-
1 низка
bir sıra -
2 ряд
saf,sıra* * *м1) sıra; diziряд домо́в — bir sıra ev
ряды́ дере́вьев — ağaç dizileri
2) ( шеренга) sıra, safстать в ряд — sıraya girmek; saf olmak
идти́ в пе́рвых ряда́х — перен. en ön safta yürümek
3) (места в театре, кино и т. п.) sıra4) (некоторое количество чего-л.) bir dizi / bölük / takımце́лый ряд пробле́м — bir dizi sorun
ряд усту́пок — bir takım / dizi taviz
подпи́сан ряд соглаше́ний — bir dizi anlaşma imzalandı
ряд кри́тиков — bir bölük / takım eleştirici
ряд поколе́ний — birkaç kuşak
в э́том ряду́ собы́тий — bu olaylar dizisinde
5) (ряды́) мн. (состав, среда) saflar; kadroслужи́ть в ряда́х Сове́тской А́рмии — Sovyet Ordusunda hizmet etmek
парти́йные ряды́ — parti safları
••из ря́да вон выходя́щий — olağandışı, olağanüstü
-
3 рядовой
1) sıradan, sıra °рядово́й чита́тель — sıradan okur
рядово́й фильм — sıra işi bir filim
э́то был рядово́й слу́жащий — sıradan bir memurdu, bir sıra memuruydu
рядово́е явле́ние — olağan / hergünkü bir olay
2) в соч.рядово́й бое́ц — er
рядово́й соста́в — erler
3) → сущ., м, воен. er -
4 rangée
-
5 цепочка
zincir; köstek; sıra,dizi* * *ж1) (küçük) zincir; köstek (-ği) ( для карманных часов)дверна́я цепо́чка — kapı zinciri
2) sıra, dizi; katar; silsileцепо́чка следо́в — bir sıra iz
цепо́чка верблю́дов — deve katarı
цепо́чка из пяти́ слов — beş kelimeden oluşan silsile
-
6 alternate
(iki sey için) degisimli, degiserek olusan, bir o, bir öteki; almasik, münavebeli, degisimli, her iki günde bir (with, between ile) birbiri ardina gelmek, bir sira takip etmek, münavebeli olarak birbirini takip etmek ya da ettirmek -
7 Kette
jemanden an die Kette legen b-ni zincire vurmak;eine Kette bilden bir sıra/zincir oluşturmak -
8 سلسلة
1. ardışıkAnlamı: birbiri ardından gelen, mütevali2. ardılAnlamı: birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef3. köstekAnlamı: kısa ip veya zincir4. seriAnlamı: dizi5. silsileAnlamı: dizi, sıra6. zincir7. kordonAnlamı: ince zincir -
9 хронологический
kronolojik* * *в хронологи́ческом поря́дке — kronolojik bir sıra içinde, tarih sırasına göre
-
10 string out
(to stretch into a long line: The runners were strung out along the course.) uzun bir sıra oluşturmak -
11 جنزير
-
12 زنجير
-
13 alignement
-
14 rotate
(bir eksen üzerinde) dönmek; döndürmek; art arda dönüp gelmek; (bir isi) sira ile yer degistirerek yapmak; sira ile yer degistirmek, yer degistirerek çalistirmak, döner far, döner bikin -
15 bring sth in its wake
bir seyi pesi sira getirmek -
16 دبر
Iدَبَّرَ1. tertiplemekAnlamı: düzenlemek2. ayarlamak3. düzenlemekAnlamı: düzgün duruma getirilmek4. düzmekIIدَبَرَdinmekAnlamı: sona ermek, bitmekدُبُر1. ardıncaAnlamı: hemen arkasında, hemen ardında, arkası sıra, ardı sıra2. totoAnlamı: kıç, popo3. kıçAnlamı: kuyruk sokumu bölgesi, makatIVدُبْر1. hudutAnlamı: uç, son, nihayet2. âhirAnlamı: sonra, sonunda, en sonra3. bitişAnlamı: son, nihayet4. bitimAnlamı: son, nihayet5. ardıncaAnlamı: hemen arkasında, hemen ardında, arkası sıra, ardı sıra -
17 Reihe
Reihe <-n> ['raıə] fsie sitzen in der dritten \Reihe üçüncü sırada oturuyorlar;sich in einer \Reihe aufstellen tek sıra hâlinde dizilmek, sıralanmak;in Reih und Glied stehen saf teşkil etmek2) (Buch\Reihe) dizi;er kaufte eine ganze \Reihe Bücher bir sürü kitap aldı3) math dizi;geometrische \Reihe geometrik diziaus den \Reihen der Konservativen muhafazakârların arasındandu bist an der \Reihe ( fam) sıra sende;der \Reihe nach eintreten sırayla girmek;immer der \Reihe nach! sırayla!;außer der \Reihe kommen sıra dışı gelmek;etw auf die \Reihe kriegen ( fam) bir şeyi ayarlamak -
