Перевод: со всех языков на английский

с английского на все языки

ardina

  • 1 ardına kadar

    adv. wide

    Turkish-English dictionary > ardına kadar

  • 2 ardına kadar açmak

    v. throw open

    Turkish-English dictionary > ardına kadar açmak

  • 3 ardına kadar açık

    adj. wide open, wide

    Turkish-English dictionary > ardına kadar açık

  • 4 ardına düşmek

    to follow, to pursue

    İngilizce Sözlük Türkçe > ardına düşmek

  • 5 ardına kadar açık

    wide open

    İngilizce Sözlük Türkçe > ardına kadar açık

  • 6 apostollerin bırbiri ardına gelmesi

    n. apostolic succession

    Turkish-English dictionary > apostollerin bırbiri ardına gelmesi

  • 7 atların birbiri ardına koşulduğu araba

    n. tandem

    Turkish-English dictionary > atların birbiri ardına koşulduğu araba

  • 8 birbiri ardına

    adv. one after another

    Turkish-English dictionary > birbiri ardına

  • 9 birbiri ardına koşulu olarak

    adv. tandem

    Turkish-English dictionary > birbiri ardına koşulu olarak

  • 10 birbiri ardına yapılan şeyler

    n. round

    Turkish-English dictionary > birbiri ardına yapılan şeyler

  • 11 elinden geleni ardına koymamak

    v. do one's worst, do one's damnedest

    Turkish-English dictionary > elinden geleni ardına koymamak

  • 12 elinden geleni ardına koymamak

    to do one's worst

    İngilizce Sözlük Türkçe > elinden geleni ardına koymamak

  • 13 jardinage

    jardinage [ʒaʀdinaʒ]
    masculine noun
    * * *
    ʒaʀdinaʒ
    nom masculin gardening
    * * *
    ʒaʀdinaʒ nm
    * * *
    jardinage nm gardening; faire du jardinage to do some gardening; outils de jardinage gardening tools.
    [ʒardinaʒ] nom masculin
    1. [d'un potager, de fleurs] gardening
    2. [de forêts] selective working
    ————————
    de jardinage locution adjectivale
    [outil, magasin] gardening, garden (modificateur)

    Dictionnaire Français-Anglais > jardinage

  • 14 ağız

    ",-ğzı 1. mouth. 2. rim, brim (of a cup or an opening). 3. muzzle (of a gun). 4. intersection, corner (of roads). 5. cutting edge, blade (of a knife). 6. dialect; regional accent. 7. persuasive talk, forceful way of speaking. 8. mus. regional form. 9. time: iki ağız twice. üç ağız three times. 10. brink. -dan 1. orally, verbally. 2. by mouth. -ından 1. as heard directly from. 2. in the name of. -ıyla (to tell) personally. -ını açacağına gözünü aç. Don´t stand gaping, open your eyes. -ını açıp gözünü yummak to swear a blue streak, rant and rave. -ı açık 1. open, uncovered (receptacle). 2. idiotic, moronic. -ı açık ayran delisi halfwit, simpleton. -ı (bir karış) açık kalmak to gape with astonishment. -ını açmak 1. to open one´s mouth. 2. to speak up. 3. to give vent to one´s feelings. 4. to gape with astonishment. -/-ını açmamak not to open one´s mouth; to be silent, hold one´s tongue. - açtırmamak /a/ to give (someone) no opportunity to talk. - ağıza to the brim. - ağıza dolu brimful, brimming. - ağıza vermek to whisper privately to each other. -dan ağıza by word of mouth, by rumor. -dan ağıza yayılmak (for a rumor) to be spread by word of mouth. -a alınmaz/alınmayacak obscene, very vulgar, unmentionable. - alışkanlığı the habit of using a certain expression. -ına almamak /ı/ not to mention, not to let pass one´s lips. -/-ını aramak /ın/ to sound out (a person). - armonikası harmonica, mouth organ. -ına atmak /ı/ to put (something) in one´s mouth. -ı aya, gözü çaya bakmak to be absentminded, be inclined not to pay attention to one´s work. -ına bakakalmak /ın/ to be spellbound by (one´s) words. -ından baklayı çıkarmak to put aside considerations and speak out, let the cat out of the bag. -ında bakla ıslanmamak not to be able to keep a secret. -ına bakmak /ın/ 1. to wait for (someone´s) words. 2. to obey blindly. -ına/-ının içine baktırmak to have great charm in talking. -ından bal akmak to talk sweetly. -ını bıçak açmamak to be too distressed to talk, have one´s mouth sealed with grief. -ı bir in agreement on what to say. -ına bir kemik atmak /ın/ to throw (someone) a bone, give (someone) money to keep him quiet. -ına bir parmak bal çalmak /ın/ to try to put (someone) off by promises or petty gains. -ına bir şey/çöp koymamak not to eat a thing. -ına bir zeytin verip altına/ardına bir tulum tutmak to do a small favor and expect a big return. -ını bozmak to swear, use bad language. -ı bozuk foulmouthed, scurrilous. - bozukluğu abusiveness. - burun birbirine karışmak 1. (for one´s anger, sadness, or fatigue) to show in one´s face. 2. (for one´s face) to be battered and bruised. -ına burnuna bulaştırmak /ı/ to mess up (a job). -ını burnunu dağıtmak /ın/ to pound (one´s) face, beat (someone) up. -ı burnu yerinde good-looking, attractive, handsome. -ı büyük boastful. -ında büyümek (for food) to be hard to swallow. -ından çıkanı/çıkan sözü kulağı duymamak/işitmemek not to realize what one is saying, to (get angry and) explode. -ından çıkmak to slip out without being intended. -ından çıt çıkmamak not to divulge a word, (for someone´s mouth) to be sealed. -ı çiriş çanağına dönmek to have one´s mouth get dry and bitter. -da dağılmak (for pastry) to be delicious, be delectable. -ını dağıtmak /ın/ colloq. to hit (someone) in the mouth, sock (someone) in the kisser. - dalaşı/dalaşması quarrel, row. -ına değin up to the brim. - değişikliği variety in food. -ı değişmek to change one´s tune. - değiştirmek to change one´s tune. -ı dili bağlanmak not to open one´s mouth, be silent. - dil vermemek to be too sick to talk. -ı dili yok. He submits meekly./He doesn´t protest. -ından dirhemle laf/söz/lakırdı çıkmak to be someone of few words, be tight-lipped: Şadan´ın ağzından dirhemle laf çıkar. Şadan is a man of few words. -dan dolma muzzle-loading. - dolusu küfür unrestrained swearing. -ından dökülmek 1. to be said unconvincingly or halfheartedly. 2. to be evident from one´s wor

