-
1 ağlamaklı
гото́вый запла́кать (распла́каться)ağlamaklı bir halde olan kadın — же́нщина, гото́вая распла́каться
sesi ağlamaklı çıkıyordu — её го́лос звуча́л плакси́во
□
ağlamaklı etmek — огорчи́ть, расстро́ить, довести́ до слёз -
2 ağlamaklı
гото́вый заплака́ть / распла́каться -
3 گريه آلود
ağlamaklı -
4 ağlamalı
см. ağlamaklı
См. также в других словарях:
ağlamaklı — sf. Ağlar gibi olan, üzüntülü Çoğu ağlamaklı bu türlü şarkıları aslında sevmediklerini anlamışlar. N. Cumalı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ağlamaklı olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağlamaklı olmak — neredeyse ağlayacak duruma gelmek, ağlamalı olmak Biz zayıf insanlar, yabancı bir yerde ağlamaklı oluyoruz. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağlamalı olmak — ağlamaklı olmak O içeride kızı dövüyor, biz burada ağlamalı oluyoruz. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağlak — sf., ğı Ağlamaklı Bana ne, onun sarı parlak bir kumaşa sarınmış ağlak suratlı bodur karısından? A. Ağaoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
melul mahzun — zf. Çok üzgün, sıkıntılı, ağlamaklı bir biçimde Sebati Bey, çaresizlik içinde melul mahzun etrafına bakındı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
sızım sızım — zf. Kötü bir biçimde Ağlamaklı, acı, sızım sızım bir özlem burnunun direğini yaktı. M. N. Sepetçioğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
süslemek — i 1) Birtakım katkılarla bir şeyin daha güzel, daha göz alıcı olmasını, daha hoş görünmesini sağlamak, bezemek, bezeklemek, donatmak, tezyin etmek Yemişçiler dükkânlarını meyvelerle süslüyorlar. S. F. Abasıyanık 2) mec. Söz oyunlarıyla… … Çağatay Osmanlı Sözlük
entrikaya kurban gitmek — bir hileli, dalavereli iş sonunda zarara uğramak İşi bu kadar sağlama almış olduğu hâlde, dışarıda entrikaya kurban gidiyormuşçasına ağlamaklı... H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
giryenâk — (F.) [ کﺎﻥ ﻪیﺮﮔ ] ağlamaklı, ağlayan … Osmanli Türkçesİ sözlüğü