-
1 belirli
belirli bestimmt; festgesetzt; offenbar -
2 belirli
-
3 belirli
1) определённый, [то́чно] устано́вленныйbelirli bir iş görmek — вести́ / выполня́ть определённую рабо́ту
belirli sürekli hizmet akdi — трудово́е соглаше́ние на определённый срок
belirli ücret — устано́вленная пла́та
2) разг. очеви́дный, я́сный, я́вный -
4 belirli
1) определённый, назна́ченныйbelirli integral — мат. определённый интегра́л
belirli ücret — устано́вленная пла́та
2) очеви́дный; я́сныйbelirli belirsiz — нея́сный
-
5 belirli
müəyyən, aşkar, bəlli; belirli belirsiz – güclə seçilən, nəzərə çarpmayanaşkar, bəlli, müəyyən -
6 belirli
анык; билгеле -
7 belirli
adj. specific, certain, particular, stated, clear, definite, definitive, determinate, precise, set* * *1. definite 2. determined (adj.) -
8 belirli
diyar--------wekat -
9 belirli
Müəyyən; aşkar; bəlli -
10 belirli
niejaki; niezawodny; określony; pewien; pewny; wiarygodny -
11 belirli
-
12 belirli
ένδειξη, μαρτυρία, σημάδι -
13 belirli
بعضجليمسمىمعروفمعينواضح -
14 belirli
1. بعض [بَعْض]Anlamı: açık ve kesin olarak sınırlanmış2. جلي [جَلِيّ]Anlamı: açık ve kesin olarak sınırlanmış3. مسمى [مُسَمًّى]Anlamı: açık ve kesin olarak sınırlanmış4. معروف [مَعْرُوف]Anlamı: açık ve kesin olarak sınırlanmış5. معين [مُعَيَّن]Anlamı: açık ve kesin olarak sınırlanmış6. واضح [واضِح]Anlamı: açık ve kesin olarak sınırlanmış -
15 belirli
determined, certain, definite, particular -
16 belirli
"designated, determined, definite; specific. - belirsiz dim, indistinct. - geçmiş zaman gram. definite past tense." -
17 belirli
jakýsi; jistý; nějaký; odhodlaný; rozhodný; určený; určitý -
18 belirli geçmiş
-
19 belirli belirsiz
незаме́тный, нея́сный, едва́ улови́мый -
20 belirli bir biçimde
specifically
См. также в других словарях:
belirli — sf. Açık ve kesin olarak sınırlanmış veya kararlaştırılmış olan, muayyen Öteki arkadaşımız da belirli saatte nöbetinin başında olacaktı. E. Bener Birleşik Sözler belirli belirsiz belirli geçmiş belirli nesne … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirli belirsiz — sf. Yarı belirgin durumda, az çok belli olan Belirli belirsiz incecik bir çizgi arasından gördüğü garip bir surat. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirli geçmiş — is., dbl. Fiilin belirttiği kavramın, içinde bulunan zamandan önce olup bittiğini kesinlikle bildiren, dı / di, tı / ti ekiyle kurulan kip, di li geçmiş: al dı, bil di, saç tı, seç ti vb … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirli nesne — is., dbl. Belirtme durumu ekini almış, geçişli fiil durumunda olan yüklemle ilgili kelime veya kelime grubu … Çağatay Osmanlı Sözlük
emekli olmak — belirli bir süre çalıştıktan sonra kanun ile sağlanan haklardan yararlanarak görevinden ayrılmak, tekaüt olmak Emekli olduğuna hayıflandığı kadar babasının ölüşüne de o kadar hayıflanıyor. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
esasa bağlamak — belirli bir kurala dayandırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
işin kurdu olmak — belirli bir konuyla ilgili her şeyi bilmek, uzmanlaşmak Şimdi yaşlandık, bu işlerin kurdu olduk. N. Meriç … Çağatay Osmanlı Sözlük
şarkı söylemek — belirli bir besteye göre güfteyi uyumlu olarak okumak Pürüzsüz, tane tane şarkı söyler gibi ahenkli bir konuşma tarzı vardı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
beş parmağın beşi bir olmaz — belirli bir insan topluluğu içinde benzerlikler olabileceği gibi farklılıklar da olabilir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
sap derken saman demek — belirli ve doyurucu bir düşünce ortaya koyamamak Konuşma sap derken saman demek kabilinden hiçten şeylerden ibaret kalmıştır. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
şekil vermek — belirli bir biçime girmesini sağlamak, biçimlendirmek, şekillendirmek O, biraz da bana yardım olsun diye, mektepteki Amerika dan gelen gazeteleri toplar, getirir, bu işe şekil verirdi. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük