-
1 ayak
بابترتيبخصاصخللرجلفتحةفجوةفرجقدممخرجمنفذنفذ -
2 ayak
1. باب [باب]2. ترتيب [تَرْتِيب]Anlamı: basamak olma durumu3. خصاص [خَصَاص]4. خلل [خَلَل]5. رجل [رجْل]6. فتحة [فُتْحَة]7. فجوة [فَجْوَة]8. فرج [فَرْج]9. قدم [قَدَم]10. مخرج [مَخْرَج]11. منفذ [مَنْفَذ]12. نفذ [نَفَذ] -
3 ayak ucu
1. تحت [تَحْت]2. دون [دُونَ]3. ذنب [ذَنَب]4. ذيل [ذَيْل] -
4 ayak takımı
أوباشالعامةالعوامدهماءرعاعسوقةطغامغوغاءهمجوبش -
5 ayak ucu
تحتدونذنبذيل -
6 ayak takımı
1. أوباش [أَوْباش]2. العامة [العامَّة]3. العوام [العَوَامّ]4. دهماء [دَهْماء]5. رعاع [رَعَاع]6. سوقة [سُوقَة]7. طغام [طَغَام]8. غوغاء [غَوْغاء]9. همج [هَمَج]10. وبش [وَبَش] -
7 ağır ayak
حامل -
8 yalın ayak
حاف -
9 ağır ayak
حامل [حامِل]Anlamı: doğurması yakın (gebe kadın) -
10 yalın ayak
حاف [حافٍ]Anlamı: ayakları çıplak -
11 ayakkabı
1. خف [خُفّ]Anlamı: ayağı korumak için giyilen ve altı kösele, lâstik gibi dayanıklı maddelerden yapılan ayak giyeceği, pabuç2. صرم [صِرْم]Anlamı: ayağı korumak için giyilen ve altı kösele, lâstik gibi dayanıklı maddelerden yapılan ayak giyeceği, pabuç3. صندل [صَنْدَل]Anlamı: ayağı korumak için giyilen ve altı kösele, lâstik gibi dayanıklı maddelerden yapılan ayak giyeceği, pabuç4. مداس [مَدَاس]Anlamı: ayağı korumak için giyilen ve altı kösele, lâstik gibi dayanıklı maddelerden yapılan ayak giyeceği, pabuç5. مشاية [مَشَّايَة]Anlamı: ayağı korumak için giyilen ve altı kösele, lâstik gibi dayanıklı maddelerden yapılan ayak giyeceği, pabuç6. نعل [نَعْل]Anlamı: ayağı korumak için giyilen ve altı kösele, lâstik gibi dayanıklı maddelerden yapılan ayak giyeceği, pabuç -
12 helâ
1. حمام [حَمَّام]Anlamı: ayak yolu, yüz numara, tualet2. كنيف [كَنِيف]Anlamı: ayak yolu, yüz numara, tualet3. مرحاض [مِرْحاض]Anlamı: ayak yolu, yüz numara, tualet4. مغتسل [مُغْتَسَل]Anlamı: ayak yolu, yüz numara, tualet5. مغسل [مَغْسَل]Anlamı: ayak yolu, yüz numara, tualet -
13 adım
1. خطوة [خَطْوَة]2. خطوة [خُطْوَة]3. نقلة [نَقْلَة] -
14 Wc
-
15 ayaklık
-
16 kadem
1. رجل [رجْل]Anlamı: ayak, adım, fut2. قدم [قَدَم]Anlamı: ayak, adım, fut -
17 kenef
1. أرمد [أَرْمَد]Anlamı: pis, berbat2. دنس [دَنِس]Anlamı: pis, berbat3. رجس [رَجِس]Anlamı: pis, berbat4. قذر [قَذِر]Anlamı: pis, berbat5. قذر [قَذْر]Anlamı: pis, berbat6. كنيف [كَنِيف]Anlamı: ayak yolu7. متسخ [مُتَّسِخ]Anlamı: pis, berbat8. متلوث [مُتَلَوِّث]Anlamı: pis, berbat9. مدنس [مُدَنَّس]Anlamı: pis, berbat10. مرحاض [مِرْحاض]Anlamı: ayak yolu11. ملوث [مُلَوَّث]Anlamı: pis, berbat12. وسخ [وَسِخ]Anlamı: pis, berbat -
18 memişhane
1. كنيف [كَنِيف]Anlamı: ayak yolu, abdesthane2. مرحاض [مِرْحاض]Anlamı: ayak yolu, abdesthane -
19 yüznumara
1. كنيف [كَنِيف]Anlamı: ayak yolu, hela2. مرحاض [مِرْحاض]Anlamı: ayak yolu, hela -
20 abdest
وضوء [وُضُوء]Anlamı: namaz kılabilmek için el, ağız, burun, yüz, kol, ayak yıkama ve başa, enseye ıslak el gezdirme, kulağı temizleme biçiminde yapılan arınma
- 1
- 2
См. также в других словарях:
Ayak — Série Titre de la série dans Pif gadget Scénario Jean Ollivier … Wikipédia en Français
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — çanak, kâse, kadeh, I, 80, 84, 178, 265, 286. 295, 324, 375, 497; II, 17S, 346, 446; III. 15, 143, 296. 306, 371, 397bkz: çanak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
ayak teri — is., tıp 1) Ayak parmakları arasından çıkan pis kokulu salgı 2) Hizmet için bir yere gönderilen kimseye verilen ücret, ayak kirası Hastayı iyi bulmak, aşağıda bekleyen hekimi, ayak teri verip savmak, çılgın bir arzu hâlinde birdenbire içine… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak ayak üstüne atmak — otururken bir bacağını ötekinin üstüne almak Arkasını dönerek sandalyesini muavinin tarafına çevirdi ve ayak ayak üstüne attı. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
Ayak-ayakan — In Javanese gamelan music, the ayak ayakan is one of the gendhing structures derived from the wayang repertoire. The colotomic structure is:::...P ...P::TNTN TNTNwith both lines played together, and T indicating a stroke of the kethuk, P the… … Wikipedia
ayak ucu — is. 1) Yatılan bir yerin ayak uzatılan yeri 2) sp. Ayak parmak uçlarının oluşturduğu dar dayanak yüzeyi … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak basmak — 1) bir yere varmak, ulaşmak Amerikan astronotu aya ayak basacağı günkü gazetelerde odalar seçimi havadisleri vardı. F. R. Atay 2) girmek, gelmek, uğramak Köy evinin içine ayak basar basmaz, elbette bir saman ve hafif tezek kokusu duyulur. S. F.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak uydurmak — 1) yürüyüşte adım atışını başkalarınınkine uydurmak 2) ayak açmak 3) mec. kendi gidiş ve davranışını başkasınınkine benzetmek Âdettir, genç kızlar girdikleri ailenin terbiyesine, gidişine ayak uydururlar. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak bağı — is. Bir yere gidilmesine veya bir işin yapılmasına engel olan şey Bu çocuk bana ayak bağı oluyor … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak divanı — is., tar. 1) Olağanüstü durumlarda o anda bulunulan yerde padişahın katılmasıyla bir konuyu görüşmek ve karara bağlamak için yapılan toplantı, ayakta toplanan meclis 2) mec. Ayakta yapılan sohbet Yarım saat bir ayak divanı yapılır. Havadan, sudan … Çağatay Osmanlı Sözlük