Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

birinin

  • 81 шкура

    post; deri,
    pösteki
    * * *
    ж
    post; deri; pösteki (овечья, козья)

    медве́жья шку́ра — ayı postu

    ••

    боя́знь за со́бственную шку́ру — прост. post elden gider korkusu

    спусти́ть шку́ру с кого-л.прост. ( избить) birinin pöstekisini sermek, postunu çıkarmak; ( наказать) birinin derisini yüzmek

    Русско-турецкий словарь > шкура

  • 82 щадить

    kıyamamak; acımak
    * * *
    несов.; сов. - пощади́ть

    не щади́ть враго́в — düşmanlara aman vermemek

    пощади́ть чью-л. жизнь — birinin canını bağışlamak

    щади́ть чьё-л. самолю́бие — birinin onuruna dokunmaktan kaçınmak

    не щади́ть я́ жи́зни боро́ться за что-л.bir şey için cansiparane savaşmak

    лю́ди, ра́ди кото́рых он не щади́л (свое́й) жи́зни — uğruna canını ortaya koyduğu insanlar

    Русско-турецкий словарь > щадить

  • 83 abschneiden

    ab|schneiden
    irr
    I vi
    1) ( Weg) yolu kısaltmak;
    wir schneiden ab, wenn wir hier gehen buradan gidersek yolu kısaltırız
    gut/schlecht \abschneiden iyi/kötü sonuç almak;
    bei einer Prüfung gut/schlecht \abschneiden bir sınavda iyi/kötü sonuç almak
    II vt
    1) ( abtrennen); kesmek; med kesmek, ameliyatla almak
    2) ( absperren) kesmek;
    jdm den Weg \abschneiden birinin yolunu kesmek
    3) ( abkürzen) kesmek;
    jdm das Wort \abschneiden birinin sözünü kesmek
    4) ( isolieren) ilişiğini kesmek(-in) ( von -le);
    von der Außenwelt abgeschnitten sein dış dünya ile ilişiği kesilmiş olmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > abschneiden

  • 84 Arm

    Arm <-(e) s, -e> m
    1) ( Körperteil) kol;
    \Arm in \Arm gehen kol kola gitmek;
    jdn in die \Arme nehmen birini kollarının arasına almak, birini kucaklamak;
    jdn mit offenen \Armen aufnehmen birine kollarına açmak;
    jdn auf den \Arm nehmen ( fig) birini kafa kola [o gır gıra] almak, biriyle dalga [o matrak] geçmek;
    jdn unter den \Arm nehmen ( fam) birinin koluna girmek;
    jds verlängerter \Arm sein ( fig) birinin sağ kolu olmak;
    jdm in die \Arme laufen birine rast gelmek;
    jdm unter die \Arme greifen birine kol kanat olmak, birine yardım etmek;
    einen langen \Arm haben kolu uzun olmak, sözü geçer olmak, nüfuzlu olmak
    2) tech kol
    3) ( eines Flusses) kol
    4) ( Ärmel) kol

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Arm

  • 85 ausschauen

    aus|schauen
    vi
    1) nach jdm \ausschauen birinin yolunu gözlemek, birinin gelmesini beklemek
    2) ( südd, österr) ( Eindruck erwecken) izlenim vermek, kanı uyandırmak; ( aussehen) görünmek, gözükmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > ausschauen

