Перевод: со всех языков на английский

с английского на все языки

alışmak

  • 1 alışmak

    v. be in the habit of doing
    --------
    v. get used to, get accustomed to smth., accommodate oneself, addict, acclimate, acclimatize, accommodate, adjust, drop into a habit, become inured to, orient oneself, orientate oneself, become reconciled to, reconcile oneself to, school oneself to

    Turkish-English dictionary > alışmak

  • 2 alışmak

    "to be used to, to be accustomed to; to get used to, to become accustomed to, to accustom oneself, to acclimatize oneself; to be in the habit of; to become addicted; to become reconciled to; to inure oneself to"

    İngilizce Sözlük Türkçe > alışmak

  • 3 alışmak

    "1. /a/ to get used (to); to become familiar (with). 2. /a/ to come to fit. 3. /a/ to make a habit (of), come to expect, become addicted (to). 4. to catch fire. "

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > alışmak

  • 4 havaya alışmak

    v. acclimatize

    Turkish-English dictionary > havaya alışmak

  • 5 iklime alışmak

    v. acclimate

    Turkish-English dictionary > iklime alışmak

  • 6 köye alışmak

    v. ruralize

    Turkish-English dictionary > köye alışmak

  • 7 zorluklara alışmak

    v. toughen

    Turkish-English dictionary > zorluklara alışmak

  • 8 çabuk alışmak

    v. take kindly to

    Turkish-English dictionary > çabuk alışmak

  • 9 ayağı alışmak

    "to frequent; to be a regular customer of"

    İngilizce Sözlük Türkçe > ayağı alışmak

  • 10 eli alışmak

    to become skilful

    İngilizce Sözlük Türkçe > eli alışmak

  • 11 alışmamak

    v. (neg. form of alışmak) get used to, get accustomed to smth., accommodate oneself, addict, acclimate, acclimatize, accommodate, adjust, drop into a habit, become inured to, orient oneself, orientate oneself, become reconciled to, reconcile oneself to, school oneself to

