezasını çeker. P. Safa 2) hükmedilen cezayı bitirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
günahını çekmek — (birinin) birinin yaptığı veya birine karşı yapılan kötülüğün cezasını görmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dilinin cezasını (veya belasını) çekmek (veya bulmak) — ölçüsüz, düşüncesiz konuşma yüzünden zarar görmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ceza — is., Ar. cezāˀ 1) Uygunsuz davranışlarda bulunanlara uygulanan üzüntü, sıkıntı, acı verici işlem veya yaptırım 2) huk. Suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı yasaların öngördüğü yaptırım ... kimse insan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ebe — is. 1) Doğum işini yaptıran kadın Ebe demek yarım doktor demektir. R. N. Güntekin 2) hlk. Büyük anne, nine 3) Genellikle çocuk oyunlarında baş olan, diğer çocuklara veya gruba karşı cezasını çekmek ve bundan kurtulmak için tek başına bütün… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kefaretini ödemek — (bir şeyin) cezasını çekmek Bunu yapan günün birinde er geç bu günahın kefaretini ödeyecektir. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük