Перевод: с турецкого на английский

с английского на турецкий

bağlanmak

  • 1 bağlanmak

    v. be tied, be attached to, attach, be committed, adhere, cling, conjoin, connect, fasten, hang, hitch, hold on, lace, be stuck on; wed, be wedded to, yoke, yoke together, engage
    * * *
    engage

    Turkish-English dictionary > bağlanmak

  • 2 bağlanmak

    "to be tied, to be connected; to be occupied (with); to fall for"

    İngilizce Sözlük Türkçe > bağlanmak

  • 3 bağlanmak

    "1. /a/ to be tied (to); to be bound (to); to be tied up. 2. (for shoes, shoelaces, a tie, a ribbon) to be tied. 3. (for a wound) to be bandaged, be bound up. 4. (for something) to be tied up in a bundle. 5. /a/ (for a salary, a regular supply of rations) to be assigned to (someone). 6. /a/ (for an individual or a company) to have contracted to (carry out a project); (for a business deal) to be finalized; /a/ (for the terms of a project) to be agreed upon: Proje bugün sözleşmeye bağlandı. The terms of the project were agreed upon today. 7. /a/ to be committed to, be dedicated to (a cause); to be devoted to (someone). 8. /a/ to concern oneself with (something). 9. to end, turn out."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > bağlanmak

  • 4 ipe bağlanmak

    ipe bağlanmak (dağcılık)
    v. rope up

    Turkish-English dictionary > ipe bağlanmak

  • 5 ahıra bağlanmak

    v. stable

    Turkish-English dictionary > ahıra bağlanmak

  • 6 başı bağlanmak

    v. get spliced

    Turkish-English dictionary > başı bağlanmak

  • 7 karara bağlanmak

    v. determine

    Turkish-English dictionary > karara bağlanmak

  • 8 merkeze bağlanmak

    v. centralize

    Turkish-English dictionary > merkeze bağlanmak

  • 9 seruma bağlanmak

    v. be on the drip

    Turkish-English dictionary > seruma bağlanmak

  • 10 önceden bağlanmak

    v. pre engage

    Turkish-English dictionary > önceden bağlanmak

  • 11 seruma bağlanmak

    to be on the drip

    İngilizce Sözlük Türkçe > seruma bağlanmak

  • 12 bağlanmamak

    v. (neg. form of bağlanmak) be tied, be attached to, attach, be committed, adhere, cling, conjoin, connect, fasten, hang, hitch, hold on, lace, be stuck on; wed, be wedded to, yoke, yoke together, engage

    Turkish-English dictionary > bağlanmamak

  • 13 ağız

    ",-ğzı 1. mouth. 2. rim, brim (of a cup or an opening). 3. muzzle (of a gun). 4. intersection, corner (of roads). 5. cutting edge, blade (of a knife). 6. dialect; regional accent. 7. persuasive talk, forceful way of speaking. 8. mus. regional form. 9. time: iki ağız twice. üç ağız three times. 10. brink. -dan 1. orally, verbally. 2. by mouth. -ından 1. as heard directly from. 2. in the name of. -ıyla (to tell) personally. -ını açacağına gözünü aç. Don´t stand gaping, open your eyes. -ını açıp gözünü yummak to swear a blue streak, rant and rave. -ı açık 1. open, uncovered (receptacle). 2. idiotic, moronic. -ı açık ayran delisi halfwit, simpleton. -ı (bir karış) açık kalmak to gape with astonishment. -ını açmak 1. to open one´s mouth. 2. to speak up. 3. to give vent to one´s feelings. 4. to gape with astonishment. -/-ını açmamak not to open one´s mouth; to be silent, hold one´s tongue. - açtırmamak /a/ to give (someone) no opportunity to talk. - ağıza to the brim. - ağıza dolu brimful, brimming. - ağıza vermek to whisper privately to each other. -dan ağıza by word of mouth, by rumor. -dan ağıza yayılmak (for a rumor) to be spread by word of mouth. -a alınmaz/alınmayacak obscene, very vulgar, unmentionable. - alışkanlığı the habit of using a certain expression. -ına almamak /ı/ not to mention, not to let pass one´s lips. -/-ını aramak /ın/ to sound out (a person). - armonikası harmonica, mouth organ. -ına atmak /ı/ to put (something) in one´s mouth. -ı aya, gözü çaya bakmak to be absentminded, be inclined not to pay attention to one´s work. -ına bakakalmak /ın/ to be spellbound by (one´s) words. -ından baklayı çıkarmak to put aside considerations and speak out, let the cat out of the bag. -ında bakla ıslanmamak not to be able to keep a secret. -ına bakmak /ın/ 1. to wait for (someone´s) words. 2. to obey blindly. -ına/-ının içine baktırmak to have great charm in talking. -ından bal akmak to talk sweetly. -ını bıçak açmamak to be too distressed to talk, have one´s mouth sealed with grief. -ı bir in agreement on what to say. -ına bir kemik atmak /ın/ to throw (someone) a bone, give (someone) money to keep him quiet. -ına bir parmak bal çalmak /ın/ to try to put (someone) off by promises or petty gains. -ına bir şey/çöp koymamak not to eat a thing. -ına bir zeytin verip altına/ardına bir tulum tutmak to do a small favor and expect a big return. -ını bozmak to swear, use bad language. -ı bozuk foulmouthed, scurrilous. - bozukluğu abusiveness. - burun birbirine karışmak 1. (for one´s anger, sadness, or fatigue) to show in one´s face. 2. (for one´s face) to be battered and bruised. -ına burnuna bulaştırmak /ı/ to mess up (a job). -ını burnunu dağıtmak /ın/ to pound (one´s) face, beat (someone) up. -ı burnu yerinde good-looking, attractive, handsome. -ı büyük boastful. -ında büyümek (for food) to be hard to swallow. -ından çıkanı/çıkan sözü kulağı duymamak/işitmemek not to realize what one is saying, to (get angry and) explode. -ından çıkmak to slip out without being intended. -ından çıt çıkmamak not to divulge a word, (for someone´s mouth) to be sealed. -ı çiriş çanağına dönmek to have one´s mouth get dry and bitter. -da dağılmak (for pastry) to be delicious, be delectable. -ını dağıtmak /ın/ colloq. to hit (someone) in the mouth, sock (someone) in the kisser. - dalaşı/dalaşması quarrel, row. -ına değin up to the brim. - değişikliği variety in food. -ı değişmek to change one´s tune. - değiştirmek to change one´s tune. -ı dili bağlanmak not to open one´s mouth, be silent. - dil vermemek to be too sick to talk. -ı dili yok. He submits meekly./He doesn´t protest. -ından dirhemle laf/söz/lakırdı çıkmak to be someone of few words, be tight-lipped: Şadan´ın ağzından dirhemle laf çıkar. Şadan is a man of few words. -dan dolma muzzle-loading. - dolusu küfür unrestrained swearing. -ından dökülmek 1. to be said unconvincingly or halfheartedly. 2. to be evident from one´s wor

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ağız

  • 14 basiret

    ,-ti foresight. -i bağlanmak to be unable to see the consequences that lie ahead, become bereft of foresight (in a specified instance).

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > basiret

  • 15 kısmet

    ",-ti 1. destiny, fortune, kismet. 2. chance of marriage (for a woman). K-. Perhaps./If fortune wills it. -i açık 1. favored by fortune, lucky. 2. (girl) who has many suitors. -i açılmak 1. to have a lucky break and begin to make money. 2. (for a girl) to receive a marriage proposal. -i ayağına (kadar) gelmek for fortune to come knocking at one´s door; to have an unexpected stroke of luck. -ini ayağıyla tepmek to ignore a chance that comes one´s way. -ini bağlamak /ın/ to use sorcery to prevent (a girl´s) marrying. -i bağlanmak (for a girl) not to receive proposals of marriage. -i çıkmak (for a girl) to receive a marriage proposal. - kapısı the source of one´s livelihood. -i kıt short on luck or success. -ine mâni olmak /ın/ to prevent (someone) from marrying or making money. -inde ne varsa kaşığında o çıkar. proverb No matter how hard a person tries he will get only what he is destined to have. - olmak 1. to be possible, be in the cards. 2. /a/ to be allotted (someone) by fate."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > kısmet

См. также в других словарях:

  • baglanmak — bağlanmak II, 238bkz: boglanmak …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • bağlanmak — e 1) Bağlama işine konu olmak Ceviz ağacının bir dalına bağlanmış salıncak, hafif hafif kıpırdanıyordu. O. Pamuk 2) Sevmek, içten bağlı olmak Ona bağlandığım kadar / Hiçbirine bağlanmadım / Sade kadın değil, insan. O. V. Kanık 3) Yalnızca belli… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • basireti bağlanmak — iyi düşünemez, gerçeği göremez bir duruma düşmek Bazen en mahir canilerin bile böyle mühim nisyanlarda bulunacak kadar basiretleri bağlanır. H. R. Gürpınar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nafaka bağlanmak — yasaca, bakılması zorunlu olan kişiye mahkeme kararıyla evlat, koca gibi bir kimsenin, geçim parası vermesini sağlamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pamuk ipliğiyle bağlanmak — (bir şeye) her an bozulmaya, kopmaya hazır olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kısmeti bağlanmak — istediği hâlde evlenememek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ağzı dili bağlanmak — herhangi bir sebeple konuşamaz olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • başı bağlanmak — 1) evlendirilmek 2) birini yandaş olarak kazanmak, kendi yanında tutmak Başı bağlananların vekillerine birer samur kürk gelmiştir. S. Birsel …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • TEAKKUD — Bağlanmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • angaje olmak — bağlanmak Batılı uygarlık aydınları mutlaka gelişmeyle, ilerlemeyle ilgili bir akıma angaje olmaya itti. A. İlhan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bent olmak — bağlanmak, tutulmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»