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ağız

  • 15 ön

    "1. front; /ın/ front part (of). 2. /ın/ space in front (of). 3. front; foremost; preliminary. 4. the time immediately before one, the immediate future. -ünde /ın/ in front of; before, in the presence of. -ünden /ın/ a little before. -ü alınmak to be nipped in the bud; to be stopped; to be checked. -e almak /ı/ to give preference to. -ünü almak /ın/ to nip (something) in the bud; to put a stop to; to check. -ünü ardını bilmek 1. to be cautious, be prudent. 2. to know how to conduct oneself. -ünde ardında dolaşmak /ın/ to follow (someone) everywhere. -ünü ardını düşünmemek /ın/ not to think (something) through, not to consider (something) carefully. -ünde ardında gidilmez. colloq. He is not someone you can rely on. -üne arkasına bakmamak to be very careless, not to think things through. - ayak olmak /a/ to be the initiator of (something), get (something) started. -üne bak. colloq. Look out!/Take care!/Watch out!/Watch your step! -üne bakmak to hang one´s head in shame. -üne bir kemik atmak /ın/ to throw (someone) a bone, give (someone) something that´ll keep him from talking. - cam auto. windshield. - çalışma preliminary study. -üne çıkmak /ın/ to appear suddenly in front of (someone); to waylay. -üne dikilmek /ın/ to plant oneself squarely in front of (someone). -e düşmek to go in front; to lead the way. -üne geçmek /ın/ to nip (something) in the bud; to put a stop to; to check. -de gelen foremost. -üne gelen anyone who comes along, anybody whatsoever. -üne geleni kapar, ardına geleni teper. colloq. He´s rude and hostile to everyone he comes into contact with. -üne katmak /ı/ 1. to drive (an animal) in front of one. 2. to force (someone) to go before one. -ünü kesmek /ın/ to block (someone´s) path; to waylay. -ünde perende atamamak /ın/ to be unable to fool (someone). - planda gelmek to be the most important thing, be the most urgent thing. -ü sıra gitmek /ın/ to go shortly ahead of (someone). -e sürmek /ı/ to suggest, propose; to set forth. - tekerlek nereye giderse art tekerlek de oraya gider. proverb Children imitate the adults that are around them."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ön

См. также в других словарях:

  • ardina — s. f. 1.  [Gíria] Aguardente. • s. m. 2. Rapaz que vende pelas ruas jornais, revistas, etc …   Dicionário da Língua Portuguesa

  • Ardina Hotel — (Стамбул,Турция) Категория отеля: Адрес: Armaganevler Mah Alemdag Caddesi No 444 Umraniye, Умр …   Каталог отелей

  • ardına (veya arkasına) düşmek — (bir kişinin, bir işin) arkasından gitmek, peşini bırakmamak Muhatabı da olmayan gecikmiş hesapların ardına düşüyordu. M. Mungan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ardına kadar açık — sonuna kadar açık (kapı, pencere) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ardı ardına — zf. Ara vermeden, aralıksız olarak, sürekli bir biçimde Ardı ardına bir sürü şikâyet sıraladı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • elinden geleni ardına (veya arkasına) koymamak — yapabileceği bütün kötülükleri yapmak Düşüncesini en iyi biçimde anlatabilmek için elinden geleni ardına koymamıştır. S. Birsel …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • deveye bindikten sonra çalı ardına gizlenilmez — herkesin gözü önündeki bir olayı şöyle böyle yorumlarla gizlemeye çalışmak boşunadır anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • önüne geleni kapar, ardına geleni teper — arsız, huysuz, geçimsiz kimseler için kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • atına bakan ardına bakmaz — görevini eksiksiz yapan, aracını iyi kullanan kimse, kendisini kötü duruma düşmekten kurtarmış olur anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ağzına bir zeytin verir, altına (veya ardına) tulum tutar — yaptığı küçük iyiliklere karşılık büyük çıkar bekler anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ardinarija — ×ardinãrija (l. ordynaria) sf. (1) 1. seniau mokėtas metinis atlyginimas, dažniausiai natūra, lauko darbininkams prie dvaro; žr. ordinarija: Seniau dvarai duodavo dideles ardinãrijas Kp. 2. išimtinė: Tėvai, pavesdami ūkę, užsirašė sau nemažą… …   Dictionary of the Lithuanian Language

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»