  • 86 bei

    bei [baı] präp
    1) ( räumlich)
    in Unna \bei Dortmund Dortmund yakınındaki Unna'da;
    die Schlacht \bei Leipzig Leipzig civarındaki muharebe;
    dicht \bei der Fabrik fabrikanın hemen yanında;
    ich war \bei meinem Onkel ( Bruder der Mutter) dayımın yanındaydım; ( Bruder des Vaters) amcamın yanındaydım;
    ich saß \bei ihm (onun) yanında oturdum;
    \bei Tisch sofrada;
    \beim Bäcker ekmekçide
    2) ( für Firmen) -de;
    sie arbeitet \bei der Bahn demir yollarında çalışıyor;
    ein Konto \bei der Bank haben bankada bir hesabı olmak
    wir sind \bei Susanne zum Abendessen eingeladen biz Suzanne'ye akşam yemeğine davetliyiz;
    er wohnt \bei seinen Eltern anne ve babasının yanında oturuyor;
    \bei jdm zu Hause sein birinin evinde olmak, birinin yanında kalmak;
    \bei mir zu Hause benim evimde
    4) ( zeitlich)
    \bei den schweren Regenfällen şiddetli yağışlar sırasında;
    \bei Tag gündüzün;
    \bei Nacht gece(leyin);
    \bei beginn der Vorstellung gösterinin [o programın] başında
    hast du etwas Geld \bei dir? yanında biraz para var mı?;
    ich habe kein Geld \bei mir yanımda hiç para yok
    6) ( während)
    \bei der Arbeit işte;
    \beim Arbeiten sah er... çalışırken [o iş başında]...i gördü;
    \bei Nacht geceleyin;
    Vorsicht \beim Aussteigen! inerken dikkat ediniz!;
    \bei Gelegenheit fırsat düşünce;
    \beim Lesen des Artikels makaleyi okurken;
    \bei näherer Betrachtung yakından bakıldığında, daha yakından bakınca
    7) ( falls)
    \bei Nebel siste;
    „\bei Feuer Scheibe einschlagen“ “yangın halinde camı kırınız”
    \bei guter Gesundheit sein sağlığı [o sıhhati] yerinde olmak;
    \bei reiflicher Überlegung iyice düşünüp taşındıktan sonra;
    \bei zwanzig Grad unter null sıfırın altında yirmi derecede;
    \bei offenem Fenster schlafen pencere açık olarak uyumak;
    \bei aller Vorsicht bütün dikkatine karşın;
    es geht \beim besten Willen nicht! bütün iyi niyetime rağmen olamaz!;
    \bei Gott! vallahi!;
    \bei seinen Fähigkeiten onun yetenekleriyle

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > bei

  • 87 Bett

    Bett <-(e) s, -en> [bɛt] nt
    1) yatak, döşek;
    das \Bett machen yatağı [o yatak] yapmak;
    Frühstück im \Bett yatakta sabah kahvaltısı;
    im \Bett liegen yatakta yatmak;
    ans \Bett gefesselt sein eli ayağı yatağa bağlı olmak, yatağa bağlanmak;
    ins [o zu] \Bett gehen (yatağa) yatmak, yatağa girmek;
    das \Bett hüten müssen yatağa [o yataklara] düşmek, sergin vermek;
    mit jdm ins \Bett gehen ( fam) biriyle yatmak [o yatağa girmek], birinin yatağına girmek;
    an jds \Bett sitzen birinin yatak başında oturmak;
    er macht ins \Bett ( fam) yatağa yapar;
    sich ins gemachte \Bett legen ( fig) hazıra konmak
    2) (Fluss\Bett) yatak
    3) (Feder\Bett) yorgan

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Bett

  • 88 Blut

    Blut <- (e) s> [blu:t] nt
    kein pl kan;
    ich kann kein \Blut sehen beni kan tutuyor, kan görünce bayılıyorum;
    blaues \Blut haben asil kanlı olmak;
    jdm \Blut abnehmen birinden kan almak;
    ruhig \Blut bewahren kanını içine akıtmak;
    nur ruhig \Blut! ( fam) sinirlenme!, patlama!;
    \Blut vergießen kan dökmek;
    jdn bis aufs \Blut reizen ( fam) birinin kanına dokunmak;
    \Blut und Wasser schwitzen ( fam) anasından emdiği süt burnundan gelmek, kan ter içinde kalmak;
    jdm gefriert das \Blut in den Adern ( fig) birinin kanı donmak;
    er hat \Blut geleckt ( fam) tadını aldı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Blut

