-
1 büßen
cezasını çekmek -
2 sühnen
cezasını çekmek -
3 expiate
cezasini çekmek -
4 расплачиваться
несов.; сов. - расплати́ться1) ödemek; parasını vermek; ceremesini çekmek ( за причинённый ущерб); hesabı görmek ( по счёту)распла́чиваться с долга́ми — borçlarını ödemek
расплати́ться за такси́ — taksi parasını vermek
2) перен. ( нести наказание) cezasını çekmek, ceremesini çekmek; kefaretini ödemek; günahını çekmek (за ошибки, грехи другого)распла́чиваться за грехи́ / оши́бки мо́лодости — gençlikte yaptıklarının cezasını çekmek / kefaretini ödemek
за э́ту оши́бку пришло́сь распла́чиваться мне — bu hatanın ceremesini ben çekmek zorunda kaldım
3) перен., разг. ( мстить) ödetmek; acısını çıkarmak; hesabını görmekя расплачу́сь с тобо́й за э́то — bunu ödeteceğim sana
-
5 suffer
v. acı çekmek, çekmek, zarar görmek, katlanmak, cezasını çekmek, acısını çekmek, kıvranmak, zayiat vermek, izin vermek, göz yummak* * *sıkıntı çek* * *1) (to undergo, endure or bear pain, misery etc: He suffered terrible pain from his injuries; The crash killed him instantly - he didn't suffer at all; I'll make you suffer for this insolence.) çekmek2) (to undergo or experience: The army suffered enormous losses.) uğramak, başına gelmek3) (to be neglected: I like to see you enjoying yourself, but you mustn't let your work suffer.) olumsuz etkilemek, zarar görmek4) ((with from) to have or to have often (a particular illness etc): She suffers from stomach-aches.) çekmek• -
6 pay
n. ödeme, ücret, maaş, bedel————————v. ödemek, karşılığını vermek, para vermek, değmek, etmek* * *1. öde (v.) 2. ödenek (n.)* * *[pei] 1. past tense, past participle - paid; verb1) (to give (money) to (someone) in exchange for goods, services etc: He paid $5 for the book.) ödemek, para(sını) vermek2) (to return (money that is owed): It's time you paid your debts.) ödemek3) (to suffer punishment (for): You'll pay for that remark!) cezasını çekmek, katlanmak4) (to be useful or profitable (to): Crime doesn't pay.) yararı olmak, kazandırmak5) (to give (attention, homage, respect etc): Pay attention!; to pay one's respects.) saygılarını sunmak, vermek2. noun(money given or received for work etc; wages: How much pay do you get?) ücret, aylık, maaş- payable- payee
- payment
- pay-packet
- pay-roll
- pay back
- pay off
- pay up
- put paid to -
7 expiate
v. cezasını çekmek, kefaret vermek* * *kefaret et -
8 bear the penalty of
v. cezasını çekmek -
9 complete one's sentence
v. cezasını çekmek -
10 pay the penalty of
v. cezasını çekmek -
11 serve a sentence
hapis cezasını çekmek -
12 bear the penalty of
v. cezasını çekmek -
13 complete one's sentence
v. cezasını çekmek -
14 pay the penalty of
v. cezasını çekmek -
15 serve a sentence
hapis cezasını çekmek -
16 büßen
büßen v/t und v/i <h>: büßen (für) -in cezasını çekmek;das sollst du mir büßen! bunu sana ödeteceğim! -
17 sühnen
sühnen v/t <h> -in cezasını çekmek -
18 büßen
-
19 sühnen
-
20 verbrennen
verbrennen*bei lebendigem Leibe \verbrennen canlı canlı yanmakIII vrsich \verbrennen kendini yakmak (an -de);ich habe mir die Hand verbrannt elimi yaktım
- 1
- 2
См. также в других словарях:
cezasını çekmek — 1) yaptığı bir kusur veya tedbirsizliğin zararına uğramak Bu haylazlığının cezasını çeker. P. Safa 2) hükmedilen cezayı bitirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
günahını çekmek — (birinin) birinin yaptığı veya birine karşı yapılan kötülüğün cezasını görmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dilinin cezasını (veya belasını) çekmek (veya bulmak) — ölçüsüz, düşüncesiz konuşma yüzünden zarar görmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ceza — is., Ar. cezāˀ 1) Uygunsuz davranışlarda bulunanlara uygulanan üzüntü, sıkıntı, acı verici işlem veya yaptırım 2) huk. Suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı yasaların öngördüğü yaptırım ... kimse insan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ebe — is. 1) Doğum işini yaptıran kadın Ebe demek yarım doktor demektir. R. N. Güntekin 2) hlk. Büyük anne, nine 3) Genellikle çocuk oyunlarında baş olan, diğer çocuklara veya gruba karşı cezasını çekmek ve bundan kurtulmak için tek başına bütün… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kefaretini ödemek — (bir şeyin) cezasını çekmek Bunu yapan günün birinde er geç bu günahın kefaretini ödeyecektir. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük