-
1 alabora olmak
v. capsize, keel over, overset, overturn, turn over, turn turtle* * *capsize -
2 alabora olmak
to capsize, to be overturned, to keel over -
3 yüzü alabora olmak
-
4 alabora
-
5 alabora
ala'bora Kentern n;alabora olmak kentern; (um)kippen; fig durcheinander geraten -
6 alabora
"1. naut. capsizal, capsize, upset. 2. naut. hoisting (a sail, a flag); crossing (yards). 3. naut. tossing (oars). 4. hauling in, hauling (a fishing net). - etmek /ı/ 1. naut. to capsize, upset, keel (a boat) over, overturn. 2. naut. to hoist (a sail, a flag); to cross (yards). 3. naut. to toss (oars). 4. to haul in, haul (a fishing net). - olmak 1. naut. (for a boat) to capsize, keel over. 2. naut. (for a sail, a flag) to be hoisted; (for yards) to be crossed. 3. naut. (for oars) to be tossed. 4. (for a fishing net) to be hauled in." -
7 yüzü karışmak olmak
= yüzü allak bulak olmak olmak, = yüzü alabora olmak испы́тывать си́льное потрясе́ние -
8 چپه شدن
alabora olmak -
9 keel over
alabora etmek, alabora olmak, karina etmek, tepetaklak düşmek, pat diye düşmek* * *(to fall over usually suddenly or unexpectedly eg in a faint.) alabora olmak -
10 capsize
alabora olmak; alabora etmek -
11 keel over
alabora olmak, devrilip düsmek -
12 capsize
v. alabora olmak, ters dönmek, değişivermek, alabora etmek, devirmek* * *alabora ol* * *((of a boat) to overturn, often sinking afterwards.) devrilmek, alabora olmak -
13 yüz
лицо́ (с) обло́жка (ж) со́тня (ж) сто* * *Iyüzler — со́тни
yüzde yüz — а) сто проце́нтов; б) по́лностью, целико́м, на все сто; в) наверняка́
II 1.oydu yüzde yüz — э́то был, наверняка́, он
1) лицо́yüz çizgileri — черты́ лица́
2) пове́рхностьyüze çıkmak — всплыва́ть на пове́рхность
suyun yüzünde — на пове́рхности воды́
3) пере́дняя сторона́ (чего-л.)binanın yüzü — фаса́д зда́ния
4) лицева́я сторона́ (ткани и т. п.)kumaşın yüzü — лицева́я сторона́ тка́ни
5) на́волочка6) о́страя ре́жущая сторона́ (чего-л.)bıçağın keskin yüzü — ре́жущая о́страя сторона́ ножа́
7) стыд, стесне́ние; со́вестливостьadamda yüz yok ki! — у челове́ка [нет] ни стыда́ ни со́вести!
8) нару́жная сторона́ (чего-л.)arka yüz — за́дняя сторона́
ön yüz — пере́дняя сторона́
2.yan yüz — бокова́я сторона́
благоскло́нность, хоро́шее отноше́ниеyüz bulmak — быть хорошо́ при́нятым кем, по́льзоваться чьей-л. благоскло́нностью
yüz görmek — по́льзоваться чьим-л. расположе́нием / хоро́шим отноше́нием
çocuk babasından yüz görmedi — оте́ц не потака́л ма́льчику
yüz göstermek — а) хорошо́ относи́ться к кому; б) обнару́живаться, проявля́ться, пока́зывать
yüz vermek — а) хорошо́ / приве́тливо встреча́ть; ока́зывать уваже́ние; б) потво́рствовать; ба́ловать
3.yüz vermemek — а) не ока́зывать внима́ния; б) не придава́ть значе́ния, пренебрега́ть
yağmur yüzünden — из-за дождя́
••yüz bulunca astar istemez — посл. ≈ дашь ему́ па́лец - отку́сит ру́ку
yüzüne tükürseler yağmur yağıyor sanır — посл. плю́нешь ему́ в лицо, а он тебе́ ска́жет "до́ждь идёт"; ≈ плю́нешь в глаза́, а он тебе́ [ска́жет] - бо́жья роса́
yüzünüze güller — погов. ≈ вам благоуха́ют ро́зы (говорится, когда заходит разговор о вещах, вызывающих омерзение, отвращение)
- yüz akı ile çıkmakyüz yüzden utanır — посл. лю́дям легко́ договори́ться при ли́чной встре́че
- yüz aklığı göstermek
- yüz ağartmak
- yüzünden akmak
- yüzü asılmak
- yüzüne bağırmak
- yüzüne bakılacak gibi
- yüzüne bakılmaz
- yüzüne bakmamak
- yüzüne bakmaya kıyamamak
- yüzüne bir daha bakmamak
- yüzünü buruşturmak
- yüzünü çevirmek
- yüze duramamak
- yüzünden düşen bir parça olur
- yüzünü gözünü cennetlik
- yüzünü gören cennetlik
- yüz geri etmek
- yüzü görmek
- rahat yüz görmek
- yüzü görmemek
- dert yüzü görmemek
- rahat yüzü görmemek
- yüzü gözü açıldık
- yüzünü gözünü açmak
- yüzüne gözüne bulaştırmak
- yüze gülmek
- yüzü gülmek
- yüzünden kan damlıyor
- yüzüne kan gelmek
- yüzü kalmamak
- yüzünü kara çıkarmak
- yüzü kasap süngüriyle silinmiş
- yüzü karışmak olmak
- yüzü allak bulak olmak olmak
- yüzü alabora olmak
- yüzü kızarmak
- yüzünden okumak
- yüzü seçilmek
- ışık arkadan geldiği için yüzü seçilmiyor
- yüz sürmek
- yüz tutmak
- yıkılmaya yüz tutmak
- yüzü tutmamak
- yüzünü unutmak
- yüz vermek
- yüz vermemek
- yüz yazmak
- yüzü yere gelmek / geçmek
- yüzünün derisi yere geçmek
- yüzü ak olsun! -
14 chavirer
v ialabora olmak◊Le bateau a chaviré. — Gemi alabora oldu.
-
15 вверх
yukarı,yukarıya* * *yukarı, yukarıyaпосмотре́ть вверх — yukarıya bakmak
идти́ вверх по ле́стнице — merdiveni çıkmak
вверх по тече́нию — akış yukarı
висе́ть вверх нога́ми — baş aşağı asılı durmak
переверну́ться вверх дном (о лодке и т. п.) — alabora olmak
••переверну́ть вверх дном / нога́ми — altını üstüne getirmek, altüst etmek
все дела́ пошли́ вверх дном — tüm işler ters pers gidiyor
-
16 опрокидываться
несов.; сов. - опроки́нутьсяdevrilmek; alabora olmak ( о судне); sırtüstü düşmek ( падать на спину) -
17 перевёртываться
несов.; сов. - переверну́ться1) dönmek; çevrilmekперевёртываться с бо́ку на́ бок — yandan yana dönmek
2) ( опрокидываться) devrilmek; alabora olmak (о лодке, судне)маши́на не́сколько раз переверну́лась и вре́залась в де́рево — araba birkaç takla atarak ağaca bindirdi
••он в гробу́ перевернётся — onun mezarda kemikleri sızlar
-
18 over
adj. bitmiş, sona ermiş————————adv. fazla, aşırı, çok fazla, gereğinden fazla, aşkın, iyice, adamakıllı, tekrar, daha, yine, öte, öteye, ötede, üstünde, tepesinde, tersine, altını üstüne, üzerine, başkasına, her yerinden, her yerine, kalan, geçkin————————prep. fazla, çok, aşırı, yüksek, üstün, üstünde, üzerinde, üstüne, üzerinden, aracılığı ile, boyunca, baştan sona, öbür tarafa, karşıya, hakkında* * *1. aşırı 2. in üstünde* * *['əuvə] 1. preposition1) (higher than; above in position, number, authority etc: Hang that picture over the fireplace; He's over 90 years old.) üstünde, üstüne2) (from one side to another, on or above the top of; on the other side of: He jumped over the gate; She fell over the cat; My friend lives over the street.) üstünden3) (covering: He put his handkerchief over his face.) üstüne4) (across: You find people like him all over the world.) her tarafını, bütün5) (about: a quarrel over money.) hakkında6) (by means of: He spoke to her over the telephone.) kullanarak; (telefon)da7) (during: Over the years, she grew to hate her husband.) esnasında8) (while having etc: He fell asleep over his dinner.) (yapar)ken2. adverb1) (higher, moving etc above: The plane flew over about an hour ago.) üzerinden2) (used to show movement, change of position: He rolled over on his back; He turned over the page.) başka bir tarafı/yanı görülebilecek şekilde3) (across: He went over and spoke to them.) karşı tarafa4) (downwards: He fell over.) aşağı, yere doğru5) (higher in number etc: for people aged twenty and over.)...-den daha fazla6) (remaining: There are two cakes for each of us, and two over.) artık, artmış7) (through from beginning to end, carefully: Read it over; Talk it over between you.) başından sonuna kadar3. adjective(finished: The affair is over now.) bitmiş, sona ermiş4. noun((in cricket) a certain number of balls bowled from one end of the wicket: He bowled thirty overs in the match.) birbiri arkasına yuvarlanan 5-6 top5. as part of a word1) (too (much), as in overdo.) abartmak, aşırısına kaçmak2) (in a higher position, as in overhead.) başın üstünde, yukarıdan geçen3) (covering, as in overcoat.) palto, manto4) (down from an upright position, as in overturn.) devirmek, alabora olmak5) (completely, as in overcome.) tamamen•- over all
- over and done with -
19 overturn
n. devirme, devrilme, ters çevirme————————v. tersini çevirmek, devirmek, altüst etmek, devrilmek, ters dönmek, alabora olmak* * *1. devir (v.) 2. devirme (n.)* * *[əuvə'tə:n](to turn over: They overturned the boat; The car overturned.) devirmek -
20 turn over
döndürmek, devretmek, çevirmek (sayfa), teslim etmek, düşünüp taşınmak, dönmek (yatakta), alabora olmak, devrilmek, takla atmak (araba), boca etmek* * *düşün* * *(to give (something) up (to): He turned the money over to the police.) teslim etmek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
alabora olmak — 1) tekne, sandal vb. deniz araçları devrilip ters dönmek Sandal alabora oldu. 2) mec. işler altüst olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüzü karışmak (veya allak bullak olmak veya alabora olmak) — can sıkıcı bir durum, yüzünden belli olmak Beraberce binmiş olduğumuz bir takside birdenbire yüzü karıştı, şoföre yüksek bir sesle... A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
alabora — is., den., İt. albora 1) Geminin yan yatması 2) Bir serenin yatay durumdan düşey duruma getirilmesi 3) Selamlamak için filika küreklerinin yukarıya kaldırılması 4) Balığı toplamak için dalyan ağının yukarıya alınması Atasözü, Deyim ve Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük