Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

bacaklarını

  • 1 stretch one's legs

    bacaklarını açmak, bacakları uyuştuğu için gezinmek
    * * *
    (to go for a walk for the sake of exercise: I need to stretch my legs.) bacaklarını açmak

    English-Turkish dictionary > stretch one's legs

  • 2 ride astride

    bacaklarını ayırarak ata binmek

    English-Turkish dictionary > ride astride

  • 3 ride astride

    bacaklarını ayırarak ata binmek

    English-Turkish dictionary > ride astride

  • 4 bestride

    bacaklarini ayirarak binmek, oturmak

    English to Turkish dictionary > bestride

  • 5 astride

    adv. ata biner gibi, bacaklarını ayırarak
    ————————
    prep. ata biner gibi, bacaklarını ayırarak
    * * *
    1. preposition
    (with legs on each side of: She sat astride the horse.) bacaklarını ayırarak
    2. adverb
    ((with legs) apart: He stood with legs astride.) bacakları ayrık olarak

    English-Turkish dictionary > astride

  • 6 straddle

    n. bacaklarını açarak durma, ata biner gibi oturma, bacakları ayırma, çift opsiyon işlemi
    ————————
    v. ata biner gibi oturmak, bacaklarını ayırarak yürümek, bacaklarını açarak durmak, iki tarafı da idare etmek, apışıp kalmak, iki arada bir derede kalmak, eline bakmadan potu iki katına çıkarmak (poker)

    English-Turkish dictionary > straddle

  • 7 straddle

    n. bacaklarını açarak durma, ata biner gibi oturma, bacakları ayırma, çift opsiyon işlemi
    ————————
    v. ata biner gibi oturmak, bacaklarını ayırarak yürümek, bacaklarını açarak durmak, iki tarafı da idare etmek, apışıp kalmak, iki arada bir derede kalmak, eline bakmadan potu iki katına çıkarmak (poker)

    English-Turkish dictionary > straddle

  • 8 вытягивать

    çekip boşaltmak; çıkarmak; uzatmak
    * * *
    несов.; сов. - вы́тянуть
    1) çekip boşaltmak; emip boşaltmak

    вентиля́тор бы́стро вы́тянет дым — aspiratör dumanı çabuk emer boşaltır

    2) разг. (çekip) çıkarmak

    он с трудо́м вы́тянул э́ту щу́ку — o turnabalığını çekti çekti, sudan zor çıkarabildi

    вытя́гивать ко́жу — deriyi (gere gere) uzatmak

    вы́тянуть ру́ки пря́мо пе́ред собо́й — kollarını öne doğru dümdüz uzatmak

    он лежа́л, вы́тянув но́ги — bacaklarını uzatmış yatıyordu

    5) разг., в соч.

    план мы всё равно́ не вы́тянем — her ne kadar gayret etsek yine planı gerçekleştiremeyiz

    ••

    из него́ сло́ва не вы́тянешь! — ağzından söz almak ne mümkün!

    Русско-турецкий словарь > вытягивать

  • 9 разбрасываться

    несов.; сов. - разброса́ться, разг., в соч.

