-
41 вырастать
büyümek,boy atmak; artmak,yükselmek; genişlemek; belirmek,görünmek* * *несов.; сов. - вы́расти1) (становиться больше, выше, старше) büyümek; boy atmak; boylanmak (тк. о росте)ребёнок вы́рос — çocuk büyüdü
трава́ вы́росла по коле́но — otlar diz boyu büyüdü
де́рево вы́росло на метр — ağaç bir metre boylandı
2) разг., в соч.он вы́рос из э́того пальто́ — bu palto ona dar / küçük geliyor artık
3) (появляться - о траве, волосах и т. п.) bitmekон вы́рос в кру́пного учёного — büyük bir bilgin oldu
дохо́ды вы́росли — gelirler arttı
посевна́я пло́щадь вы́росла — ekim sahası genişledi
6) (возникать перед кем-л.) belirmek, görünmek; bitmekвы́расти сло́вно из-под земли́ — yerden bitercesine belirmek
пе́ред на́ми вы́рос лес — orman önümüze dikeldi
-
42 grow up
büyümek, gelişmek, boy atmak, çıkmak, yaygınlaşmak* * *büyü* * *(to become an adult: I'm going to be an engine-driver when I grow up.) büyümek -
43 расширяться
büyümek, genleşmek, gelişmekТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > расширяться
-
44 увеличиваться
büyümek, artmak, çoğalmakТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > увеличиваться
-
45 أزهى
büyümek; horozlanmak -
46 биегәй
büyümek, yükselmek, yücelmek -
47 بزرگ شدن
büyümek, yetişmek -
48 çитĕн
büyümek, meydana gelmek, vuku bulmak -
49 шăт
büyümek, gelişmek -
50 збільшитися
büyümek, artmaq -
51 aufwachsen
büyümekgelişmekyetişmek -
52 heranwachsen
büyümekserpilmekyetişmek -
53 wachsen
büyümekgelişmekyetişkinyetişmek -
54 grow
büyümek, gelismek; (saç, sakal, biyik, vb.) uzatmak, birakmak; (bitki, vb.) yetismek; yetistirmek; olmak, -lesmek; artmak, çogalmak -
55 grow up
büyümek; yetismek -
56 wax and wane
büyümek ve küçülmek -
57 қабару
büyümek, kabarmak, şişmek -
58 қабару
büyümek, kabarmak, şişmek -
59 grow
v. büyümek, gelişmek, yetişmek, yetiştirmek, büyütmek, üretmek, uzatmak, bırakmak, dönüşmek, lenmek, leşmek, lemek* * *büyü* * *[ɡrəu]past tense - grew; verb1) ((of plants) to develop: Carrots grow well in this soil.) yetiş(tir)mek2) (to become bigger, longer etc: My hair has grown too long; Our friendship grew as time went on.) büyümek3) (to cause or allow to grow: He has grown a beard.) uzatmak, bırakmak4) ((with into) to change into, in becoming mature: Your daughter has grown into a beautiful woman.) büyümek, gelişmek, serpilmek5) (to become: It's growing dark.) olmak•- grower- grown
- growth
- grown-up
- grown-up
- grow on
- grow up -
60 wax
n. balmumu, mum, cila, kulak kiri, ağda, öfke, kızgınlık————————suff. leşmek, lenmek————————v. leşmek, balmumu sürmek, mumlamak, cilalamak, ağda yapmak, büyümek, artmak, haline gelmek* * *1. bal mumu 2. mumla (v.) 3. balmumu (n.)* * *I 1. [wæks] noun1) (the sticky, fatty substance of which bees make their cells; beeswax.) bal mumu2) (the sticky, yellowish substance formed in the ears.) kulak kiri3) (a manufactured, fatty substance used in polishing, to give a good shine: furniture wax.) cilâ4) (( also adjective) (also candle-wax) (of) a substance made from paraffin, used in making candles, models etc, that melts when heated: a wax model.) mum5) (sealing-wax.) mühür mumu2. verb(to smear, polish or rub with wax.) cilâlamak- waxed- waxen, waxy
- waxwork
- waxworks II [wæks] verb1) ((of the moon) to appear to grow in size as more of it becomes visible.) giderek büyümek2) (an old word for to grow or increase.) büyümek, çoğalmak
См. также в других словарях:
büyümek — nsz 1) Organizmanın bütününde veya bu bütünün bir bölümünde, boyutlar artmak, irileşmek, eskisinden büyük duruma gelmek Büyür güzellikleri, vücutları, kısmetleri çocuklar uyurken. F. H. Dağlarca 2) Yetişmek İhtiyar Süleyman Çavuşun ellerinde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çığ gibi büyümek — bir olay birdenbire ve etkileyici bir biçimde büyümek … Çağatay Osmanlı Sözlük
baskısız büyümek — serbest bir biçimde yetişmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
karnı büyümek — hamile kalmak Felaket bununla bitmemiş, üç ay sonra karnı büyümeye başlamış. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
burnu büyümek — kibirlenmek, büyüklenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
lokma (veya lokması) ağzında büyümek — üzüntü veya iştahsızlık sebebiyle lokmasını yutamamak Ağzımızda lokmalar büyürdü, muşambanın buz gibi teması âdeta ellerimizi yakardı. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzında büyümek — (bir yiyecek) sevmediğinden veya içi almadığından yutamamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
elinde büyümek — 1) büyütülmek, bakılmak Çocuklar Nimet Hanım adında bir kadının elinde büyüdüler. R. N. Güntekin 2) eğitilmek, bilgi, görgü ve terbiye sahibi olmak, yetiştirilmek Üstadım, ben sizin elinizde büyüdüm, sizden feyzaldım. F. F. Tülbentçi … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözünde büyümek — bir şey bir kimseye olduğundan güç veya önemli görünmek Güneşin altında bu sıcak kırları geçmenin ağırlığı gözümde büyüyordu. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
üsmek — büyümek … Çağatay Osmanlı Sözlük
baynımak — büyümek … Beypazari ağzindan sözcükler