-
81 scrape through
güç belâ atlatmak (sınav), zorla geçmek (sınav), yakayı kurtarmak* * *(to only just avoid failing: He scraped through his exams.) zar zor başarmak, paçayı zor kurtarmak -
82 sew up
dikmek, garantiye almak, kendine sağlamak, başarmak, tekeline almak* * *dikerek kapat* * *(to fasten completely or mend by sewing.) dikmek -
83 swing
interj. çabuk ol, defol, hızlan, yaylan————————n. sallama, sallanma, salınma, salınım, ritim, tempo, ritm, sving, salıncak, esneklik, hareket alanı, dönme, dönüş, yön değiştirme, sapma————————v. savurmak, yumruk savurmak, fırlatmak, sallamak, sallandırmak, sarkıtmak, asmak, çark etmek, döndürmek, salınmak, başarmak, becermek, etkileyerek kandırmak, sapmak, dönmek, sallanmak, asılmak, asılarak idam edilmek, ipe çekilmek, yalpalamak, sendelemek* * *1. salın 2. sallan (v.) 3. sallanma (n.)* * *[swiŋ] 1. past tense, past participle - swung; verb1) (to (cause to) move or sway in a curve (from side to side or forwards and backwards) from a fixed point: You swing your arms when you walk; The children were swinging on a rope hanging from a tree; The door swung open; He swung the load on to his shoulder.) salla(n)mak; savurmak2) (to walk with a stride: He swung along the road.) salınarak yürümek3) (to turn suddenly: He swung round and stared at them; He is hoping to swing the voters in his favour.) birden döndürmek2. noun1) (an act, period, or manner, of swinging: He was having a swing on the rope; Most golfers would like to improve their swing.) salla(n)ma; savurma2) (a swinging movement: the swing of the dancers' skirts.) ritm3) (a strong dancing rhythm: The music should be played with a swing.) sving4) (a change in public opinion etc: a swing away from the government.) kayma, değişim5) (a seat for swinging, hung on ropes or chains from a supporting frame etc.) salıncak•- swinging- swing bridge
- swing door
- be in full swing
- get into the swing of things
- get into the swing
- go with a swing -
84 tackle
n. takım, donanım, koşum takımı, palanga, tutma, durdurma, iç oyuncu [amer. fut.]————————v. başarmak, becermek, yakalamak, topu ayağından almak, uğraşmak, ele almak, girişmek, koyulmak* * *1. üstesinden gel (v.) 2. palanga (n.)* * *['tækl] 1. noun1) (an act of tackling: a rugby tackle.) tutup durdurma2) (equipment, especially for fishing: fishing tackle.) takım, donanım3) (ropes, pulleys etc for lifting heavy weights: lifting tackle.) palanga4) (in sailing, the ropes, rigging etc of a boat.) halat takımı2. verb1) (to try to grasp or seize (someone): The policeman tackled the thief.) tutup durdurmak2) (to deal with or try to solve (a problem); to ask (someone) about a problem: He tackled the problem; She tackled the teacher about her child's work.) ele almak, halletmek3) (in football, hockey etc, to (try to) take the ball etc from (a player in the other team): He tackled his opponent.) top kapmak -
85 win through
güçlükleri yenmek, başarmak, başarılı olmak, sonuca ulaşmak, amacına varmak, zorlukları aşmak* * *(to succeed in getting (to a place, the next stage etc): It will be a struggle, but we'll win through in the end.) başarı ile sonuca ulaşmak -
86 carry through
gerçekleştirmek, yerine getirmek, sonuca ulaştırmak, bitirmek, başarmak* * *1. bitir 2. sürdür -
87 come through
geçirmek, atlatmak, iyileşmek, başarmak, sonuca ulaşmak, üstesinden gelmek* * *başarıyla çık -
88 pan out
altın çıkarmak (toprağı yıkayarak), sonuç vermek, başarmak* * *başarıya ulaş -
89 bring home the bacon
evin geçimini sağlamak, ekmek parası kazanmak, başarmak -
90 get things done
v. becermek, başarmak, halletmek -
91 go over big
v. büyük iş başarmak, üstesinden gelmek -
92 pan out well
v. çok altın çıkarmak, başarmak -
93 remove mountains
mucize yaratmak, imkânsızı başarmak -
94 bring home the bacon
evin geçimini sağlamak, ekmek parası kazanmak, başarmak -
95 get things done
v. becermek, başarmak, halletmek -
96 go over big
v. büyük iş başarmak, üstesinden gelmek -
97 pan out well
v. çok altın çıkarmak, başarmak -
98 remove mountains
mucize yaratmak, imkânsızı başarmak -
99 بز
aba; başarmak; çuha; kahretmek; kazanmak; manifatura; mensucat; peşkir; yenmek -
100 دحر
azil; başarmak; def; kazanmak; sınır dışı etmek
См. также в других словарях:
başarmak — i Bir işi istenilen biçimde bitirmek, muvaffak olmak Yüzünde zor bir işi başarmış adamın sevinci vardı. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
başarmak — mubaderet etmek, muvafik, muzaffer olmak, baş etmek, tesviye i ifa etmek, yoluna koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
liyakat göstermek — başarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
başarı göstermek (veya kazanmak) — başarmak Arandığı, fikri sorulduğu, başarı kazandığı da oluyordu. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
muvaffak olmak — başarmak Birdenbire vali yapsalardı belki daha ziyade muvaffak olacaktım. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstesinden gelmek — başarmak, becermek Evvel Allah, sen bu işin üstesinden gelirsin. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
başkarmak — başarmak, ucuna varmak, idare etmek, baş etmek, ihtida etmek, yol göstermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
Deep state — The Deep state (Turkish: derin devlet) is alleged to be a group of influential anti democratic coalitions within the Turkish political system, composed of high level elements within the intelligence services (domestic and foreign), Turkish… … Wikipedia
abramak — i, hlk. 1) Fırtınalı havalarda gemiyi ustalıkla yönetmek 2) Başarmak, bir işi becermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
başarıvermek — i Çabucak başarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
başarma — is. Başarmak işi Bu işi başarmaya kalkanların sanat kalitesi üzerinde duruyor. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük