-
1 belini\ bükmek
суту́литься -
2 belini bükmek
ыбгы IентIэн -
3 belini bükmek
a) (years) to bend double b) to weigh heavily on, to ruin, to cripple -
4 bükmek
vt1) biegenbir ayak üstünde kırk yalanın belini \bükmek ( fam) lügen, dass sich die Balken biegen2) ( kıvırmak) (ab) knicken3) ( eğmek) beugenbaşını \bükmek den Kopf beugen; ( olur der gibi) nicken4) ( burarak sarmak) drehen5) burun \bükmek die Nase rümpfendudak \bükmek den Mund verziehen6) umknicken -
5 сломить
сов.1) yıkmak, kırmak2) перен. kırmak, yıkmak; moralini kırmak; belini bükmekсломи́ть сопротивле́ние кого-л. — birinin direncini yıkmak
сломи́ть во́лю кого-л. — birinin iradesini kırmak
он был потрясён, но не сло́млен — sarsıldı, fakat yıkılmadı
-
6 cripple
n. sakat, kötürüm, topal————————v. sakatlamak, kötürüm bırakmak, felce uğratmak; zayıflatmak* * *1. sakatla 2. sakatla (v.) 3. sakat (n.)* * *['kripl] 1. verb1) (to make lame or disabled: He was crippled by a fall from a horse.) sakat bırakmak, kötürüm etmek2) (to make less strong, less efficient etc: The war has crippled the country's economy.) belini bükmek, felce uğratmak2. noun(a lame or disabled person: He's been a cripple since the car accident.) topal, sakat, kötürüm -
7 weigh
v. tartmak, ölçüp tartmak, düşünüp taşınmak, basmak, gelmek (ağırlık), gelmek (kilo), bastırmak, sıkıştırmak, önemi olmak, yük olmak* * *1. ağırlık (n.) 2. tart (v.) 3. tartma (n.)* * *[wei] 1. verb1) (to find the heaviness of (something) by placing it on a scale: He weighed himself on the bathroom scales; You must have your luggage weighed at the airport.) tartmak2) (to be equal to in heaviness: This parcel weighs one kilo; How much / What does this box weigh?) (ağırlıkta) gelmek/çekmek,... ağırlığında olmak3) (to be a heavy burden to: She was weighed down with two large suitcases.) belini bükmek, bunaltmak•- weight2. verb1) (to attach, or add, a weight or weights to: The plane is weighted at the nose so that it balances correctly in flight.) ağırlaştırmak, ağırlık ilâve etmek2) (to hold down by attaching weights: They weighted the balloon to prevent it from flying away.) ağırlık bağlamak•- weightlessness
- weighty
- weightily
- weightiness
- weighing-machine
- weightlifting
- weigh anchor
- weigh in
- weigh out
- weigh up -
8 bel
bel1 Taille f; Kreuz n; Lende f; Gürtel m; Mittelteil m (eines Schiffes); Bergpass m;bel bölgesi Lendengegend f;bel gevşekliği MED Impotenz f;bel vermek Holz sich durchbiegen, sich werfen; Gebäude sich senken, sich setzen;-in beli çökmek einen Buckel bekommen; sich krümmen;-in belini bükmek bettelarm machenbel2 Spaten mbel3 Sperma n;-in beli gelmek ejakulieren -
9 bir
I s1) Eins f\bir olmak sich zusammentun, sich verbünden2) iki/üç/dört günde \bir jeden zweiten/dritten/vierten TagII adj\bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek ( fam) lügen, dass sich die Balken biegen\bir çırpıda ( fam) auf einen Hieb, auf Anhieb, im Handumdrehen\bir el \bir eli yıkar, iki el \bir yüzü yıkar ( prov) eine Hand wäscht die andere\bir gecelik für eine Nacht\bir musibet bin nasihatten yeğdir ( prov) durch Schaden wird man klugo benim \bir tanem sie [o er] ist mein Ein und Alles2) \bir şey etwas\bir şey değil! nichts zu danken!, keine Ursache!, macht nichts!\bir şey söylemeden ohne etwas zu sagenbu bambaşka \bir şey das ist etwas ganz anderes3) \bir akşam/gün/sabah eines Abends/Tages/Morgensgünün \birinde eines Tagessaat \bir es ist ein Uhr4) \bir yanda(n) ..., \bir yanda(n) ... einerseits..., andererseits...\bir yanda(n) merak ediyorum, \bir yanda(n) korkuyorum einerseits bin ich neugierig, andererseits habe ich Angst davor5) ( herhangi) irgend\bir yerde irgendwodün çantamı \bir yere koydum gestern habe ich meine Tasche irgendwohin gestellt\bir deri bir kemik olmak ( fam) nur Haut und Knochen seinbunu \bir sen yapabilirsin nur du kannst das tun2) ( fam) malkafanı \bir işletsene! denk doch mal scharf nach!3) einmal\bir daha ( bir kez daha) noch einmal; ( olumsuz cümlede) nicht mehr\bir varmış, \bir yokmuş lit ( masallarda) es war einmal, es war keinmal\bir yağmur yağdı, \bir güneş açtı einmal regnete es, einmal schien die Sonne4) \bir aşağı \bir yukarı gezinmek/gitmek auf und ab schlendern/gehen\bir zamanlar einstmalsyerle \bir etmek dem Erdboden gleichmachen -
10 yalan
-
11 Balken
Balken <-s, -> ['balkən] m1) ( vierkantig gesägtes Bauholz) mertek; (Holz\Balken) (ahşap) kiriş, kalas;lügen, dass sich die \Balken biegen ( fam) bir ayak üstünde bin yalan söylemek, bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek2) (Stütz\Balken) payanda3) sport (Schwebe\Balken) kalas -
12 break sb's back
canini çikarmak, belini bükmek -
13 сгибать
несов.; сов. - согну́тьeğmek; kıvırmak; bükmek тж. перен.согну́ть коле́но — dizi bükmek
согну́ть ру́ку в ло́кте — kolu dirsekten bükmek
его́ мо́жно уничто́жить, но согну́ть нельзя́ — imha edilebilir, fakat bükülmez
го́ре не согну́ло её — dertler onun belini bükmedi
См. также в других словарях:
belini bükmek — (bir şey birinin) çaresizlik içinde bırakmak Şu kör olası işsizlik belimi fena hâlde büküyordu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir ayak üstünde bin yalan söylemek (veya bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek) — çok kısa sürede pek çok yalan söylemek Bir ayak üstünde kırk yalanın belini büktüğü hâlde para hesabına bir türlü akıl erdiremez, bakkala bozdurulan paranın gerisini daima eksik getirirdi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
bel — 1. is., Far. bel Toprağı aktarmaya veya işlemeye yarayan, uzun saplı, ayakla basılacak yeri tahta, ucu sivri kürek veya çatal biçiminde bir tarım aracı Birleşik Sözler çatal bel Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bel bellemek 2. is., anat. 1)… … Çağatay Osmanlı Sözlük