  • 89 Dach

    Dach <-(e) s, Dächer> [dax, pl 'dɛçɐ] nt
    çatı (Ziegel\Dach); dam; auto dam;
    unterm \Dach wohnen çatı altında oturmak;
    etw unter \Dach und Fach bringen ( fig) bir işi bitirmek;
    ein \Dach über dem Kopf haben ( fig) başını sokacak bir yeri olmak;
    mit jdm unter einem \Dach wohnen ( fig) biriyle aynı çatı altında oturmak;
    eins aufs \Dach kriegen ( fig) o ( fam) kafasına bir tane yemek;
    jdm aufs \Dach steigen ( fig) o ( fam) birinin tepesine binmek [o çıkmak], birinin başına binmek [o çıkmak]

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Dach

  • 90 drücken

    drücken ['drʏkən]
    I vt
    1) ( pressen) sıkmak; ( Schalter) basmak (-e);
    jdm die Hand \drücken birinin elini sıkmak;
    jdm etw in die Hand \drücken birinin eline bir şey sıkıştırmak
    2) ( wegschieben) itmek;
    er drückte sie zur Seite onu kenara itti;
    „\drücken“ ( an einer Tür) “itiniz”
    3) ( Kleidung) dar gelmek (-e)
    4) ( umarmen) kucaklamak
    5) ( Preise) kırmak
    II vi ( Kleidung, Last) sıkmak; ( Hitze) sıkıntı vermek;
    das trübe Wetter drückt auf die Stimmung kapalı hava insana sıkıntı veriyor
    III vr
    sich \drücken ( fam) kaçmak ( vor -den), kaçınmak ( vor -den);
    sie hat sich vor der [o um die] Arbeit gedrückt işten kaçtı, işi yapmaktan kaçındı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > drücken

  • 91 Gedanke

    Gedanke <-ns, -n> [gə'daŋkə] m
    1) ( Absicht) düşünce; ( Einfall) fikir;
    sich mit dem \Gedanken tragen, etw zu tun ( geh) bir şeyi yapmayı aklından geçirmek;
    sie kam auf den \Gedanken, dass...... aklına esti;
    mit dem \Gedanken spielen zu......i aklından geçirmek;
    jdn auf einen \Gedanken bringen birinin aklına getirmek;
    auf dumme \Gedanken kommen aklına aptal aptal şeyler gelmek
    2) ( Überlegung) düşünce;
    sich dat \Gedanken machen düşüncedir almak;
    in \Gedanken vertieft düşünceye dalmış;
    jdn auf andere \Gedanken bringen birinin aklını çelmek
    3) ( Idee) fikir, ide

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Gedanke

  • 92 genehm

    genehm [gə'ne:m] adj
    ( geh)
    jdm etw \genehm sein birinin bir şey hoşuna gitmek, birinin bir şey işine gelmek, birine bir şey uygun gelmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > genehm

  • 93 glauben

    glauben ['glaʊbən]
    I vt
    1) ( meinen) sanmak;
    ich glaube nicht, dass das geht bunun olabileceğini sanmıyorum [o sanmam], olabileceğine inanmıyorum;
    sie glaubte ihn in Schwierigkeiten ( geh) onun sıkıntıda olduğunu sanıyordu;
    einer musste daran \glauben ( fam) kabak birinin başın(d) a patlamak, kabak birinin başına patlaması gerekiyordu
    2) ( für wahr halten) inanmak;
    das glaubst du doch selber nicht sen de buna inanmıyorsun ki;
    es ist nicht zu \glauben! inanılacak şey değil!;
    ich glaube dir sana inanıyorum;
    ob du es glaubst oder nicht, ich habe gewonnen ister inan ister inanma, ben kazandım
    II vi a. rel inanmak (an -e);
    ich glaube an Gott Tanrı'ya [o Allah'a] inanıyorum

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > glauben

  • 94 Haar

    Haar <-(e) s, -e> [ha:ɐ] nt
    1) (Kopf\Haar) saç; (Körper\Haar, Tier\Haar) tüy, kıl;
    blondes/schwarzes \Haar haben saçları sarı/siyah olmak;
    sich dat die \Haare kämmen saçlarını taramak;
    sich dat die \Haare schneiden lassen saçlarını kestirmek;
    mir stehen die \Haare zu Berge ( fig) o ( fam) tüylerim diken diken oldu;
    kein gutes \Haar an jdm lassen ( fam) birinin arkasından söylemediğini bırakmamak;
    sich dat in den \Haaren liegen ( fam) saç saça baş başa olmak;
    sich dat in die \Haare fahren/geraten/kriegen ( fam) saç saça baş başa dövüşmek/gelmek/girmek;
    sich dat aufs \Haar gleichen ( fam) tıpkı tıpkısına benzemek;
    sich dat die \Haare raufen ( fam) saçını başını yolmak;
    deswegen lasse ich mir keine grauen \Haare wachsen ( fam) bunun için saç sakal ağartmam;
    jdm kein \Haar krümmen ( fam) birinin kılına [o tüyüne] dokunmamak;
    immer ein \Haar in der Suppe finden ( fam) her şeyde bir kusur bulmak
    2) ( fig);
    (um) kein \Haar ( fam) hiç;
    er hat sich (um) kein \Haar geändert hiç değişmemiş;
    um ein \Haar ( fam) ( beinahe) az kalsın

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Haar

  • 95 Hals

    Hals <-es, Hälse> [hals, pl 'hɛlzə] m
    1) anat boğaz; ( Kehle) gırtlak;
    \Hals über Kopf ( fam) ( plötzlich) palas pandıras, yaka paça, apar topar;
    jdm um den \Hals fallen birinin boynuna sarılmak;
    sich jdm an den \Hals werfen ( fam) birinin başına ekşimek;
    sich dat den \Hals brechen ( fam); kafasını gözünü yarmak; ( fig) kellesinden olmak;
    sich dat jdn/etw vom \Hals schaffen ( fam) bir kimseyi/şeyi başından atmak;
    aus vollem \Hals avazı çıktığı kadar;
    das Wort blieb ihm im \Hals(e) stecken sözü boğazında düğümlendi;
    er hat viel am \Hals ( fam) işi başından aşkın;
    bis zum \Hals in Schulden stecken boğazına [o gırtlağına] kadar borç içinde olmak;
    ihr steht das Wasser bis zum \Hals ( fig) o ( fam) o, boğazına kadar borç içinde;
    bleib mir mit deinen Problemen vom \Hals! ( fam) sorunlarınla başımı ağrıtma!;
    das hängt mir zum \Hals heraus ( fam) bundan bıktım, usandım artık;
    einen Frosch im \Hals haben ( fam) boğazı gıcıklanmak, gıcık tutmak;
    einen Kloß im \Hals haben ( fam) boğazına bir yumruk tıkanmak [o gelip oturmak];
    etw in den falschen \Hals bekommen ( fam) bir şeyi ters anlamak;
    sie kann den \Hals nicht vollkriegen ( fam) doymak bilmiyor
    2) (Flaschen\Hals) boğaz
    3) ( von Instrument) sap

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Hals

  • 96 Handwerk

    Handwerk <-(e) s, -e> nt <- (e) s> nt
    1. ( Beruf) sanat;
    jdm das \Handwerk legen birinin işine son vermek;
    jdm ins \Handwerk pfuschen birinin işine karışmak
    2. kein pl; (\Handwerkerschaft) zanaat;
    \Handwerk hat gold(e) nen Boden ( prov) kolunda altın bileziği var

