-
1 düşmek
I vi1) fallen; ( yere) hinfallen, stürzenattan/merdivenden \düşmek vom Pferd/von der Leiter stürzenbir şeyin içine \düşmek in etw hineinfallenayağı takılıp düştü er ist gestolpert und hingefallenel için çukur [o kuyu] kazan, kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hineinbana ne kadar düşüyor? wie viel fällt für mich ab?3) ( yanılgıya) erliegenesir \düşmek in Gefangenschaft geratenbirinin pençesine \düşmek ( fam) in jds Fänge geratentam adamına \düşmek bei jdm an den Falschen geraten6) verfallen (in)fakir \düşmek in Armut verfallen7) ling ausfallen, wegfallen8) zufallenbu görev/ödev bana düştü diese Pflicht/Aufgabe ist mir zugefallen9) ( uçak) abstürzenuçak denize düştü das Flugzeug stürzte ins Meer ab -
2 ayak
ayak <- ğı> Fuß m; Tier Pfote f, Huf m; Gestell n, Ständer m; Pfeiler m einer Brücke; Bein n; Maß Fuß (30,5cm); Tempo n, Gangart f; Flussarm m, Zustrom m; Abfluss m (eines Sees); Reim m; Abschnitt m (eines Rennens);ayak altında kalmak zertrampelt werden;ayak atmak ausschreiten; betreten (-e A);ayak ayak üstüne atmak die Beine übereinander schlagen;ayak bağı fig Klotz m am Bein;ayak basmak allg betreten (-e A); bei seiner Meinung bleiben;ayak değiştirmek den Tritt wechseln;ayak diremek hartnäckig sein;ayak işi Besorgungen f (eines Laufburschen usw);ayak tedavisi ambulante Behandlung;ayak uydurmak Tritt fassen; sich anpassen (-e D);ayağa düşmek herunterkommen;-i ayağa kaldırmak jemanden auf die Beine bringen; fig aufrütteln; aufwiegeln;-in -e ayağı alışmak einen Ort usw regelmäßig aufsuchen;ayağı bağlı gebunden, verheiratet;(kendi) ayağıyla gelmek aus eigenem Antrieb kommen;-in ayağına düşmek jemandem zu Füßen fallen;-in ayağına ip takmak jemanden in Misskredit bringen;-in ayağına kadar gelmek sich zu jemandem bequemen;-in ayağına gelmek fig jemandem in den Schoß fallen;-in ayağını çelmek jemandem ein Bein stellen (a fig);-den ayağını kesmek keinen Fuß mehr setzen (in A); jemanden abwimmeln;ayağını çabuk tutmak schnell machen;ayakta auf den Beinen; im Stehen; MED ambulant;ayakta durmak (auf den Beinen) stehen;ayakta kalmak keinen Sitzplatz bekommen;ayakta tedavi MED ambulante Behandlung;ayağı uğurlu Glücksbringer m (Person) -
3 yatak
1) Bett nt\yatak yapmak das Bett machen\yataklara düşmek das Bett hüten müssen\yatakta sabah kahvaltısı Frühstück im Bett\yatakta yatmak im Bett liegenyatağa düşmek das Bett hüten müssenyatağa girmek ins [o zu] Bett gehenbirinin yatağına girmek ( fam) mit jdm schlafen [o ins Bett gehen] -
4 boylamak
vt1) ( fam)darağacını \boylamak am Galgen endenhapsi \boylamak im Gefängnis landen, ins Gefängnis wanderncehemnnemi \boylamak in die Hölle kommen2) ( batmak) sinken3) ( düşmek) fallenyeri \boylamak hinfallenayağı kaydı, yeri boyladı er rutschte aus und fiel hin
См. также в других словарях:
ayağı düşmek — (bir yere) yolu düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tinterkelemek — ayağı kayup yere paldır küldür düşmek; sarhoş … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dil — 1. is. 1) Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki... Y. Z. Ortaç 2) Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli… … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
boylamak — i 1) İstemeyerek bir yere gitme durumunda kalmak İkiniz de hapsi boylarsınız. A. İlhan 2) Batmak Kayık denizin dibini boyladı. 3) Düşmek Ayağı kaydı, yeri boyladı. 4) Yükselmek, çıkmak Fakat o dolu dizgin kırkı boylamış bir ateşle par par… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çukur — is. 1) Çevresine göre aşağı çökmüş olan yer Eşek sendeleyip yandaki çukurun içine düştü, kalkamadı. M. Ş. Esendal 2) Çene ve yanaktaki gamze Ne hoş gülerdi, yanaklarının çukuru ne derli toplu açılırdı. R. H. Karay 3) mec. Mezar Ben, bir ayağı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapaklanmak — nsz 1) Ayağı takılıp yüzüstü düşmek Sofraya ağzı aşağı kapaklanmıştı. Y. Kemal 2) den. Yelkenli tekne güçlü rüzgâr veya ansızın gelen sağanak etkisiyle devrilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yeri öpmek — alay yere düşmek, yere serilmek Ayağı kayınca yeri öptü … Çağatay Osmanlı Sözlük