    больно́й лежа́л разброса́вшись — hasta kollarını bacaklarını açmış yatıyordu

    Русско-турецкий словарь > разбрасываться

  • 10 разбросавшись

    Русско-турецкий словарь > разбросавшись

  • 11 раздвигать

    несов.; сов. - раздви́нуть
    1) açmak; ayırmak

    раздвига́ть занаве́ски — perdeleri açmak

    раздвига́ть но́ги — bacaklarını ayırmak

    раздвига́ть сту́лья — sandalyeleri aralamak

    Русско-турецкий словарь > раздвигать

  • 12 расставлять

    несов.; сов. - расста́вить

    расста́вить всё по места́м — herşeyi yerli yerine koymak

    фигу́ры расста́влены непра́вильно — шахм. taşlar yanlış dizildi

    2) ( часовых) dikmek

    расста́вить ру́ки (в сто́роны) — iki kolunu yana açmak, kulaç açmak

    расста́вить но́ги — bacaklarını açmak / ayırmak

    4) разг. (пальто, пиджак и т. п.) bollaştırmak
    ••

    расставля́ть се́ти — ağını kurmak

    Русско-турецкий словарь > расставлять

  • 13 swarm

    n. arı kümesi, oğul, sürü, yığın
    ————————
    v. kovanı terketmek, oğul vermek, toplanmak, yığılmak, üşüşmek, kaynamak, dolup taşmak, cirit atmak, den geçilmemek, kol va bacaklarını sararak tırmanmak, sarılarak tırmanmak, tırmanmak (tutunarak)
    * * *
    1. doluş (v.) 2. sürü (n.)
    * * *
    [swo:m] 1. noun
    1) (a great number (of insects or other small creatures) moving together: a swarm of ants.)... kümesi
    2) ((often in plural) a great number or crowd: swarms of people.) sürü, yığın
    2. verb
    1) ((of bees) to follow a queen bee in a swarm.) oğul vermek
    2) (to move in great numbers: The children swarmed out of the school.) akın etmek, akın akın gitmek
    3) (to be full of moving crowds: The Tower of London was swarming with tourists.) dolup taşmak

    English-Turkish dictionary > swarm

  • 14 bestride

    v. ata biner gibi oturmak, bacaklarını ayırarak binmek, üzerinden geçmek, aşmak; hükmetmek, idare etmek
    * * *
    ayaklarını açıp otur

    English-Turkish dictionary > bestride

  • 15 astraddle

    adv. ata biner gibi; bacaklarını ayırarak

    English-Turkish dictionary > astraddle

  • 16 do the splits

    v. bacaklarını dümdüz açarak eğilmek

    English-Turkish dictionary > do the splits

  • 17 splits

    n. bacaklarını dümdüz açarak eğilme hareketi

    English-Turkish dictionary > splits

  • 18 strech one's legs

    yürüyüşe çıkmak, bacaklarını çalıştırmak

    English-Turkish dictionary > strech one's legs

  • 19 swarm up

    kol va bacaklarını sararak tırmanmak, tırmanmak (tutunarak), sarılarak tırmanmak

    English-Turkish dictionary > swarm up

  • 20 astraddle

    adv. ata biner gibi; bacaklarını ayırarak

    English-Turkish dictionary > astraddle

См. также в других словарях:

  • bacaklarını uzatmak — hiçbir şey yapmadan, hiçbir şeyle ilgilenmeden oturmak, tembel tembel zaman öldürmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • apışak — bacaklarını açarak yürümek …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • apışak — sf., ğı, hlk. Bacaklarını açarak yürüyen, ayrık bacaklı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • apışmak — nsz 1) Hayvan yorgunluktan bacaklarını birbirinden ayırarak çöküvermek 2) mec. Ne yapacağını kestirememek, şaşırmak 3) hlk. Oturmak, bacakları ayırarak çömelmek Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller apışıp kalmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • apul apul — zf. Tombul çocuklar bacaklarını açarak (salına salına yürümek) Apul apul gidiyor …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bacak — is., ğı, anat. 1) Vücudun kasıktan tabana kadar olan bölümü Yorgun vücudunu zahmetle taşıyan ince bacakları üstünde doğruldu. P. Safa 2) anat. Hayvanlarda yürümeye veya atlamaya yarayan organ 3) Bazı şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çeyreklemek — i Süt çocuklarının kollarını ve bacaklarını çaprazlayarak vücutlarına idman yaptırmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dalma — is. 1) Dalmak işi 2) sp. Güreşçinin ayaktayken birden eğilerek rakibinin bacaklarını kapması Birleşik Sözler çift dalma …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Hint güreşi — is., sp. Karşıt yönde yan yana ve sırtüstü yatan bir çiftin, iç yandaki bacaklarını kenetleyerek birbirlerini çevirme çabası …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kötürüm — sf. 1) Yaşlılık veya sakatlık sebebiyle yürüyemeyen, ayağa kalkamayan (kimse), oturak Duvar diplerinde kötürüm gibi yatıyorlar, uyukluyorlardı. Ö. Seyfettin 2) Yürüyemeyecek derecede sakat (bacak) O vakit, iki yanmış odundan hiç fark edilmeyen… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • küstah — sf., Far. gustāḫ Saygısız, kaba, terbiyesiz (kimse) Babasının koltuğuna küstah bir tarzda oturmuş, bacaklarını, yatar gibi uzatmış ve laubali şeyler söylüyor. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»