-
1 لفت
bükmek; eğmek; eğriltmek; kıvırmak; kolza; küçük şalgam; şalgam -
2 لوى
bükmek; eğmek; eğriltmek; güçleştirmek; kıvırmak -
3 طوى
IطَوًىaçlıkAnlamı: aç olma durumuIIطَوَى1. eğmekAnlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek2. eğriltmekAnlamı: eğri duruma getirmek3. katlamakAnlamı: üst üste kat biçimde bükmek4. kıvırmakAnlamı: bükmek5. bükmekAnlamı: kıvırmak6. bütünlemekAnlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak -
4 لوى
Iلَوَّى1. eğmekAnlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek2. eğriltmekAnlamı: eğri duruma getirmek3. kıvırmakAnlamı: bükmek4. güçleştirmekAnlamı: güç duruma getirmekIIلَوَى1. eğmekAnlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek2. eğriltmekAnlamı: eğri duruma getirmek3. kıvırmakAnlamı: bükmek4. bükmekAnlamı: kıvırmak -
5 برم
Iبَرَم1. kanıksamakAnlamı: bıkkınlık getirmek2. pofurdamak3. sabırsızlıkAnlamı: sabır göstermeme4. zevksizlikAnlamı: zevksiz olma durumu5. bıkkınlıkAnlamı: çok bıkmış olma durumu6. içerlemekAnlamı: öfkelenmek, kızmak7. cırlamakAnlamı: ince ve usandırıcı ses çıkarmak8. bezginlikAnlamı: usanç, yorgunluk9. sıkılmakAnlamı: can sıkıntısı duymak10. usançAnlamı: usanma duygusu11. bezmekAnlamı: bıkıp usanmakIIبَرَمَ1. kıvırmakAnlamı: bükmek2. burmakبَرِم1. kanıksamakAnlamı: bıkkınlık getirmek2. sıkıntılıAnlamı: sıkıntısı olan3. asabîleşmekAnlamı: kızmak, öfkelenmek, sinirlemek4. usanmakAnlamı: sıkılmak, bıkmak, bezmek5. yılmakAnlamı: bıkmak, usanmak6. bezgin7. bıkmakAnlamı: usanmakIVبَرْمburkmakAnlamı: burarak çevirmek -
6 ثني
Iثَنْي1. bükümAnlamı: bükmek işi2. katIIثِنْي1. bükümAnlamı: bükmek işi2. kıvrımAnlamı: bir şeyin kıvrılan yeri3. kıvrıntıAnlamı: kıvrım4. kat -
7 شبك
IشَبَّكَkenetlemekAnlamı: kenetle birbirine bağlamakIIشَبَكَ1. bükmekAnlamı: kıvırmak2. burmak -
8 ضفر
IضَفْرbelikAnlamı: saç örgüsüIIضَفَّرَ1. burkmakAnlamı: burarak çevirmek2. bükmekAnlamı: kıvırmak3. burmak -
9 عقص
-
10 فتل
Iفَتَلَ1. burkmakAnlamı: burarak çevirmek2. bükmekAnlamı: kıvırmak3. burmakIIفَتْلburkmakAnlamı: burarak çevirmek -
11 لفت
Iلَفَتَ1. eğriltmekAnlamı: eğri duruma getirmek2. eğmekAnlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek3. kıvırmakAnlamı: bükmek4. bükmekAnlamı: kıvırmakIIلِفْت1. küçük şalgamAnlamı: yağ şalgamı2. kolzaAnlamı: turpgillerden, yağlı tohumlu mevsimlik bitki3. şalgamلَفَّتَ1. eğmekAnlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek2. eğriltmekAnlamı: eğri duruma getirmek -
12 شبك
burmak; bükmek; kenetlemek -
13 ضفر
belik; burkmak; burmak; bükmek -
14 طوى
açlık; bükmek; bütünlemek; eğmek; eğriltmek; katlamak; kıvırmak -
15 عقص
burkmak; burmak; bükmek -
16 فتل
burkmak; burmak; bükmek -
17 تأطير
-
18 ثنى
Iثَنَّى1. yinelemekAnlamı: tekrar etmek2. ikilemekAnlamı: tekrarlamak, yinelemek3. tekrarlamakAnlamı: tekrar etmek4. çiftlemekAnlamı: çift duruma getirmekIIثَنَى1. çarpıtmakAnlamı: gerçek anlamından saptırmak, çarpık duruma getirmek2. katlamakAnlamı: üst üste kat biçimde bükmek -
19 ثنية
ثَنْيَة1. bükümAnlamı: bükmek işi2. kıvrımAnlamı: bir şeyin kıvrılan yeri3. kıvrıntıAnlamı: kıvrım4. kat -
20 خدد
- 1
- 2
См. также в других словарях:
bükmek — i, er 1) Sertçe çevirmek, kıvırmak Bu kez onu sürmeden olduğu yerde büküp altına aldı. S. Birsel 2) nsz Birkaç tel ipliği burarak sarmak İpek bükmek. 3) Eğmek Olur der gibi başını büktü. Çelik halatı büktü. 4) Katlamak Büktüğüm yeri kaybetmişim,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bükmek — durdurmak, toplanmak, bükmek I, 100bkz: bügmek yere kapanmak, yemekten doyup, usanmak, doymak, kanmak, II, 18, 19bkz: bökmek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
boyun bükmek — boynunu bükmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
burun bükmek — beğenmemek, önem vermemek ... şöyle demiştim, böyle yapmıştım, diyene burun büker. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
dudak bükmek — bir şeyi beğenmediğini, küçümsediğini belli etmek, umursamamak, pek aldırış etmemek Selma Hanım dudaklarını büktü, cevap vermeye lüzum bile görmedi. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
bıyık burmak (veya bükmek) — çalım yapmak amacıyla bıyıklarını kıvırmak Bıyık buran, göğüs geren erleriz. E. B. Koryürek … Çağatay Osmanlı Sözlük
belini bükmek — (bir şey birinin) çaresizlik içinde bırakmak Şu kör olası işsizlik belimi fena hâlde büküyordu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
dudağını bükmek — ağlayacak gibi olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir ayak üstünde bin yalan söylemek (veya bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek) — çok kısa sürede pek çok yalan söylemek Bir ayak üstünde kırk yalanın belini büktüğü hâlde para hesabına bir türlü akıl erdiremez, bakkala bozdurulan paranın gerisini daima eksik getirirdi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
boynunu bükmek — 1) acındırıcı, çaresiz bir durumda kalmak Biraz düşündükten sonra ağır ağır başını eğip yere baktı ve boynunu büktü. Y. Z. Ortaç 2) bir durumu, bir işi ister istemez kabul etmek Nevin hayretle boynunu bükerken içeri Behiç girdi. P. Safa 3) bitki… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulağını bükmek — (birinin) bir sorun karşısında dikkatli davranması için uyarıda bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük