-
1 arka
I s1) Hinterseite f, Rückseite f\arkada müzik çalıyordu im Hintergrund spielte die Musik\arkaya geçmek ( kuyrukta) sich hinten anstellenbir şeyi \arkada bırakmak etw hinter sich lassen; ( ölen kimseye göre) etw hinterlassenevin \arkasında bahçe var hinter dem Haus ist ein Garten, auf der Rückseite des Hauses befindet sich ein GartenMuğla'nın üç kilometre \arkasında drei Kilometer hinter Muðlabirine \arka çevirmek jdm den Rücken zukehrenbirine \arka olmak jdm den Rücken stärkenbirini \arkadan vurmak ( fig) jdm in den Rücken fallenbirinin \arkasından hinter jds Rückenbir şeyin \arkasını getirememek etw nicht bis zum Ende führen können\arkasından koşmak hinterherlaufenbir işin \arkasına düşmek [o takılmak] eine Sache verfolgen, sich hinter eine Sache klemmenbirinin \arkasına düşmek jdn verfolgen5) Rückenlehne f\arkasındaki giysiler çok eskiydi die Kleidung, die er (am Körper) trug, war sehr alt\arka bulmak sich Rückendeckung schaffen\arkası ol(ma) mak (keine) Rückendeckung habenbirine \arka olmak jdm Rückendeckung geben -
2 bulmak
vt1) finden; ( kaybedilen bir şeyi) wiederfinden2) ( karşılaşmak) antreffen, vorfindenodada onu ağlar vaziyette buldu er fand sie weinend im Zimmer vor4) ( icat etmek) erfinden5) ( kavuşmak) erreichen6) ( ulaşmak) erreichen, ankommen (bei)arka \bulmak sich Rückendeckung schaffen7) ( yargıya varmak) finden, gelangen (zu)ben bunu iyi bul(m) uyorum ich finde das (nicht) gutbunu nasıl buluyorsun? wie findest du das?8) ( sağlamak) verschaffen9) birine kabahat \bulmak jdm die Schuld geben10) ( cezaya uğramak) (seine gerechte) Strafe bekommen11) ( hatırlamak) sich einfallen, sich erinnern (an)sokağın adını bulamadım mir fällt der Name der Straße nicht ein
См. также в других словарях:
arka bulmak — bir koruyucu, kayırıcı bulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
arka — is. 1) Bir şeyin temel tutulan yüzünün tam ters yanı, ön karşıtı Evin arkasında bahçe var. 2) Bir şeyin sırt durumunda olan yüzeyi Çocuğun arkası ağrıyormuş. 3) Geri kalan bölüm, kısım Masalın arkası. Yazının arkası. 4) Art, peş 5) Otururken… … Çağatay Osmanlı Sözlük
saymak — i, ar 1) Bir şeyin kaç tane olduğunu anlamak için bunları birer birer elden veya gözden geçirmek, sayısını bulmak Nara sormuşlar: Tanelerin kaç tane? Yiyenler saysın bana ne demiş. B. R. Eyuboğlu 2) Sayıları arka arkaya söylemek Birden ona kadar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dip — is., bi 1) Oyuk veya çukur bir şeyin en alt bölümü O kuyunun dibinde kireç vardır. S. F. Abasıyanık 2) Taban Tencerenin dibi. 3) Dikili duran bir şeyin yerle birleştiği nokta ve çevresi veya bir şeyin yanı başı En çok kafam terlemişti,… … Çağatay Osmanlı Sözlük