-
81 göz
göz1 Öhr n einer Nadel; Öse f; Fach n, Schubfach n, Schublade f; Kasten m; Waagschale f; Öffnung f; (Brücken)Bogen m, Durchfahrt f; dial Zimmer n-den göz açamamak keine Ruhe finden (vor D); sich von einer Krankheit nicht erholen können;göz açıp kapayıncaya kadar im Nu;göz alabildiğine so weit das Auge reicht;-e göz atmak einen Blick werfen (auf A);göz boyamak Augenwischerei betreiben;göz değmek behext werden;-e göz dikmek begehren (A), ein Auge haben (auf A);göz doktoru Augenarzt m, -ärztin f;göz doldurmak SPORT für eine Überraschung sorgen, überraschen;-e göz etmek jemandem zuzwinkern;-e göz gezdirmek überfliegen (A, z.B. einen Text);göz göre (göre) vor aller Augen;-e göz kırpmak jemandem zuzwinkern;-i göz önünde tutmak berücksichtigen (A); in Betracht ziehen;göz tanışıklığım var ich kenne ihn vom Sehen;göz yumulmaz nicht zu unterschätzend;-i gözden çıkarmak etwas (A) opfern, fam Geld losmachen;-i gözden düşürmek jemanden diskreditieren; jemandem den Nimbus nehmen; verhasst machen;-i gözden geçirmek durchblättern, überfliegen A; prüfen, untersuchen; Motor nachsehen; Theorie überprüfen;-i göze almak einer Gefahr (D) ins Auge sehen; riskieren, wagen (A);göze batmak fig ins Auge springen, (unangenehm) auffallen;göze çarpan auffallend;göze çarpmak auffallen, ins Auge springen;-in gözlerinden okumak jemandem etwas (A) an den Augen ablesen;gözlerini dört açmak genau aufpassen; die Augen aufmachen; fig die Augen aufreißen;gözü açık fam auf Draht, fix; wachsam;gözü açılmak verständig werden;gözü bağlı sorglos; unüberlegt, unbedacht;gözü dönmek zornig werden, rasend werden;-den gözü dönmüş rasend (vor D); verblendet;gözü gibi sakınmak wie seinen Augapfel hüten;onu (bir yerden) gözüm ısırıyor er kommt mir (irgendwie) bekannt vor;-de gözü kalmak begehrt werden; erpicht sein (auf A); neidisch sein (auf A);-de gözü olmak fig ein Auge haben (auf A);gözü pek beherzt;-e gözü takılmak unverwandt blicken (auf A); starren (auf A);gözü tok genügsam, anspruchslos;-i gözü tutmak jemandem gefallen, Interesse haben (für A);bu işi gözüm tutmuyor diese Arbeit liegt mir nicht;-in gözüne girmek jemandes Zuneigung erwerben;gözünü (a gözlerini) açmak aufpassen, Acht geben; aufwachen; fig (-in jemandem) die Augen öffnen; (-de in D) heimisch werden;gözünü doyurmak mit vollen Händen geben;(-e) gözünü kapamak oder yummak die Augen für immer schließen, sterben; fig die Augen (-e vor D) verschließen; so tun, als ob man etwas nicht sähe;gözünün içine baka baka unerschrocken (und kaltblütig);-in gözünün içine bakmak jemandem in die Augen sehen; um jemanden zittern; jemanden hätscheln; flehend jemanden anblicken, jemanden anflehen;dört gözle sehnsüchtig warten;gözüm! mein Liebling! -
82 karın
karın < karnı> Bauch m; Leib m; Mutterleib m, Schoß m; Bauch m eines Schiffes; einer Flasche; PHYS Schwingungsbauch m; fig Kopf m; Innere(s), Seele f;karnım aç ich bin hungrig;-in karnını doyurmak (sich oder jemanden) sättigen;karnım tok ich bin satt; fig ich habe genug (-e von); ich bin es satt;karnı tok sırtı pek fig wohlhabend;karnım zil çalıyor mir knurrt der Magen;karnım acıktı ich habe Hunger bekommen;karnı geniş sorgenfrei; sorglos;karın karına Seite an Seite;karından konuşan Bauchredner m;karnından konuşmak brummeln, nuscheln; flunkern;-in karnından geçmek es geht jemandem durch den Kopf, sich (D) etwas überlegen -
83 канәгатьләндерү
tatmin etmek, doyurmak -
84 тамак туйдыру
karnını doyurmak -
85 გაკმაყოფილება
f.memnun kalmak, memnun etmek, tatmin etmek, doyurmaki.memnun kalma, tatmin olma, doyma -
86 გაჟღენთა
f.doyurmak, doyum noktasına getirmek, doldurmaki.aktarma, doldurma -
87 გაძღომა
f.doymak, doyurmaki.doyma, doygunluk -
88 ჭმევა
f.yedirmek, başkasının karnını doyurmak, beslemeki.besleme -
89 doyurma
-
90 merak
merak s\merak etmek neugierig sein\meraktan aus Neugier(de)\merakını doyurmak seine Neugier befriedigenbir şeye \merakı olmak eine Vorliebe für etw habenbir şeyi \merakla yapmak etw mit Vorliebe tun\merak etme! keine Sorge!\merak etmek sich Sorgen machen -
91 ausfüllen
aus|füllenvt1) ( Loch) doldurmak2) ( Formular) doldurmak3) ( befriedigen) tatmin etmek, doyurmak -
92 Bauch
mein Vater hat einen \Bauch bekommen babam göbeklendi;mir tut der \Bauch weh karnım ağrıyor;auf dem \Bauch liegen yüzükoyun yatmak;mit etw auf den \Bauch landen bir şeyde başarısızlığa [o hezimete] uğramak -
93 befriedigen
befriedigen* [bə'fri:dıgən]jds Ansprüche \befriedigen birinin isteklerini yerine getirmekII vrsich \befriedigen tatmin olmak, cinsî doygunluk sağlamak; ( masturbieren) mastürbasyon yapmak -
94 imprägnieren
imprägnieren* [ımprɛ'gni:rən] -
95 stopfen
stopfen ['ʃtɔpfən]I vt1) ( Kleidung) yamamak2) ( Loch) gözemek, örerek kapamak;jdm das Maul [o den Mund] \stopfen ( fam) birinin ağzını tıkamak, birini mars etmek, birini söz söylemeyecek duruma getirmek3) (hinein\stopfen) sıkıştırmak (in -e), tıkıştırmak (in -e), tıkmak (in -e);ich habe alles in den Koffer gestopft bavula her şeyi tıktımII vier hat zehn Mäuler zu \stopfen onun evinde on boğaz var3) ( die Verdauung hemmen) tıkamak -
96 vollfressen
-
97 أشبع
-
98 أعان
أَعَانَ1. doyurmakAnlamı: geçindirmek, yaşamasını sağlamak2. geçindirmekAnlamı: geçinmesini sağlamak3. arkalamakAnlamı: arkasına almak, desteklemek, yardım etmek -
99 أعمد
أَعْمَدَ1. berkitmekAnlamı: sağlamlaştırmak, takviye etmek2. doyurmakAnlamı: geçindirmek, yaşamasını sağlamak3. güçlendirmekAnlamı: güçlü duruma getirmek4. geçindirmekAnlamı: geçinmesini sağlamak5. arkalamakAnlamı: arkasına almak, desteklemek, yardım etmek6. desteklemekAnlamı: destek koymak7. dayaklamak -
100 رافد
Iرافَدَ1. doyurmakAnlamı: geçindirmek, yaşamasını sağlamak2. geçindirmekAnlamı: geçinmesini sağlamak3. arkalamakAnlamı: arkasına almak, desteklemek, yardım etmekIIرافِدmuavinAnlamı: yardımcı, yardım eden
См. также в других словарях:
doyurmak — i 1) Açlığını gidermek Saatlerce karnımı doyuracak bir köy aramış, bulamamıştım. S. F. Abasıyanık 2) Geçindirmek, yaşamasını sağlamak Bu topraklar milyonlarca kişiyi doyurabilir. 3) Bir maddenin içine alabileceği kadar başka bir madde katmak 4)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
boğazını doyurmak — karnını doyurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
karın doyurmak — 1) geçinmek Yoğurtçuda çalışanlar bu türlü karın doyuranları çok görmüşlerdi. N. Cumalı 2) yararı olmak Fakat öpüşmek, sevişmek karın doyurmuyor. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
aç doyurmak — yoksulları beslemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz doyurmak — bir şey görünüşü ile umulduğundan çok etkilemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözünü doyurmak — bol bol vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tuyğarmak — doyurmak, etam etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bökütmek — doyurmak, bıktırmak II, 309 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
todgurmak — doyurmak, bıktırmak I, 261; II, 76, 176, 177, 255, 324; III, 424bkz: to ğurmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
todurmak — doyurmak II, 76; II I, 68bkz: todgurmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
İŞBA' — Doyurmak, açlığı gidermek. Doymak. * Fiz: Bir sıvının içinde, belli bir cisimden eriyebilecek en çok miktarın erimiş bulunması. * Edb: Arap nazmında, kafiye veya vezin zaruretinden dolayı kelimeye bir harf ilâve etme … Yeni Lügat Türkçe Sözlük