18 kommen
kommen <kommt, kam, gekommen> ['kɔmən]vi sein1) (her\kommen) gelmek ( von -den); (hin\kommen) gitmek ( nach -e); (an\kommen) varmak; ( zurückkehren) dönmek ( von -den);da kommt er ja! işte geliyor!;ich komme schon şimdi geliyorum, geliyorum canım;gut, dass du kommst gelmen iyi;ein Taxi \kommen lassen bir taksi çağırtmak;er kam von einer Reise seyahatten döndü;angelaufen \kommen çıkagelmek;zu spät \kommen çok geç gelmek;du sollst zum Direktor \kommen müdüre gelmelisin;wie komme ich nach...?...e nasıl giderim?;zu der Überzeugung \kommen kanaatine varmak;wir müssen langsam zu einem Ende \kommen yavaş yavaş işimizin sonuna gelmeliyiz;nicht von der Stelle \kommen yerinde saymak;ich halte die Zeit für ge\kommen bence zamanı geldi;jetzt komme ich şimdi ben geliyorum, şimdi sıra bende;jetzt komme ich an die Reihe şimdi sıra bana geliyor;das kommt später bu sonra gelecek;der kommt mir nicht ins Haus! bu benim kapımdan içeri giremez!;in die Schule \kommen okula başlamak;ins Krankenhaus \kommen hastaneye yatmak;der Fall kommt vor Gericht mahkemeye düşmek;sein Vorschlag kam mir sehr gelegen teklifi [o önerisi] çok işime geldi;du kommst mir gerade recht! ( fam) bir sen eksindin!;das kommt mir wie gerufen bu çok işime gelir;komme, was da wolle ne gelirse gelsin;jdm \kommen die Tränen birinin gözleri yaşarmak;zum Stehen \kommen durabilmek;man kommt hier zu nichts burada hiçbir şey yapılamıyor;es kam zu einem Streit kavga çıktı;zur Sache \kommen sadede gelmekwieder zu sich \kommen tekrar kendine gelmek;zu Wort \kommen söz almak;zu Schaden \kommen zarar görmek;wie käme ich dazu, das zu machen? neden bunu yapacacak mışım?;wie komme ich zu der Ehre? ( iron) bu ne şeref?;ums Leben \kommen can vermek;das kommt zusammen auf 20 Euro ( fam) hepsi 20 euro eder;ich komme auf 1.200 Euro im Monat ( fam) ayda 1.200 euroyu buluyorum;hast du richtig gezählt? ich komme nur auf 15 doğru saydın mı? ben 15 çıkarıyorum;kommt man hier leicht an frisches Gemüse? burada taze sebze bulmak kolay mı?;ich kam nicht auf seinen Namen adı aklıma gelmedi;wie kommst du darauf? o nereden aklına geldi?, bunu nereden çıkardın?;sie lässt nichts auf ihn \kommen ona toz kondurmuyor;auf die Welt \kommen dünyaya gelmek;auf etw/jdn zu sprechen \kommen bir şeyden/kimseden söz etmeye başlamak;hinter etw \kommen bir şeyin içyüzünü öğrenmek;durch den Zoll/eine Prüfung \kommen gümrükten/bir sınavdan geçmek;Jeans sind wieder im K\kommen blûcin yine moda oluyor;aus der Mode \kommen modası geçmek;aus dem Konzept \kommen aklı karışmak;nun komm schon! ( fam) ha(y) di gel artık!;2) (herbei\kommen) gelmek (zu -e)3) ( geschehen) gelmek, olmak;ich habe es \kommen sehen bunun geleceğini görmüştüm;das musste ja so \kommen bunun böyle olacağı belliydi zaten;es kam, wie es \kommen musste olan oldu;die Hochzeit kam für alle überraschend düğün herkese sürpriz oldu;das Schlimmste/Beste kommt erst noch bunun daha da kötüsü/iyisi var;wie kommt es, dass du...? nasıl oluyor da sen...?;ich komme aus Dortmund ben Dortmund'dan geliyorum5) ( durchqueren) gelmek (über/durch üzerinden/içinden);über Münster \kommen Münster üzerinden gelmekauf zwei Deutsche kommt ein Auto iki Alman başına bir otomobil düşerder Vorschlag kam von mir öneri benden geldi;das kommt davon! gördün mü işte!;das kommt vom Rauchen bu, sigara içmekten gelir9) ( hingehören)das Buch kommt in den Schrank kitabın yeri dolaptain Gang \kommen başlamak -
19 خلف
Iخَلَف1. dublör2. muadilAnlamı: eşit, denk, eşdeğer3. bedel4. zürriyetAnlamı: döl, soy sop, sulp5. dölAnlamı: canlıların üremesi sonucu ortaya çıkan yeni birey, zürriyet, nesilIIخَلْف1. ardıncaAnlamı: hemen arkasında, hemen ardında, arkası sıra, ardı sıra2. geriAnlamı: arka, bir şeyin sonra gelen bölümü, art3. enseAnlamı: boynun arka kısmı4. peşAnlamı: arka5. arka6. artAnlamı: bir şeyin öbür yüzü, arka, geriخَلَّفَ1. terk etmekAnlamı: bırakmak2. koymakAnlamı: bırakmak3. bırakmakAnlamı: salıverme, terk etme -
20 Bank
2) (Schul\Bank) sıra;durch die \Bank ( fam) ( ohne Ausnahme) istisnasız, ayırım gözetmeksizin;etw auf die lange \Bank schieben bir işi rafa kaldırmak3) (Dreh\Bank, Hobel\Bank) tezgâh4) ( Untiefe) sığlık; (Sand\Bank) kumla; (Austern\Bank) yatak1) ( Kreditinstitut) banka;ein Konto bei einer \Bank eröffnen bir bankada bir hesap açmak2) ( beim Spiel) kasa;wer hat die \Bank? kasa kim?
См. также в других словарях:
bir sıra — zf. 1) Üst üste, ardı ardına 2) sf. Sıra oluşturan Bir sıra dükkân … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — say. 1. 1 rəqəmi ilə işarə olunan sayın adı, miqdar saylarının ilk vahidi. Üçdən bir çıxmaq. Beşin üstünə bir gəlmək. // Miqdarca tək. Bir cilddən ibarət kitab. 2. Zərf mənasında. Bir yerdə, birgə, birlikdə. Çörəyi bir yedik. 3. Sif. mənasında.… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
sıra — is. 1. Yan yana və ya ard arda duran adamlar və ya şeylər düzümü; səf, cərgə. Evlər sırası. İki sıra durmaq. – <Uşaqlar:> Sıralara duraq biz; İrəliyə, irəliyə; Yeni dünya quraq biz. C. C.. <Xasay> sırada dayandı. Sıra nömrəsini saydı … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
sıra — is. 1) Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi Şehir esnafı şekercisinden tutun da berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar. S. F. Abasıyanık 2) Bu biçimdeki topluluğun durumu Sırayı bozmayın. 3) Belirli bir düzene ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıra — I (Borçalı, Gədəbəy) dəfə. – Mən Tiflisə iki sıra getmişəm, Bəkiyə bir sıra getmişəm (Borçalı); – Bü:n iki sıra qonağımız oluf (Gədəbəy) II (Hamamlı) növbə. – Mala sırıynan gedirix’ (Hamamlı) III (Gədəbəy, Şəki, Tovuz) skamya. – Uşaxlar… … Azərbaycan dilinin dialektoloji lüğəti
sıra dayağı — is. Kişileri ayrım gözetmeksizin sırayla tek tek dövme Keşke bu sefer de kazayı bir sıra dayağı ile savuştursa. R. N. Güntekin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller sıra dayağı çekmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıra olmak — düzenli bir biçimde sıra oluşturmak, dizilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıra savmak — sırayla yapılan bir işte sıra kendine geldiğinde gereğini yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıra gecesi — is. Güneydoğu Anadolu da genellikle kış gecelerinde her hafta bir kişinin evinde olmak üzere yapılan sazlı sözlü eğlence … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıra sayı sıfatı — is., dbl. Bir şeyin diziliş veya aşamadaki sırasını bildiren sıfat Üçüncü yol. Beşinci gün. İkinci sınıf … Çağatay Osmanlı Sözlük