-
81 шкура
post; deri,pösteki* * *жpost; deri; pösteki (овечья, козья)медве́жья шку́ра — ayı postu
••боя́знь за со́бственную шку́ру — прост. post elden gider korkusu
-
82 щадить
kıyamamak; acımak* * *несов.; сов. - пощади́ть1) kıyamamakне щади́ть враго́в — düşmanlara aman vermemek
пощади́ть чью-л. жизнь — birinin canını bağışlamak
2) acımakщади́ть чьё-л. самолю́бие — birinin onuruna dokunmaktan kaçınmak
не щади́ть я́ жи́зни боро́ться за что-л. — bir şey için cansiparane savaşmak
лю́ди, ра́ди кото́рых он не щади́л (свое́й) жи́зни — uğruna canını ortaya koyduğu insanlar
-
83 abschneiden
ab|schneidenI vi1) ( Weg) yolu kısaltmak;wir schneiden ab, wenn wir hier gehen buradan gidersek yolu kısaltırız2) ( Ergebnis erzielen)gut/schlecht \abschneiden iyi/kötü sonuç almak;bei einer Prüfung gut/schlecht \abschneiden bir sınavda iyi/kötü sonuç almakII vt2) ( absperren) kesmek;jdm den Weg \abschneiden birinin yolunu kesmek3) ( abkürzen) kesmek;jdm das Wort \abschneiden birinin sözünü kesmekvon der Außenwelt abgeschnitten sein dış dünya ile ilişiği kesilmiş olmak -
84 Arm
Arm <-(e) s, -e> m1) ( Körperteil) kol;\Arm in \Arm gehen kol kola gitmek;jdn in die \Arme nehmen birini kollarının arasına almak, birini kucaklamak;jdn mit offenen \Armen aufnehmen birine kollarına açmak;jdn auf den \Arm nehmen ( fig) birini kafa kola [o gır gıra] almak, biriyle dalga [o matrak] geçmek;jdn unter den \Arm nehmen ( fam) birinin koluna girmek;jds verlängerter \Arm sein ( fig) birinin sağ kolu olmak;jdm in die \Arme laufen birine rast gelmek;jdm unter die \Arme greifen birine kol kanat olmak, birine yardım etmek;einen langen \Arm haben kolu uzun olmak, sözü geçer olmak, nüfuzlu olmak2) tech kol3) ( eines Flusses) kol4) ( Ärmel) kol -
85 ausschauen
aus|schauenvi1) nach jdm \ausschauen birinin yolunu gözlemek, birinin gelmesini beklemek2) ( südd, österr) ( Eindruck erwecken) izlenim vermek, kanı uyandırmak; ( aussehen) görünmek, gözükmek -
86 bei
1) ( räumlich)in Unna \bei Dortmund Dortmund yakınındaki Unna'da;die Schlacht \bei Leipzig Leipzig civarındaki muharebe;dicht \bei der Fabrik fabrikanın hemen yanında;ich war \bei meinem Onkel ( Bruder der Mutter) dayımın yanındaydım; ( Bruder des Vaters) amcamın yanındaydım;ich saß \bei ihm (onun) yanında oturdum;\bei Tisch sofrada;\beim Bäcker ekmekçide2) ( für Firmen) -de;sie arbeitet \bei der Bahn demir yollarında çalışıyor;ein Konto \bei der Bank haben bankada bir hesabı olmak3) ( für Wohnbereich)wir sind \bei Susanne zum Abendessen eingeladen biz Suzanne'ye akşam yemeğine davetliyiz;er wohnt \bei seinen Eltern anne ve babasının yanında oturuyor;\bei jdm zu Hause sein birinin evinde olmak, birinin yanında kalmak;\bei mir zu Hause benim evimde4) ( zeitlich)\bei den schweren Regenfällen şiddetli yağışlar sırasında;\bei Tag gündüzün;\bei Nacht gece(leyin);\bei beginn der Vorstellung gösterinin [o programın] başında5) ( an sich tragend)hast du etwas Geld \bei dir? yanında biraz para var mı?;ich habe kein Geld \bei mir yanımda hiç para yok6) ( während)\bei der Arbeit işte;\beim Arbeiten sah er... çalışırken [o iş başında]...i gördü;\bei Nacht geceleyin;Vorsicht \beim Aussteigen! inerken dikkat ediniz!;\bei Gelegenheit fırsat düşünce;\beim Lesen des Artikels makaleyi okurken;\bei näherer Betrachtung yakından bakıldığında, daha yakından bakınca7) ( falls)\bei Nebel siste;„\bei Feuer Scheibe einschlagen“ “yangın halinde camı kırınız”8) ( sonstiger Gebrauch)\bei guter Gesundheit sein sağlığı [o sıhhati] yerinde olmak;\bei reiflicher Überlegung iyice düşünüp taşındıktan sonra;\bei zwanzig Grad unter null sıfırın altında yirmi derecede;\bei offenem Fenster schlafen pencere açık olarak uyumak;\bei aller Vorsicht bütün dikkatine karşın;es geht \beim besten Willen nicht! bütün iyi niyetime rağmen olamaz!;\bei Gott! vallahi!;\bei seinen Fähigkeiten onun yetenekleriyle -
