-
61 başa düşmək
anlamak -
62 make sense of
anlamak -
63 weigh up
anlamak -
64 ұғыну
anlamak -
65 ұғыну
anlamak -
66 başa düşmək
anlamak -
67 воспринимать
anlamak* * *2) anlamak; almakон воспри́нял э́ти слова́ как обвине́ние — bu sözü bir suçlama olarak almış
-
68 catch on
anlamak, kavramak, tutulmak, moda olmak* * *anla* * *1) (to become popular: The fashion caught on.) moda olmak, rağbet görmek2) (to understand: He's a bit slow to catch on.) anlamak, kavramak -
69 be up to
anlamak, bilmek, ilgisi olmak, iş çevirmek, kabiliyeti olmak, karışmış olmak, yapıyor olmak* * *1) (to be busy or occupied with (an activity etc): What is he up to now?) yapmak; dalavere çevirmek2) (to be capable of: He isn't quite up to the job.)... için iyi olmak, yeterli/akıllı olmak3) (to reach the standard of: This work isn't up to your best.)...-in seviyesine erişen4) (to be the duty or privilege of: It's up to you to decide; The final choice is up to him.)...-e/a kalmış/bağlı -
70 see into
anlamak, kavramak, görmek -
71 see into
anlamak, kavramak, görmek -
72 رأى
anlamak; görmek; hissetmek; kavramak -
73 عقل
anlamak; görmek; hissetmek; kafa; kavramak; us -
74 فقه
anlamak; aşina; aşinalık; bilgi; bilmek; bilim; bilinçlenmek; eğitmek; eksperlik; entelekt; fıkıh; görmek; hissetmek; içtihat; ilim; irfan; kavrama; kavramak; takdir -
75 وعى
anlamak; bilmek; bilinçlenmek; genellemek; görmek; hissetmek; içermek; kavramak -
76 obejmować
anlamak; kapsamak; kavramak -
77 pojąć
anlamak; kavramak -
78 pojmować
anlamak; kavramak -
79 rozumieć
anlamak; kavramak -
80 uchwycić
anlamak; kavramak
См. также в других словарях:
añlamak — anlamak I, 290 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
anlamak — i 1) Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak Babasının niçin bu kasabayı çok sevdiğini Nevin bir türlü anlayamamıştı. S. F. Abasıyanık 2) Yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kazı koz anlamak — söylenen şeyi çok yanlış anlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bayram haftasını mangal tahtası anlamak — şaka sözü, konu ile hiçbir ilgisi olmayacak biçimde ters anlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünyanın kaç bucak (veya köşe) olduğunu göstermek (veya anlamak) — dünyada ne gibi güçlükler olduğunu bildirmek (veya anlamak), insanın başına neler gelebileceğini öğretmek veya öğrenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
lafı kıçından dinlemek (veya anlamak) — konuşulan konuyu ilgisiz, üstünkörü veya önem vermeden dinlemek (veya yanlış, ters anlamak) … Çağatay Osmanlı Sözlük
dilinden anlamak — 1) bir canlının çıkardığı seslerden veya onun davranışlarından ne anlatmak istediğini anlamak 2) mec. söz konusu olan şeyin özelliğini bilmek Bunda yenilmiş, içilmiş bir şey yok ya! Sen onun dilini de anlarsın. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
işi anlamak — gizli bir şeyi, bir sorunu anlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ilminden anlamak — bir işin, aracın veya konunun uzmanı olmak Onun ilminden anlayan şoför seni istediği yere götürür. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
kadrini anlamak — değerinin farkına varmak Hakikaten, insan sevdiklerinin kadrini yokluklarında anlıyor. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
karine ile anlamak — sözün gelişinden çıkarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük