Перевод: с турецкого на все языки

со всех языков на турецкий

açtırmak

  • 1 açtırmak

    çarklara diş \açtırmak die Räder verzahnen lassen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > açtırmak

  • 2 açtırmak

    açtırmak öffnen lassen, Kaus. açmak; (-e -i jemanden etwas);
    -e ağız açtırmamak jemanden nicht zu Wort kommen lassen

    Türkçe-Almanca sözlük > açtırmak

  • 3 açtırmak

    - i понуд. от açmak

    Türkçe-rusça sözlük > açtırmak

  • 4 açtırmak

    v. open

    Turkish-English dictionary > açtırmak

  • 5 açtırmak

    Açtırmaq

    Türkcə-Azərbaycanca İzahlı Tibb lüğəti > açtırmak

  • 6 açtırmak

    /ı, a/ to have (someone) open (something). Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü. proverb Don´t bring up the subject or you will hear unpleasant truths.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > açtırmak

  • 7 çenesini açtırmak

    дать возмо́жность говори́ть

    Türkçe-rusça sözlük > çenesini açtırmak

  • 8 hesap açtırmak istiyorum

    I would like to open an account.

    Turkish-English dictionary > hesap açtırmak istiyorum

  • 9 -tır

    Türkçe-rusça sözlük > -tır

  • 10 çene

    подборо́док (м) че́люсть (ж)
    * * *
    1) че́люсть, подборо́док
    2) перен. болтли́вость
    ••
    - çenesini açtırmak
    - çenesi atmak
    - çenesini bağlamak
    - çenesini bıçak açmamak
    - çene çalmak
    - çenesini dağıtmak
    - çenesini kapatmak
    - çenesi kilitlenmek
    - çenesi oynamak
    - çenesini tutmak
    - çenen tutulsun!
    - çene yarıştırmak
    - çene yormak

    Türkçe-rusça sözlük > çene

  • 11 açtırmamak

    v. (neg. form of açtırmak) open

    Turkish-English dictionary > açtırmamak

  • 12 çene

    1) че́люсть

    çenesi atmak — дрожа́ть (о подбородке)

    çene çukuru — я́мочка на подборо́дке

    çenesi ileriye doğru çıkık — у него́ выступа́ющий (вы́двинутый) вперёд подборо́док

    çene (ucu) — подборо́док

    alt çene — ни́жняя че́люсть

    2) перен. болтли́вость; красноба́йство

    sende ne çene var! — ну и лю́бишь же ты болта́ть!, ну и язы́к же у тебя́!

    çenesi açılmak — развяза́ться (о языке); разговори́ться

    çenesi açıldı — у него́ развяза́лся язы́к; он мно́го наговори́л (наболта́л)

    çenesini açmak — а) мно́го говори́ть; б) Р дать возмо́жность говори́ть; заста́вить говори́ть, развяза́ть язы́к кому

    çenesini açtırmak — заста́вить заговори́ть, развяза́ть язы́к кому

    çenesini açtırmamak — зажа́ть (заткну́ть) рот кому; не дать говори́ть

    çene atmak — [по]болта́ть, [по]каля́кать, [по]бесе́довать, [по]говори́ть

    Büyük Türk-Rus Sözlük > çene

  • 13 açtırma

    2) çarklara diş \açtırma çok para tuttu die Verzahnung der Räder hat viel Geld gekostet

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > açtırma

  • 14 hesap

    "1. arithmetic. 2. calculation, computation. 3. account, financial record. 4. account, money owed or on deposit. 5. bill, check, tab (in a restaurant, bar, etc.). 6. estimate. 7. plan, expectation. -ı as one would say, as in the case of (referring to a saying or to a known story): körlerle fil hesabı as in the story of the blind men and the elephant. -ına 1. in the name of. 2. for, from the point of view of. 3. to the account of, to. - açmak /da/ to establish a (deposit, checking, charge, etc.) account at/with (a firm): Burç´a bankada hesap açtılar. They opened an account for Burç at the bank. - açtırmak /da/ to open a (deposit, checking, charge, etc.) account at/with (a firm); /a/ to open a charge account with (someone): Hadi, bakkala hesap açtırdı. Hadi opened a charge account with the grocer. -a almak /ı/ to take (something) into account. -ını almak to receive what is owed to one. -a almamak/katmamak /ı/ not to take (something) into consideration, to ignore (a possibility). - bakiyesi balance (of an account); arrears. -ını bilmek to be economical, be careful with money. - cetveli slide rule. - cüzdanı bankbook, passbook. -a çekmek /ı/ to call (someone) to account. - çıkarmak to make out the accounts. -a dökmek /ı/ to figure out the financial aspects of (something) on paper. - dökümü list of expenditures or payments due. -tan düşmek /ı/ 1. to deduct. 2. to write off (a loss, a person). - etmek /ı/ 1. to count, enumerate. 2. to calculate, figure, compute. 3. to estimate, reckon. 4. to suppose, think. - etmek, kitap etmek to think it/something over carefully. -a geçirmek /ı/ to enter (an item) in an account. -ına geçirmek /ı, ın/ to charge (something) to (someone´s, a firm´s) account. -ına gelmek /ın/ to fit (one´s) views or interest, suit. -a gelmez 1. countless. 2. unexpected. - görmek 1. to pay the bill. 2. to settle accounts. -ını görmek /ın/ 1. to settle (someone´s) account. 2. to punish, take care of, fix (someone´s) clock/wagon. 3. to murder, eliminate, take care of. - günü doomsday. - hulasası fin. statement, summary of an account. - hulasası çıkarmak fin. to make out a statement. - işi embroidery made by counting the threads. -ı kapamak 1. to pay a debt in full. 2. to drop a subject, close a discussion. -ı kapatmak to close an account. -a katmak /ı/ to take (something) into account. -ı kesmek /la/ 1. to stop doing business with. 2. to cut all relations with (someone). - kitap 1. after careful calculation. 2. after full consideration. -a kitaba sığmaz 1. incalculable. 2. imponderable. 3. inconsistent. -ı kitabı yok. It has no limits./It is totally unsupervised. - makinesi calculating machine, calculator. - meydanda. It´s obvious. -ta olmamak not to plan on, not to figure on (something); not to be part of the plan: Süreyya hesapta yoktu. Süreyya wasn´t part of the plan. - özeti fin. statement, summary of an account. - özeti çıkarmak fin. to make out a statement. - sormak /dan/ to call (someone) to account. -ı temizlemek to pay one´s account. - tutmak 1. to keep the books, do the bookkeeping. 2. to keep a record. - uzmanı accountant. - vermek 1. to account for money received. 2. to give an explanation. -ını vermek /ın/ 1. to account for (money received). 2. to give an explanation for, account for. -ına yazmak /ı, ın/ to charge (something) to (someone´s, a firm´s) account. (...) -ı yok. /ın/ There´s no telling...: İçtiğimiz kahvenin hesabı yok. There´s no telling how much coffee we drink."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > hesap

См. также в других словарях:

  • açtırmak — i, e Açma işini yaptırmak Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller açtırma ağzımı açtırma kutuyu, söyletme kötüyü …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çenesini açtırmak — (birisinin) söz fırsatı vermek Büyük hanım gece erken yatıp kocasının çenesini açtırmamak için şimdi öğle yemeklerinden sonra biraz kestiriyormuş. M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • açturmak — açtırmak, I, 218 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • açıklaştırmak — i 1) Açık duruma getirmek 2) Rengini açtırmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • açtırma — is. Açtırmak işi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aralatmak — i, e Aralık duruma getirtmek, biraz açtırmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çene — is., Far. çāne 1) Canlılarda baş bölümünde yer alan, kemik veya kıkırdak ile desteklenen, altlı üstlü dişleri taşıyan ve ağzın kapanıp açılmasını saplayan kasları üzerinde barındıran iki parçaya verilen ad Çenesinin, başının bütün iskeleti… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dişletmek — i 1) Dişleme işini yaptırmak 2) Bir şeye diş açtırmak Testereyi dişlettim …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fora — 1. is., den., İt. fuori 1) Yelken açtırma, mayna karşıtı 2) ünl. Yelkenleri açtırmak için verilen komut Fora yelken! Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller fora etmek 2. is. Ayakkabı üstüyle pençesi arasına konulan parça …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kredi mektubu — is., ekon. Bankaların veya mali kuruluşların müşterilerine ticari işlemlerle ilgili kredi hesabı açtırmak için şubelerine veya muhabirlerine gönderdikleri yazı, akreditif …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zımbalatmak — i Zımba ile delik açtırmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»