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Handwerk

  • 97 heften

    heften ['hɛftən]
    I vt
    1) ( anbringen) tutturmak (an -e), raptetmek (an -e); ( mit Heftklammer) tutturmak, zımbalamak
    2) ( Buch) dikmek
    3) ( Stoffe) oyulgalamak, teyellemek
    4) ( Blick, Augen) dikmek ( auf -e)
    5) ( schweiz) (Wunde: nähen) dikmek; ( verbinden) bağlamak; ( pflastern) yapıştırmak
    II vr
    sich \heften ( Blick) dikilmek ( auf -e);
    sich an jds Fersen \heften birinin peşine takılmak, birinin arkasına düşmek [o takılmak]

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > heften

  • 98 hinter

    hinter ['hıntɐ]
    1) (da\hinter) arkasında;
    \hinter jdm sitzen birinin arkasında oturmak;
    drei Kilometer \hinter Muðla Muğla'nın üç kilometre arkasında;
    das Schlimmste hast du schon \hinter dir işin en kötü tarafını atlattın artık;
    \hinter etw kommen ( fam) bir şeyi ortaya çıkarmak; ( verstehen) bir şeyi anlamak
    2) ( zeitlich)
    zehn Minuten \hinter der Zeit sein on dakika gecikmiş olmak
    3) ( Reihenfolge) geride;
    er ließ ihn weit \hinter sich dat onu çok geride bıraktı
    4) (\hinter... her) peşinde;
    \hinter jdm herlaufen birinin peşinden koşmak
    II präp arkasına;
    stell das Buch \hinter die anderen kitabı ötekilerin arkasına koy;
    etw \hinter sich bringen bir şeyi bitirmek, bir işi hâlletmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > hinter

  • 99 Hölle

    Hölle ['hœlə] f
    kein pl cehennem;
    die \Hölle auf Erden cehennem hayatı;
    in die \Hölle kommen cehennemi boylamak;
    es war die ( reinste) \Hölle kızılca kıyamet gibiydi;
    jdm das Leben zur \Hölle machen birinin hayatını zehir etmek;
    jdm die \Hölle heißmachen ( fam) birinin canına okumak;
    fahr zur \Hölle! canın cehenneme!, cehennem ol!, yüzünü şeytan görsün!

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Hölle

  • 100 interessieren

    interessieren* [ınt(ə) rɛ'si:rən]
    I vr
    sich \interessieren ilgi duymak ( für -e), merak duymak ( für -e (karşı)
    II vt ilgilendirmek, ilgisini çekmek(-in);
    jdn für etw \interessieren birinin ilgisini bir şeye çekmek, birinin ilgisini bir şey için uyandırmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > interessieren

См. также в других словарях:

  • pişmiş armut gibi (birinin) eline düşmek — olmuş armut gibi birinin eline düşmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yuları birinin elinde olmak — bir kimsenin davranışları birinin denetiminde, yönetiminde olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • davul birinin boynunda, tokmak bir başkasının elinde — sorumluluk birinde olmasına karşın bir başkasının sözü geçiyor anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kabak (birinin) başına (veya başında) patlamak — birçok kimsenin ilgili olduğu bir olaydan, yalnızca bir kimse zarar veya ceza görmek Kendi yarın cehennem olur gider, kabak bizim başımıza patlar. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ipi (birinin) eline geçmek — yönetimi başkasının eline geçmek, kontrolü başkasının elinde bulunmak İpleri Topal Osman ın eline geçince bir uysallaşır, bir uysallaşır kâfir! R. Enis …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • iki eli (birinin) yakasında olmak — kıyamette ondan davacı olmak Babanın kanını yerde korsan öteki dünyada iki elim yakanda, diye kışkırtmıştı. O. Kemal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dünyalar birinin olmak — çok sevinmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ipleri birinin elinde olmak — (bir işin) o işi el altından yönetmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nazarında — birinin düşüncesine göre, birinin gözünde Bu, İsviçreliler nazarında bizim itibarımızı hayli yükseltmişti. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • harcı olmak — (birinin) bir iş, birinin yapabileceği nitelikte olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kirli çamaşırlarını ortaya dökmek — (birinin) birinin ayıp, kusur veya suçlarını açıklamak, söylemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»