    Turkish-English dictionary > alışmamak

  • 12 ayak

    "1. foot. 2. leg. 3. base, pedestal, footing. 4. treadle (of a sewing machine). 5. shaft (of a loom). 6. tributary. 7. outlet (of a lake). 8. step (in stairs). 9. gait, pace. 10. folk poetry rhyme; rhyme word. 11. foot (measure). 12. intersection between two lines or between a line and a plane. -ta 1. standing, on one´s feet. 2. excited, aroused. 3. med. ambulatory. -tan (satış) (selling meat) on the hoof (as opposed to butchered meat). -ını alamamak 1. /dan/ to be unable to refrain (from). 2. to be unable to use one´s feet (because of pains or because they have gone asleep). -ı alışmak /a/ to make a habit of going to. -ını altına almak to sit on one´s leg. -ının altına almak /ı/ 1. to beat, give a beating (to), thrash. 2. to ignore, transgress, violate. 3. to push aside (something useful). -lar altına almak /ı/ to trample on, disregard. -ının altına karpuz kabuğu koymak /ın/ to scheme to get (someone) fired. -ının altında olmak (for a view) to be spread out beneath one. -ının/-larının altını öpeyim. colloq. For God´s sake. - atmak 1. /a/ to go (to) for the first time. 2. to take a step. - atmamak /a/ not to go to; to stay away from. - ayak üstüne atmak to cross one´s legs. - bağı 1. impediment, hindrance, hobble, fetter. 2. person who creates an obligation and responsibility. -ının bağını çözmek /ın/ 1. to divorce (one´s wife). 2. to free (someone) to act. -ına bağ olmak /ın/ to hinder (one). -ına bağ vurmak/-ını bağlamak /ın/ to hinder. - basmak /a/ 1. to arrive (at), enter. 2. to begin, enter, start (a job). - basmamak /a/ not to go to; to stay away from. -lar baş, başlar ayak oldu. colloq. The first have become last, the last first./The social order is reversed and upstarts are in charge. - bileği 1. ankle. 2. anat. tarsus. -ları birbirine dolaşmak to stumble over one´s own feet. -ına çabuk quick, quick to come and go. -ını çabuk tutmak to hurry, walk quickly. -ına çağırmak /ı/ to call (someone) into one´s presence. -ını çekmek /dan/ to stop going to (a place). -ına çelme takmak /ın/ 1. to trip up. 2. to prevent (another´s) success. -ını çıkarmak to take off one´s shoes. - değiştirmek to get into step by changing one´s foot (in marching). -ını denk/tetik almak to be on one´s guard. -ını denk basmak to be careful, be wary. - diremek to insist, put one´s foot down. -ına dolanmak/dolaşmak 1. to crowd around and create confusion. 2. /ın/ to obstruct. 3. to boomerang, recoil on oneself. -ı dolaşmak 1. to trip over one´s own feet. 2. to get flustered and do something wrong. -ları dolaşmak to trip on one´s feet, get one´s feet tangled up. -ında donu yok, fesleğen ister/takar başına. colloq. She likes to show off regardless of her poverty. -ta duramama astasia. -ta durmak to stand, remain standing. -a düşmek to have outsiders meddling in (a matter). -ı düşmek /a/ to drop in on (a place, a house), visit while passing by. -ına düşmek /ın/ to beg, implore. -ı düze basmak to get over the hard part of something. -a fırlamak to jump to one´s feet. - freni foot brake. -ına geçirmek /ı/ to pull on (one´s trousers). -ına (kadar) gelmek /ın/ 1. to make (someone) a personal visit (as an act of deference). 2. (for any desired thing) to come to (one) by itself. -ları geri geri gitmek to go reluctantly, drag one´s feet. -ına getirmek /ı/ to have (something or someone) brought to one. -ına gitmek /ın/ to make (someone) a personal visit (as an act of deference). -ını giymek to put on one´s shoes. (kendi) -ı ile gelmek 1. to come on one´s own initiative. 2. to fall into one´s lap. -ına ip takmak /ın/ to backbite. - işi errands and small deeds. - izi footprint. -a kaldırmak /ı/ 1. to upset, excite (a group). 2. to incite, stir up (a group) to rebellion. -a kalkmak 1. to stand up, get up, rise to one´s feet. 2. to recover and get out of bed. 3. to get excited, be aroused. -ta kalmak 1. to be left without a seat. 2. to remain standing; to have lasted. -ına/-larına kara su/ sular inme

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ayak

См. также в других словарях:

  • alışmak — e 1) Bir işi tekrarlayarak kolaylıkla yapabilmek Muhtaç değiliz ama ben çalışmaya alıştım. E. İ. Benice 2) Yadırgamaz duruma gelmek Havaya alışmak. Bulunduğu çevreye alışmak. 3) Uyar duruma gelmek, uygun gelmek, intibak etmek Bu mesleğe alışmış… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • alışmak — muavaze ve bedel etmek. münis olmak, dostluk etmek, mubadele, munahebe etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • alışmak — alacak almakta yardım etmek I, 188 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • dili alışmak — çok kullandığı bir söze alışmak Bizim moruk ertesi güne devrisi der de ondan dilim alışmış. S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ayağı alışmak (veya alışmamak) — (bir yere) bir yere sürekli gitmek (veya gitmemek) Ayağı buraya alışmasın, sonra yabancı misafirler varken de gelir, beni rezil eder. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eli alışmak — 1) bir işte uzluk, ustalık kazanmak 2) herhangi bir davranışı âdet edinmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gözü alışmak — 1) önceden iyi göremediği bir şeyi sonradan görür olmak 2) mec. bir şey ilk etkisini yitirmek, yadırganmaz olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dadanmak — alışmak …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • müptela olmak — alışmak, düşkün olmak, tutulmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • meşk etmek — alışmak veya öğrenmek için çalışmak Her sabah saatlerce keman meşk ederek yanık birtakım havalar çalarmış. A. Ş. Hisar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • awınmak — alışmak, avunmak I, 132, 202, 263 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»