87 Bett
Bett <-(e) s, -en> [bɛt] nt1) yatak, döşek;das \Bett machen yatağı [o yatak] yapmak;Frühstück im \Bett yatakta sabah kahvaltısı;im \Bett liegen yatakta yatmak;ans \Bett gefesselt sein eli ayağı yatağa bağlı olmak, yatağa bağlanmak;ins [o zu] \Bett gehen (yatağa) yatmak, yatağa girmek;das \Bett hüten müssen yatağa [o yataklara] düşmek, sergin vermek;mit jdm ins \Bett gehen ( fam) biriyle yatmak [o yatağa girmek], birinin yatağına girmek;an jds \Bett sitzen birinin yatak başında oturmak;er macht ins \Bett ( fam) yatağa yapar;sich ins gemachte \Bett legen ( fig) hazıra konmak2) (Fluss\Bett) yatak3) (Feder\Bett) yorgan -
88 Blut
kein pl kan;ich kann kein \Blut sehen beni kan tutuyor, kan görünce bayılıyorum;blaues \Blut haben asil kanlı olmak;jdm \Blut abnehmen birinden kan almak;ruhig \Blut bewahren kanını içine akıtmak;nur ruhig \Blut! ( fam) sinirlenme!, patlama!;\Blut vergießen kan dökmek;jdn bis aufs \Blut reizen ( fam) birinin kanına dokunmak;\Blut und Wasser schwitzen ( fam) anasından emdiği süt burnundan gelmek, kan ter içinde kalmak;jdm gefriert das \Blut in den Adern ( fig) birinin kanı donmak;er hat \Blut geleckt ( fam) tadını aldı -
89 Dach
-
90 drücken
drücken ['drʏkən]I vtjdm die Hand \drücken birinin elini sıkmak;jdm etw in die Hand \drücken birinin eline bir şey sıkıştırmak2) ( wegschieben) itmek;er drückte sie zur Seite onu kenara itti;„\drücken“ ( an einer Tür) “itiniz”3) ( Kleidung) dar gelmek (-e)4) ( umarmen) kucaklamak5) ( Preise) kırmakdas trübe Wetter drückt auf die Stimmung kapalı hava insana sıkıntı veriyorIII vrsie hat sich vor der [o um die] Arbeit gedrückt işten kaçtı, işi yapmaktan kaçındı -
91 Gedanke
Gedanke <-ns, -n> [gə'daŋkə] msich mit dem \Gedanken tragen, etw zu tun ( geh) bir şeyi yapmayı aklından geçirmek;sie kam auf den \Gedanken, dass...... aklına esti;mit dem \Gedanken spielen zu......i aklından geçirmek;jdn auf einen \Gedanken bringen birinin aklına getirmek;auf dumme \Gedanken kommen aklına aptal aptal şeyler gelmek2) ( Überlegung) düşünce;in \Gedanken vertieft düşünceye dalmış;jdn auf andere \Gedanken bringen birinin aklını çelmek3) ( Idee) fikir, ide -
92 genehm
( geh)jdm etw \genehm sein birinin bir şey hoşuna gitmek, birinin bir şey işine gelmek, birine bir şey uygun gelmek -
93 glauben
glauben ['glaʊbən]I vt1) ( meinen) sanmak;ich glaube nicht, dass das geht bunun olabileceğini sanmıyorum [o sanmam], olabileceğine inanmıyorum;sie glaubte ihn in Schwierigkeiten ( geh) onun sıkıntıda olduğunu sanıyordu;einer musste daran \glauben ( fam) kabak birinin başın(d) a patlamak, kabak birinin başına patlaması gerekiyordu2) ( für wahr halten) inanmak;das glaubst du doch selber nicht sen de buna inanmıyorsun ki;es ist nicht zu \glauben! inanılacak şey değil!;ich glaube dir sana inanıyorum;ob du es glaubst oder nicht, ich habe gewonnen ister inan ister inanma, ben kazandımII vi a. rel inanmak (an -e);ich glaube an Gott Tanrı'ya [o Allah'a] inanıyorum -
94 Haar
Haar <-(e) s, -e> [ha:ɐ] nt1) (Kopf\Haar) saç; (Körper\Haar, Tier\Haar) tüy, kıl;blondes/schwarzes \Haar haben saçları sarı/siyah olmak;kein gutes \Haar an jdm lassen ( fam) birinin arkasından söylemediğini bırakmamak;deswegen lasse ich mir keine grauen \Haare wachsen ( fam) bunun için saç sakal ağartmam;jdm kein \Haar krümmen ( fam) birinin kılına [o tüyüne] dokunmamak;immer ein \Haar in der Suppe finden ( fam) her şeyde bir kusur bulmak2) ( fig);(um) kein \Haar ( fam) hiç;er hat sich (um) kein \Haar geändert hiç değişmemiş; -
95 Hals
jdm um den \Hals fallen birinin boynuna sarılmak;sich jdm an den \Hals werfen ( fam) birinin başına ekşimek;aus vollem \Hals avazı çıktığı kadar;das Wort blieb ihm im \Hals(e) stecken sözü boğazında düğümlendi;er hat viel am \Hals ( fam) işi başından aşkın;bis zum \Hals in Schulden stecken boğazına [o gırtlağına] kadar borç içinde olmak;bleib mir mit deinen Problemen vom \Hals! ( fam) sorunlarınla başımı ağrıtma!;das hängt mir zum \Hals heraus ( fam) bundan bıktım, usandım artık;einen Frosch im \Hals haben ( fam) boğazı gıcıklanmak, gıcık tutmak;einen Kloß im \Hals haben ( fam) boğazına bir yumruk tıkanmak [o gelip oturmak];etw in den falschen \Hals bekommen ( fam) bir şeyi ters anlamak;sie kann den \Hals nicht vollkriegen ( fam) doymak bilmiyor2) (Flaschen\Hals) boğaz3) ( von Instrument) sap -
96 Handwerk
-
97 heften
-
98 hinter
hinter ['hıntɐ]I präp1) (da\hinter) arkasında;\hinter jdm sitzen birinin arkasında oturmak;drei Kilometer \hinter Muðla Muğla'nın üç kilometre arkasında;das Schlimmste hast du schon \hinter dir işin en kötü tarafını atlattın artık;2) ( zeitlich)zehn Minuten \hinter der Zeit sein on dakika gecikmiş olmak3) ( Reihenfolge) geride;er ließ ihn weit \hinter sich dat onu çok geride bıraktı4) (\hinter... her) peşinde;\hinter jdm herlaufen birinin peşinden koşmakII präp arkasına;stell das Buch \hinter die anderen kitabı ötekilerin arkasına koy;etw \hinter sich bringen bir şeyi bitirmek, bir işi hâlletmek -
99 Hölle
Hölle ['hœlə] fkein pl cehennem;die \Hölle auf Erden cehennem hayatı;in die \Hölle kommen cehennemi boylamak;es war die ( reinste) \Hölle kızılca kıyamet gibiydi;jdm das Leben zur \Hölle machen birinin hayatını zehir etmek;jdm die \Hölle heißmachen ( fam) birinin canına okumak;fahr zur \Hölle! canın cehenneme!, cehennem ol!, yüzünü şeytan görsün! -
100 interessieren
interessieren* [ınt(ə) rɛ'si:rən]I vrII vt ilgilendirmek, ilgisini çekmek(-in);jdn für etw \interessieren birinin ilgisini bir şeye çekmek, birinin ilgisini bir şey için uyandırmak
См. также в других словарях:
pişmiş armut gibi (birinin) eline düşmek — olmuş armut gibi birinin eline düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yuları birinin elinde olmak — bir kimsenin davranışları birinin denetiminde, yönetiminde olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
davul birinin boynunda, tokmak bir başkasının elinde — sorumluluk birinde olmasına karşın bir başkasının sözü geçiyor anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabak (birinin) başına (veya başında) patlamak — birçok kimsenin ilgili olduğu bir olaydan, yalnızca bir kimse zarar veya ceza görmek Kendi yarın cehennem olur gider, kabak bizim başımıza patlar. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ipi (birinin) eline geçmek — yönetimi başkasının eline geçmek, kontrolü başkasının elinde bulunmak İpleri Topal Osman ın eline geçince bir uysallaşır, bir uysallaşır kâfir! R. Enis … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki eli (birinin) yakasında olmak — kıyamette ondan davacı olmak Babanın kanını yerde korsan öteki dünyada iki elim yakanda, diye kışkırtmıştı. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünyalar birinin olmak — çok sevinmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ipleri birinin elinde olmak — (bir işin) o işi el altından yönetmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
nazarında — birinin düşüncesine göre, birinin gözünde Bu, İsviçreliler nazarında bizim itibarımızı hayli yükseltmişti. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
harcı olmak — (birinin) bir iş, birinin yapabileceği nitelikte olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kirli çamaşırlarını ortaya dökmek — (birinin) birinin ayıp, kusur veya suçlarını açıklamak, söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük