-
1 ağzına kadar dolu
randvollbardak \ağzına kadar dolu idi das Glas war randvoll [o bis zum Rand voll] -
2 ağız
ağız < ağzı> Mund m; hayvan a Maul n; kap, torba Öffnung f; körfez, galeri Einfahrt f; mağara Eingang m; volkan Krater m; yol Abzweigung f, Kreuzung f; GR Mundart f, Dialekt m; Ton m, Art f des Sprechers; MUS Art zu singen; bıçak Schneide f;ağız açmamak den Mund nicht aufmachen (fam aufkriegen), schweigen;ağız ağza konuşmak unter vier Augen sprechen;ağız ağza vermek tuscheln;-e ağız etmek jemandem etwas weismachen wollen;ağız kavgası Schimpferei f;ağız kokusu üble(r) Mundgeruch;yumuşak usw bir ağız kullanmak einen sanften usw Ton einsetzen;ağız ağız prahlen;ağız tadı Genuss m, Behaglichkeit f;ağız tadıyla genießend, in aller Ruhe;ağız tütünü Kautabak m;ağız yapmak heucheln;ağza alınmaz ungenießbar; unanständig (Worte);ağz(ın)a almamak verschweigen, übergehen;ağza düşmek ins Gerede kommen;ağza koyacak bir şey etwas Essbares;ilk ağızda auf Anhieb;ağızdan MED oral; vom Hörensagen;ağızdan ağza von Mund zu Mund; -auf den Zahn fühlen;-in ağzı açık kalmak Mund und Nase aufsperren;ağzı bozuk adj Schandmaul n;ağzı büyük adj Aufschneider m;ağzı gevşek Schwätzer m;ağzı kara adj Schwarzseher m; Lästermaul n;-e ağzı varmamak sich nicht trauen zu sagen;-in ağzına bakmak nach dem Mund reden;ağzına burnuna bulaştırmak verpatzen;b-ne ağzına geleni söylemek jemanden ausschimpfen;ağzına kadar dolu bis zum Rand gefüllt;b-nin ağzına lâyık jemandem sehr zu empfehlen (zu essen, trinken);birbirinin ağzına tükürmek einander heruntermachen;-in ağzında bakla ıslanmamak kein Geheimnis für sich behalten können;-in ağzından çıkmak Wort jemandem entschlüpfen;bş-i b-nin ağzından kapmak jemandem (mit Worten) zuvorkommen; fam so rausfahren;-in ağzından laf almak jemanden aushorchen;ağzından (laf) kaçırmak sich verplappern;ağzını açmak den Mund aufmachen (a zum Sprechen); losschimpfen; dumm gucken;ağzını havaya oder poyraza açmak das Nachsehen haben;-in ağzını açtırmamak jemanden nicht zu Worte kommen lassen;-in ağzını aramak jemanden ausfragen, aushorchen;ağzını bozmak fluchen (und wettern);ağzını kiraya mı verdin? hast du die Sprache verloren?;ağzını tutmak verschwiegen sein;-in ağzının içine bakmak an jemandes Mund hängen;-in ağzının kâhyası olmak jemandem vorschreiben, was er sagt;-in ağzının kokusunu çekmek jemanden ertragen müssen;-in ağzının suyu akıyor das Wasser läuft jemandem im Munde zusammen;-den ağzının tadını almak böse Erfahrungen machen mit;b-nin ağzının tadını kaçırmak jemandem etwas verderben -
3 sıçmak
-in ağzına sıçmak vulg versauen;ağzına sıçarım! vulg ich mach dich fertig! -
4 can
can Leben n; Seele f; (a als Zählwort); Gesundheit f; Lebenskraft f; adj Person feinfühlig; entgegenkommend; aufrichtig; besonders Kind lieb;can acısı heftige(r) Schmerz;can alacak nokta (oder yer) Kernpunkt m, des Pudels Kern;can alıcı ohrenbetäubend; vernichtend; fig heikel; wunde(r) Punkt;can almak (Todes)Opfer fordern;can atarcasına leidenschaftlich;-e can atmak sehnlichst wünschen (A oder zu …); sich flüchten (zu D);can baş üstüme … wird gern erledigt;can borcunu ödemek das Zeitliche segnen;can çekişmek mit dem Tode kämpfen; sich herumquälen;can damarı Lebensnerv m;can dostu Busenfreund m;can düşmanı Todfeind m;can havliyle aus Leibeskräften;can kaybı Verluste m/pl an Menschenleben;can kurtaran yok mu Hilfe!;can sıkıntısı Langweile f; Ärgernis n, Verdruss m;can vermek umkommen; (-e) jemandem wieder Mut geben; wieder zum Leben erwecken A;… için can vermek sein Leben opfern für; lechzen nach;cana yakın sympathisch; Lied rührend;canı ağzına gelmek wie gerädert sein; abgehärmt sein; einen Schreck bekommen;-i canı çekiyor er/sie hat Appetit (auf A);canı çıkmak den Geist aufgeben; fam krepieren; sich umbringen (-den vor D); Kleid sich abtragen, zerschleißen;canı pek Person zäh;-in canı sıkılmak sich langweilen; bedrückt sein; sich ärgern (-den über A);-in canı yanmak heftige Schmerzen haben; satt haben (-den jemanden);canına yandığım(ın) fam verflixt; herrlich; Teufels-;canla başla mit Herz und Seele;canım mein(e) Liebe(r)!; mein Kind;yok canım aber nicht doch!?; wirklich!?; sieh mal an!;canım [dʒaː'nƗm] herrlich, wunderschön -
5 tükürmek
tükürmek v/t (aus)spucken, ausspeien;-in ağzına (oder yüzüne) tükürmek jemandem ins Gesicht spucken; jemanden anbrüllen, fam anschnauzen;kan tükürmek Blut spucken;tükürdüğünü yalamak abw einen Rückzieher machen -
6 yürek
yürek çarpıntısı Herzklopfen n;bende yürek Selanik oldu mir hing das Herz in den Hosen;yürek vermek sich (D) ein Herz fassen;-in yüreği ağzına gelmek v/unp jemandem Angst und Bange werden;-in yüreği cız etmek v/unp wehmütig werden;yüreği geniş ungerührt; großmütig;-in yüreği kalkmak v/unp ganz aufgeregt sein;yüreğim serinledi ich fühlte mich erleichtert;-in yüreği yağ bağlamak frohlocken über A;-in yüreğine inmek plötzlich tot umfallen; plötzlich seinen Geist aufgeben; jemandem aufs Gemüt schlagen;-in yüreğine işlemek fig jemandem an die Nieren gehen;-in yüreğine su serpilmek sich erleichtert ( oder getröstet) finden;yüreğini boşaltmak sein Herz ausschütten;-in yüreğinin yağları eriyor es zerreißt ihm das Herz; ihn überfällt die Angst;yürekler acısı Seelennot f; herzzerreißend;yürekten von Herzen; herzlich (Dank, Gruß) -
7 ağız
\ağız ağıza konuşmak unter vier Augen sprechenağzı kulaklarına varmak ( fam) von einem Ohr zum anderen strahlenağzından çıkmak ( söz) entfahrenağzından kaçırmak ausplaudern, sich verplappernağzını tutmak den Mund halten; ( sır vermemek) dichthaltenbirinin ağzını aramak [o yoklamak] jdn aushorchenbirinin ağzını burnunu dağıtmak jdm die Fresse polierenbirinin ağzını sulandırmak ( fam) jdm den Mund wässrig machenbirinin ağzını tıkamak ( fam) jdm das Maul stopfen\ağızlara sakız oldu sein Name war in aller Mundeelden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund lebenilk \ağızda paranın yarısını ödedi beim ersten Mal zahlte er die Hälfte des Geldesuçurumun ağzında am Rande des Abgrundes -
8 çiğnemek
-
9 doldurmak
vt1) füllen, vollmachenbanyoya su \doldurmak sich ein Bad einlassenşarabı şişelere \doldurmak Wein in Flaschen abfüllen2) ( silahı) laden3) ( aküyü) (auf) laden4) ( piposunu) stopfenölü hayvanların içini \doldurmak tote Tiere ausstopfenloku/tankları \doldurmak die Schleuse/Tanks fluten7) ( yaşını) vollenden8) ( diş) füllen9) ( kaset) bespielen -
10 kemik
-
11 silme
-
12 tükürmek
I vi1) spuckenyere \tükürmek auf den Boden spuckenbirinin yüzüne \tükürmek jdm ins Gesicht spuckenağzına/içine \tükürmek auf etw/jdn spuckentükürdüğünü yalamak einen Rückzieher machenII vt1) spuckenkan \tükürmek Blut spuckenkiraz çekirdeklerini yere \tükürmek die Kirschkerne auf den Boden spucken2) ( ağzından dışarı vermek) ausspucken
См. также в других словарях:
ağzına atmak — (bir şeyi) yemek için ağzına koymak Akşamdan tabağın içinde kalmış bir patates köftesini ağzına atarken tam da o sırada, kocası giriverdi mutfağa. O. Rifat … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzına almak — 1) söylemek Bir daha millet kelimesini ağzına alırsan dilini koparırım, anladın mı? R. H. Karay 2) yemek, içmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzına bir parmak bal çalmak — birini tatlı sözlerle veya çeşitli hediyelerle bir süre için kandırmak, oyalamak Hürriyet, müsavat diye herkesin ağzına bir parmak bal çaldılar. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzına bir şey (veya çöp veya lokma) koymamak — hiçbir şey yememek Ali Usta bu nefis kuzudan değil, öbür yemeklerden bile ağzına bir lokma koymadı. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzına düşmek — çok yaygın olarak bilinip konuşulmak Zenginliği halkın ağzına düşünce derhâl yazıhanesine birtakım adamlar üşüşmüş. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzına biber (veya acı biber) sürmek (veya çalmak) — ayıp bir sözün söylenmemesi gerektiğini belirtmek için söylenen ihtar sözü … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzına almamak — 1) söz konusu etmemek, anmamak, söylememek Oğulları Amerika ya kaçtığından beri karı koca ismini bile ağızlarına almıyorlardı. Ö. Seyfettin 2) yememek, içmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzına bakakalmak — (birinin) sözlerine hayran olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzına baktırmak — kendini zevkle dinletmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzına bir kemik atmak — birini küçük bir çıkarla susturmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzına bir zeytin verir, altına (veya ardına) tulum tutar — yaptığı küçük iyiliklere karşılık büyük çıkar bekler anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük