-
21 приискивать
несов.; сов. - прииска́тьaramak; (arayıp) bulmak -
22 присматривать
несов.; сов. - присмотре́ть1) göz kulak olmak; bakmak; gözetmekты за ним присма́тривай! — ona göz kulak ol!
он присма́тривает за мла́дшим бра́том — küçük kardeşini gözetir
2) ( подыскивать) bakmak, aramak -
23 разыскивать
несов.; сов. - разыска́тьaramak, arayıp bulmak -
24 спрашивать
несов.; сов. - спроси́ть1) sormakспроси́ть фами́лию / и́мя — adını sormak
спроси́, кото́рый час — saat kaç olduğunu sor
тебя́ не спра́шивают! — sana söz düşmez!
2) ( вызывать учащегося) kaldırmak3) ( просить) istemekспра́шивать у кого-л. разреше́ния — birinden izin istemek
спра́шивать у кого-л. сове́та — birine akıl danışmak
4) ( разыскивать) aramakтебя́ спра́шивали по телефо́ну — seni telefonda aradılar
меня́ никто́ не спра́шивал? — beni arayan olmadı mı?
5) разг. (требовать какую-л. плату) istemekон спроси́л с нас сто рубле́й — bizden yüz ruble istedi
6) разг. ( требовать ответственности) sormakс тебя́ и за э́то спро́сят — senden bunu da soracaklar
-
25 стремиться
1) atılmak; hızlı yürümek / gitmekстреми́ться вперёд — ileriye doğru atılmak
2) hevesi / hevesinde olmak; emeli / emelinde olmak; aramak; gözü olmak; peşinde olmakстреми́ться к сла́ве — şöhret peşinde olmak
лю́ди, стремя́щиеся к вла́сти — iktidar heveslisi insanlar
он стреми́тся к поко́ю — rahatını arıyor
в директора́ он не стреми́лся — müdürlükte gözü yoktu
капитали́ст стреми́тся извле́чь бо́льшую при́быль — kapitalist daha fazla kâr elde etmeye can atar
-
26 требовать
talep etmek,istemek; gerektirmek; emretmek* * *несов.; сов. - потре́бовать1) talep etmek, istemekон от тебя́ за э́то (де́ло) ничего́ не потре́бует — bu iş için senden bir karşılık istemeyecektir
тре́бовать увеличе́ния зарпла́ты — ücretlere zam yapılmasını istemek, ücret zammı talebinde bulunmak
2) тк. несов. emretmek; gerektirmekэ́того тре́бует здра́вый смысл — sağduyu bunu emrediyor
3) gerektirmek, istemek; almakэ́то строи́тельство потре́бовало кру́пных капиталовложе́ний — bu inşaat büyük yatırımlar gerektirmişti
кросс тре́бует выно́сливости — kros yarışması dayanıklılık ister
э́того тре́бует конкре́тная обстано́вка — somut durum bunu gerektiriyor
пробле́ма, тре́бующая сро́чного реше́ния — acelen çözüm bekleyen sorun
э́то расте́ние тре́бует мно́го воды́ — bu bitki çok su ister
э́та рабо́та потре́бует мно́го вре́мени — bu iş çok vakit alacak
4) aramakвас тре́бует дире́ктор — sizi müdür arıyor
-
27 угол
köşe* * *м1) köşeу́гол стола́ — masanın köşesi
у́гол платка́ — mendilin köşesi
у́гол ко́мнаты — odanın köşesi
на углу́ у́лицы — caddenin köşe başında
сиде́ть в углу́ — köşede oturmak
заверну́ть за́ у́гол — köşeyi dönmek
в си́нем углу́ (ри́нга) — mavi köşede
обыска́ть все углы́ — köşeyi bucağı aramak
2) (приют, пристанище) barınak (-ğı)не име́ть своего́ угла́ — barınağı / evceği olmamak, barınaksız olmak
3) мат. açıо́стрый у́гол — dar açı
под прямы́м угло́м — dik açı oluşturacak biçimde
••уби́ть кого-л. из-за угла́ — haince öldürmek / vurmak
ходи́ть из угла́ в у́гол — köşeden köşeye gidip gelmek
под э́тим угло́м зре́ния — bu bakış açısından
- 1
- 2
См. также в других словарях:
aramak — i 1) Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak Dükkânın içinde gözleriyle bir şeyler aradı. S. F. Abasıyanık 2) Araştırmak, yoklamak Ceplerini aramak. 3) Ziyarete, hatır sormaya gitmek Bir kere düştün mü ne arayan olur ne soran! B. Felek 4) Bir şeyin … Çağatay Osmanlı Sözlük
aramak taramak (veya arayıp taramak) — dikkatle aramak, çok aramak … Çağatay Osmanlı Sözlük
parmağını aramak — (birinin) ilgisini, bağlantısını aramak, kurulan düzeni araştırmak Bu polemik kampanyasında bazı gizli teşekküllerin parmağını aramak gerektiği fikrinde idi. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzını aramak (veya yoklamak) — ağız aramak Bazı yorumcular karşısındakinin ağzını aramak, gerçek düşüncesini öğrenmek için böyle karamsar görünme yolunu tuttuğunu savunuyorlar. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
bahane aramak — bir işi yapmamak için sebep aramak Yalnız kalmak için bahaneler arayan sendin. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
bucak bucak aramak — her yerde aramak … Çağatay Osmanlı Sözlük
delik deşik aramak — her yerde aramak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaçacak delik aramak — korku ile saklanacak yer aramak O adam onları aşağıladıkça utancından kaçacak delik arayan Âşık Ali ye acıyordu. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
kusur aramak — yanlışını, eksikliğini, elverişsizliğini aramak Hepsi de yeni gelende bir kusur arıyorlar. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
maraza aramak — çekişmek, olay çıkarmak için bahane aramak İkinci yarıda herkesin dili bir karış dışarı çıktığı, maraza aradığı, çamurlaştığı zaman, seninki, oyuna yeni girmiş gibi terütaze koşar durur. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
cepten aramak — (birini) bir kimseyi cep telefonundan aramak … Çağatay Osmanlı Sözlük